**
Ağlıyordum...
Sebebini bile bilmeden.
Ağlarkenki yalnızlığıma eşlik eden göz yaşlarım ve kelebeklerle birlikte az da olsa sakinleşip huzur bulmuştun.
Chuuya'nın bana hediye ettiği bahçenin ortasına doğru yürüyüp durdum.(adam bahçe vermiş aq)Ay ışığı bu karanlık geceyi aydınlatırken, bense ay ışığında kelebeklerle dans ediyordum.
Ay ışığı bahçenin içini neredeyse aydınlatırken, kelebekler atık dans etmiyordu.
Benim yüzümden ölen kelebeklerden kalan solmuş kanatların yanına doğru gelmiştim.Sanki orda ölen arkadaşların yasını tutuyorlardı.
Ay ışığı olduğum yeri tamamıyla aydınlattığında, kelebeklerin çemberinin arasında kalmıştım.Sanki lanetliyorlardı beni..
Ay ışığıyla bulutlar ardına saklandığında kelebekler yok olmuştu sanki.Her biri ayrı bir köşeye uçuşmuştu.
Bir kelebek yanıma doğru uçuştu diğer kelebek ve güvelere oranla daha büyüktü.
Konması için ellerimi ona doğru kaldırdım.
Elimin üstüne doğru süzülüp kondu.Konmasıyla birlikte ay saklandığı yerden çıktı ve ışığı tekrardan küçük bahçeyi aydınlattı.
Ay ışığının tekrardan ortaya çıkmasıyla kelebekler etrafında çember çizmeye devam etti.(🦋)Güveye tekrardan baktım.
Kızıl beyaz çizgili gövdesiyle gri tonlarındaki kanatlarındaki kızıl desenleriyle bir Cecropia güvesiydi.
Ağlamaktan şişmiş gözlerime bakıyordu.
Bu his bana geçmişimden bir parça zihnimde canlanmasına sebep oldu.*flashback*
"Maiii~ Hadi yakala benii"
Küçük kızın peşinden koşuyordum.Görüntüsü veya ismini hatırlamıyordu sadece sesi vardı aklımda çok tanıdık bir ses.
"..- Durr! Düşeceksin.. Lütfen Geri Gel!" sesim ağlamaktan titreyerek çıkıyordu.
Sesimi duyabiliyor muydu?
ben bile konuştuğumu anlamıyordum."UÇURUMA ÇOK YAKINSIN!"
Yağmur çiselemeye başlamıştı.Oysa o uçurum dibindeki mavi mor çiçeklerin yanından neşeyle koşuyordu.
O yaşta bir çocuğun ölümün anlamını bilmemesi normaldi,daha dünyaya toz pembe bir bulutun ardından bakıyordu.
Yağmura aldırmadan koşmaya devam ediyordu.bense halen ardından bağırıp geri dönmesi için yalvarıyordum.
Peşinden o kadar uzun bir yol koşmuştumki artık nefes alamıyordum.Ayağım bir taşa takılmasıyla nerdeyse uçurumdan aşağıya düşüyordum.
Olduğum yere çöktüm sadece biraz soluklanmak istiyordum.Uzun süredir nefes alamadığımdan boğazım kurumuş,fazla ağlamaktan gözlerim acıyordu.
Ani gelen oksijenden dolayı öksürüp duruyordum.Ama hızla ayağa kalktım o uzaklaşmadan onu yakalayıp eve dönmeliydim.
Hızla kalkmamdan dolayı tekrardan yere düştüm.Biraz durup tekrar ayaklanmaya çalıştım,ayağa kalkmayı başardığımda onun en son gittiğini gördüğüm yere doğru koşmaya başladım.
Ay ışığı o gün de tepedeydi.
Ay ışığın aydınlattığı yoldan gidiyordum,sanki o beni yönlendiriyordu.
Yolun sonu gelmiyordu,koştukça koşuyordum.
Tekrar nefessiz kalmaya başladığım için topallayıp duruyordum.Kıkırdama ve kahkaha seslerini duymaya başladığımda yolun sonu gözüküyordu.
Yere düşe kalka koşmaya devam ettim.En sonunda bir şekilde yolun sonuna ulaşmıştım.
Uçurumla baş başaydım gördüğüm tek şey metrelerce aşağıdaki uçsuz bucaksız okyanustu.Kıkırdama ve kahkaha seslerinin geldiği yöne döndüm.Bulmuştun onu, uçurumun yakınındaki çiçeklerin ortasında gülüp, kendi etrafında dönüyordu.
O güldükçe etraf daha da yeşeriyordu."He-"
Uzun süredir düzgünce nefes
alamadığımdan olsa gerek öksürmekten konuşamıyordum.
Öyle olsa bile gözlerimi küçük kızdan ayırmamam çalışıyordum.
Gözümü tekrardan ayırırsam ortadan kaybolurdu.
Yağmur ve terin etkisinden anlıma yapışıp görmemi engelleyen saçlarımı çektim."H-Hey uçurumdan uzaklaş çok yakınsın!" Biraz soluklanmak için durudum.
"Hadi eve döne-" Kahkahasıyla konuşmamı böldü.
"Abla hadii sende gel bak çiçekler ne kadar güzel"
Kendin etrafında daha çok dönmeye başladı.
Uçuruma çok yakındı."Hayır! Geri Döneceğiz!" Sesim daha sert ve gür çıkması için kendimi zorlamıştım. Ve bu kurumuş boğazım için hiç iyi olmamıştı.
Sesimdeki ciddiyeti fark etmiş olmalıki gülüşü solmuş ve sabit bir şekilde bana bakıyordu.
Ona doğru bir adım atmamla sanki senkronize edilmiş kuklalar gibi o da bir adım geri gitmişti.
Bakışlarımı gözüne çevirdiğimde donuk gözlerin yerini korkuyla bana bakan gözler almıştı."Ö-özür dilerim- ama hadi geri gidelim... lütfen." Onu ikna etmeye çalışıyordum ama o iki adım daha geri gitmişti.
Ağlıyordu, Ay ışığında parlıyordu göz yaşları."l-lütfen geri gel söz veriyorum bir daha bağırmayacağım-"
Bir adım attım korku dolu gözlerinden bir damla yaş daha akmıştı.
İlk başta biraz bekledi, sonrasında ise tekrardan geriye gitmeye çalıştı.
Ancak yağan yağmurun etkisiyle ayağının altındaki toprak kaymıştı.Toprak kaymıştı ve ben onu tutmak için bile hiç bir şey yapmamıştım.
O çığlıklar eşliğinde sonsuz okyanusla buluşurken ben yalnızca izlemiştim.O gece yaptığım nankörlüğü bilenler etrafımdaki çiçekler, Ay ve küçük kız için ağlayan gökyüzüydü.
Kaçtığım geçmişim bana tekrar görünüyordu,artık daha çok kaçamazdım.
Yanımdan gelen sesle tüm düşüncelerimden bir kaç saniye dahil olsa kurtulmuştum.
Kafamı gelen sese doğru çevirdiğimde karanlığın ortasında seçemediğim uzun boylu bir kişi silüetiyle karşı karşıya geldim, saniyelik bakışmamız bana dakikalar hata haftalar kadar uzun gelmişti.
Silüet biraz daha yaklaşarak ay ışığının yüzünü aydınlatmasına izin verdiğinde gördüğüm kişi Dazai'den başkası değildi.
Bunca zamandır olan izlenme hissinin sahibi o olmalıydı.
Ne haraket edecek ne de konuşacak enerjim vardı.
Tüm enerjimi sömürmüştü elerim arasından uçup giden güve.~~
~~
(şeey şeyy şey TvT bu bölümü aşırı uzun aralıklarla yazdığım için bazı kısımları çok güzel olmadı ve bölümün yarısını yazdıktan sonra uuuuzun bir kelebek araştırması yaptım-cidden uzun- ve cecropia güvesinin büyük bir kanat genişliği yok aslında atlas güvesini olarak değiştirecektim ama sayın çizer arkadaşımız bu olsun diye tuturdu neysee uzun süredir yazmadığığım için okuyan 30 kişiye özürlerimi sunarım🤧😔😭)
*iyi okumalar*
düzenleme
okudukça cringelikten agladım ama mecburii🫠
_nobody_