11

90 11 64
                                    

soğuklarında, denizlere dönemiyor zaten,
derdin karanlıkta.

🦊

rihtiminyankisi: şşt (15.25)

rihtiminyankisi: özleştik iki gözümün dalga'sı (15.25)

rihtiminyankisi: tam şu an pek bir yavşak gördüm seni mesajını alıntılaman gerekiyordu nerelerdesin tilki (15.26)

rihtiminyankisi: bu akşam ne yesem (16.00)

rihtiminyankisi: fotoğrafına bakıp iç mi çeksem yoksa kapına mı dayansam (16.16)

rihtiminyankisi: gel artık tamam (16.50)

rihtiminyankisi: özledim (16.51)

rihtiminyankisi: vursana kıyılarıma (16.51)

rihtiminyankisi: en acilinden seninle konuşmaya ihtiyacım var (16.59)

rihtiminyankisi: hemen buraya gelip bana bir şeylerden bahsetmelisin (16.59)

rihtiminyankisi: mesela iki gün önce ettiğim ilan-ı aşk manifestolarına neden cevap vermediğinden (17.00 / gönderilmedi)

rihtiminyankisi: sence çay demlenirken su mu önce koyulmalıdır çay mı (17.15)

rihtiminyankisi: 17.17 olmuş yine (17.17)

rihtiminyankisi: nedendir bilinmez, bu saat bana bir dakikalığına derin bir hüzün verir hep (17.17)

rihtiminyankisi: bu mevsimde güneş çok erken batıyor (18.34)

rihtiminyankisi: dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur var (18.35)

rihtiminyankisi: keşke ıslanabilsek beraber (18.35)

rihtiminyankisi: akşam oldu dalga (18.45)

rihtiminyankisi: gerçekten kapına dayandıracaksın beni (18.46)

rihtiminyankisi: neredesin? (18.50)

rihtiminyankisi: aramalar iletilmiyor harika (19.09)

rihtiminyankisi: endişe duygusunun pençesinde yaşayan bir adam olarak çok yanlış dalga'ya kapıldığımı hep biliyordum (19.29)

rihtiminyankisi: of (19.30)

rihtiminyankisi: bu sefer öyle kolay kayıp gidemeyeceksin parmak uçlarımdan (19.46)

rihtiminyankisi: bu sefer değil kızıl tilki (19.47)

rihtiminyankisi: bu sefer değil (19.48)

🦊

İçinde kaybolduğum büyük beden hırkanın ceplerine soktuğum ellerim, her şeye rağmen ısınmıyordu. Eve geldiğim andan beri odadan hiç çıkmamış, hatta bu balkonda milim kıpırdamamıştım. Yolu ve evin karşısındaki çocuk parkını gören küçük balkonum, çok yüksekte olmamakla beraber çok alçakta da değildi. Üçüncü katta oturuyorduk.

Saatlerdir yağmur yağıyordu. Hava öylesine kasvetliydi ki sanki gökyüzünde bir cenaze töreni vardı. Göğü bilmezdim ama benim içim kimsesizler mezarlığıydı.

Saçlarımı ve alnımın bir kısmını örten kapüşon rüzgârla beraber uçuştu ancak açılmadı, içimden lanetler yağdırdım o rüzgâra. Şimdi saçlarımı göstermiyordu, neden onunla karşılaştığımda göz göze gelmemize neden olmuştu? İyileşsin diye günlerce, haftalarca su değdirmediğim yaralarım kör bıçaklarla delik deşik edilmişti sanki. İçimde kan değil, zehirli irinler dolaşıyordu ve ben kusamıyordum.

dalgaları deniz vurdu | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin