4. bölüm

60 7 152
                                    

Kan ter içinde korkunç bir kabustan uyanmıştım gözüm durmadan balkonun kapısına kayıyordu.

Korkmuştum.

Her gece tekrar tekrar ölmek bana iyi gelmiyordu.

Rüyalarım nasıl başlarsa başlasın sonunda hep ölüm vardı. Ölen bir çok kişi vardı fakat en sonunda ölen hep ben olmak zorundamıydım.

Ne kadar zor olsada aslında yaşamayı seviyordum. Bir gece kan kusarken ölmek üzereyken de ,vücuduma kalıcı olmayan izler kazirkende. Belki Ölmeyi değil ama canımın yanmasını çok istiyordum.

Garipti ama bu dünyada bir görevim olduğuna ve bu görevi tamamlamadan ölmeyeceğime inanıyordum.

Kafamın içinde çalan şarkı nakaratı gereksizdi yeri ve zamanı da değildi. Yinede mırıldanmaya başladım. Zaman için uygun olmasada , sevdiğim bir şarkıydı.

"Yalnızlığı demledim hep avuçlarımda
Ne gelirki elimden kimse tutmadıkça
söyle sen nasıl öğrendin unutmayı
Birikti her acı içimde kalbime yer kalmadı"

Buruk bir tebessümdü işte bazı şeylerden geriye kalanlar.

Sevdiğim birine değildi yada aşık olduğum, geçmişimede değildi isyanım. Sadece kendime..

Sabah olduğunda ise işe geç kaldığım için bir ton azar işitmistim bizzat kuzay bey tarafından.

Şimdi ise saat 15.23  işleri erken bitirmiş eve gidiyordum arabayı kullananayacağımı fark ettiğim için taksiyle gidiyordum.

Yola dalmış sabit bakışlarım aniden çakan şimşek ve başlayan şiddetli yağmurla gergince etrafta gezinmeye başladı.

Yağmurdan , şimşekten veyahut gök gürültüsünden korkmazdım ama çok hoşnutta olmazdım gereksiz yere gerilir ve huzursuz olurdum. Ancak yağmur durunca ormanlık alanlarda yürüyüş yapıp kokusunu içime çekmeyi severdim.

Yağmur ve toprağın birbiriyle harmanlanmış kokusu; sakinleştirici bir etkisi vardı.

Kokusunu sevdiğim kadar parfümünü sevmezdim aksine parfümü boğucu olur asit gibi kokardı.

Evimin önünde duran taksiyle taksiden inmem bir olmuştu. Hızlı bir şekilde şoföre ücreti ödeyip eve girdim.

Kendime yaptığım kahveyle bastıran uykumu engellemeye çalıştım ve öndeki dosyalara odaklandım.

Fakat aniden kesilen elektrik işime engel olmuştu. Size ne kadar şanslı olduğumu söylemişmiydim.

Derin bir of çektim ve koltuğa uzandım gözlerimin yavaş yavaş kapandığını hissettim.

'   "Hazal!" Adımı seslenin bir kız çocuğunun sesi yankılandı kulaklarımda.

"Koş!" Bu seferki bir erkek çocuğuydu.

"Nereye gideceğim" şuan karanlık bir ormandaydım geceyi aydınlatan ay ve yıldızlar etrafı ayrıntılı görmem için yeterli değildi.

"Hazal koş!" İki çocuğun birden böyle feryâd etmesi tüylerimi ürpertti.

karanlığa Alışan gözlerim ağaçların arasındaki yolu daha iyi seçebiliyordu. İlerledim, ne kadar sürdü bilmiyorum fakat uzun bir süre bu yolda koşarak ilerledim tâki bir uçurumun kenarına gelene kadar.

Gördüğüm manzara kelimeler tarafından kifayetsiz kılınıyordu.

Görülen yıldızlar bu gece en parlak halindeydi , ay dolunay evresinde manzarayı güzelliğiyle donatıyordu.( Galiba bütün kalime haznemi şu iki paragrafta kullandım)

Derinlerden gelen bir kadının sesinin duydum " sen bu evrenin renkleriyle donatıldın" sesi nerdeyse bir fısıltıdan ibaretti, duraksadım. Daha bir seyle düşünmeye fırsatım bile olmadan arkamdan gelen cıtırtılarla arkama dönmem bir olmuştu.

İki çocuk; biri kız, biri erkek bana doğru koşuyorlardı. Yanıma gelince durdular derin nefesler alıp verdiler. "Kaçmayı başarmış" dedi erkek çocuk " ben demiştim" dedi küçük kız sesindeki ego duyulur derecedeydi.

" iyimisin?" İkisininde aynanda seslenişi yankılandı kulaklarımda. Gözüme çarpan ışık gitgide görmemi engelliyordu . '

Gözlerimi açtığımda nefes nefeseydim. Evimdeydim, salondaydim, koltuğumun üstünde yatıyordum.

Rüya görmüştüm, üstelik benim için uzun gelen bir zaman diliminde sonra ölmediğim bir rüya.

____________4. Bölüm son____________

Kelime hataları için kusura bakmayın.

Bu bölüm de biraz fazla devrik cümle kullanmış ve kelime yoksunluğu yaşayarak herşeyi birbirine harmanlanmış bulunmaltayım.

Şeyta'nın İniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin