Alışverişin bitmesinin ardından eve gelmiştik annemle. Yorgunluktan ölecek gibi hissediyordum resmen. Birçok mağaza gezmiştik ve kadınlara bir şeyi beğendirmenin ne kadar zor olduğunu çok iyi anlamıştım. Dawon ile neye çok güzel desek annelerimiz tam tersini söylemişti ve bu da alışveriş süremizin iki katına çıkmasına sebep olmuştu. Ev bakmaya da zaman kalmamıştı. İyi ki kalmamıştı aslında. Her şeyi çabucak halletmeye çalışıyorlardı. Sebebi büyük ihtimalle Dawon'un babasının planlarıydı ama bu tempoya uymak zorunda olmak benim için bir hayli zordu.
Yorgunluğumu atmak için en iyi çözümün sıcak bir duş olduğuna karar verdim. Kıyafetlerimi hazırlayıp yatağımın üstüne koydum. Bir elime havlu alarak girdim banyoya ve kendimi sıcak suyun kollarına bıraktım. Çıktığımda annemin odamda dolanarak telefonla konuştuğunu fark ettim. Özel hayata saygı da kalmamış. Belime bağladığım havluyu daha da sıkılaştırdım. Bana döndüğünde kaş göz işareti yaparak ne işi olduğunu sormaya çalıştım ama beni umursamadan pencereye doğru yürüyüp perdeyi kapattı.
"Tamamdır canım, yarın alırız yüzükleri de."
Dawon'un annesiyle konuşuyordu tabii ki. Baya yakınlaşmış gibi duruyorlardı. En azından Dawon ile bizden daha yakın oldukları kesindi. Dawon'u sevmiyor falan değildim. Onu suçlamıyordum da. O bana karşı mesafe kuruyordu ki bunun sebebini anlıyordum.
Belimde havluyla öylece durduğum için anneme hızlı olmasını işaret ettim. O da bana sinirli bir bakışla karşılık verdi ama bir süre sonra kapattı telefonu.
"Konuşturmadın iki dakika Inseong!"
"Anne farkındaysan giyinmem gerek. Belli ki bir şey diyeceksin. Söyle ve giyinmeme izin ver."
Kıyafetlerimi kenara çekerek yatağıma oturdu. "Yarın Dawon sana evlilik teklifi yapacak. Güzel rol yap."
"Ne? Evlilik teklifi mi?" Bunun anlaşmalı bir evlilik olduğunu unutuyorlar mıydı? Hayır, güzel rol yap da demişti. Bu daha da kötüydü. Ne rolü tanrı aşkına? İyice saçmalamaya başlamışlardı.
"Dawon'un babası yurt dışındaymış ve evlilik teklifini kaçırmak istemiyormuş. Bizden çekmemizi istedi." Annemin çok sıradan bir şeymiş gibi dedikleri beni çıldırtıyordu.
"Evlilik tekliflerine şahit eden ebeveyn görmemiştim daha önce. Bunu neden videoya çekesiniz ki?"
"Aniden çıkınca bu iş adam şüphelenmiş tabii. Gizliden çekiyormuş gibi yapacağız. Siz de çok mutlu ve heyecanlı gibi davranacaksınız."
"Adamı inandırmak için bir de sevişelim isterseniz!" Bu kadar şeye gerek var mıydı gerçekten? İstemiyordum. Rol yapmak istemiyordum. Kendimizi kandırmaktı bu. Mutluymuş gibi saçma bir evlilik yapacaktık. Evli kaldığımız süre de en fazla bir yıl sürecekti o kadar emindim ki.
"Dawon birkaç aylık bir süreç bu sadece. Biraz sabret oğlum. Evlenince neredeyse hiç rahatsız edilmeyeceksiniz. İstediğinizi yapabilirsiniz. Ama bence Dawon'a alışmayı dene. Belki birbirinizi seversiniz."
Annelerimiz Dawon'un bir sevdiği olduğunu bilmiyor muydu? Veya bir ilişkiye, sevgiye saygı duymayı mı bilmiyorlardı?
"Öyle bir şey olmayacak!" Kıyafetlerimi hırçın bir şekilde kaptığım gibi banyoya girip kapıyı kapattım.
Giyinip çıktığımda annem gitmişti. Odamdan çıkmadım ve geç olunca yattım.
Sabah güzel kokularla uyanmıştım. Annem kahvaltı hazırlamıştı büyük ihtimalle. Yüzümü yıkayıp aşağı indim. Masadaki çeşitlilik beni şaşırtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Go Back in Time [JaeSeong]
FanfictionInseong aşka inanmayan biriydi. Youngbin ile evlenmeyi kabul etmesi sadece ona yardımcı olmaktı ama evleneceği gün, çok sonra karşılaştığı bir arkadaş onu çok zora sokmuştu.