Giriş (yavaşça okuyun)

43 3 2
                                    

Karanlık bir yerdeyim. Gözlerim uzaktan yayılan bir ışıktan başka hiç bir şey görmüyordu. Ayağa kalkıp ışığın olduğu yöne bir kaç adım atabildim sadece. Ama ben daha biraz bile yaklaşmadan ışığın benden uzaklaştığını farkettim. Neden bilmem ama bedenim beni o ışığa sürüklüyor gibiydi. Adımlarım koşar hale gelmişti. Her geçen dakika daha da hızlanıyordum.

Sonunda ışığa ulaştığımdaysa müthiş bir ışık patlamayla gözlerimi yumup dengesiz bir şekilde yere çömeldim. Gözlerimi açtığımda bir uçurumun kenarında buldum kendimi. Çöktüğüm yerden kalkıp etrafa göz gezdirdim. Gözlerim bir şey arıyordu ama bulamıyordu bir türlü. Az önceye nazaran daha aydınlıktı . Yine o sessizlik, yine o ruhsuz hava, o gökyüzü. Biraz ilerleyip uçurumun kenarına geldim. Düşmem için küçücük bir adım bile yeterdi. Gözlerimi kapayıp içime deniz havasını çektim.

Bu hava insanı dengesizleştiriyordu. Öylede olmuştu zaten, dengemi kaybetmiştim. Tam düşecekken kolumdan sanki demirden yapılmış bir elin beni tutup çekmesi korkularıma yeni bir korku daha eklemişti sanki. Hiç tatmadığım bir korku. O elin beni serbest bıraktığını hissettiğim zaman yerimde dona kaldım. Saniyeler sonra hızla arkamı döndüğümde ise yine o ölüm sessizliğinden başka bir şey yoktu...

***

Kulaklarımı saat sesi doldurduğu an gördüklerimin bir kâbustan ibaret olduğunu anladım. Aklım yeni başıma geliyordu. Büyük bir telaşla yataktan kalkıp lavaboya koşmaya başladım. Tamamen unutmuştum bugün ki maket sunumunu. Hızla lavaboda ki işimi bitirip banyodan çıktıktan sonra giyisi dolabının kapağını açtım. Üzerime gri sıfır kol bir bluz ve siyah dar sayılmayacak bir kumaş pantolon geçirdim. Kahverenginin tonlarındaki, omzunun iki karış aşağısına gelen saçlarımı da tarayıp serbest bıraktım. Son olarak çantamı ve hazırladığım maketi de alıp kapıdan çıktım. Allah'tan bir arabam vardı yoksa yetişmem mümkün değildi. Maketi arka koltuğa yerleştirdikten sonra ben de sürücü koltuğuna yerleşip arabayı çalıştırdım. Sahi telaştan anlatamadım mimarlık üçüncü sınıf okuyordum. Az kalmıştı okulların kapanmasına. Hatta bu maket yılın son maketiydi. Her neyse yirmi bir yaşındaydım ve İzmir'de okuyordum.

Kendi halim de biriydim işte. Mimarlık okumak en büyük hayallerimden biriydi. Mezun olduktan sonra bir şirkette işe girmeyi düşünüyordum. Daha sonra belki kendi şirketimi bile kurabilirdim. Ama babama bunu her söylediğimde 'Benim şirketimde çalışsana. Hem sen yönetemezsin şimdi şirket falan' derdi. Ne alakası var. Gayette iyi yönetirdim hem. Babamı bazen hiç anlamıyordum. Kafamdaki düşüncelerden kurtulup yola odaklandım. Yavaş yavaş okulun park alanına girip arabayı park ettim. Arabadan indikten sonra arka kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açıp maketi dikkatle almaya çalışırken arkamdan birinin bana seslenmesiyle başımı arkaya çevirdim. Tam da tahmin ettiğim gibi Su gelmişti. Bana doğru gelirken "Günaydıın, yardıma ihtiyacın varmı" dediğinde yok der gibi elimi salladım. "Pekala." deyip kollarını kavuşturup arabaya yaslandı. Bende sonunda maketi arabadan çıkartıp küçük bir esnemeyle beraber "sana da günaydın" diyebildim. Su'yun üzerinde lacivert, üzerinde ingilizce yazılar olan bir tişört ve altında da beyaz bir pantolon giyiyordu.
Yavaşça yürüyerek "Anlaşılan gece pek uyumadın" Yarı açık gözlerle "öyle oldu" dememle gözlerini kısarak "Ben sana kaç kez söyledim şu maket ödevlerini son güne bırakma diye."

"Bu sefer gerçekten zamanında yaptım. Gece son bir kez kontrol etmek için çıkardığımda elim yanlışlıkla çatı kısmına çarptı. Gece onunla uğraştım " dediğimde bana inanmadığını haykıran bakışlar yolladı "Öyle bakma! doğru söylüyorum."
"Sakin ol. Birşey demedim"

Ona gözlerimi devirerek baktığımda ise sırıtıyordu. Pek üstelemedim şu an ki saçma hareketlerini. Çünkü alışmıştım. Beni sinirlendirmek için hep böyle yapardı ki başarırdıda.
Hızla sınıfa doğru yürürken İrem'in arkamızdan "Su, Ilgın. Bekleyin!" diye bağırmasıyla yerimizde durup İrem'in gelmesini bekledik. "Kı-kızım bu ne hız. Gören de tabakhaneye bok yetiştiriyorsunuz zanneder." Nefes nefese kalmıştı. Su ciddi bir şekilde İrem'in kolundan tutup " Off. Boşver şimdi tabakhaneyi falan 5 dakikaya ders başlar." diye sürükledi arkasından. Son anda yetişmiştik derse.

RUHSUZ Kayıp RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin