"Aşk ne ki? Hayatını sadece bir insana adamak mı? Aşk alınıp satılabilen bir şey mi? Asla, dediğinizi duyar gibiyim. Öyle değilse neden sürekli kızlar satılıyor. Anneleri babalarına karşı çıkamıyor ve diyorlar ki 'Bizim buradalar da böyledir kızım. Ya sevdiğinle evlenirsin ya da evlendiğini seversin' ne kadar acınası değil mi!? Evlendiğin kişiyi sevmek...
Zorluklarla dolu hayatımıza neden duygular ekleniyor ki? Duygular masum değil midir? O zaman neden kirli işler karıştırılıyor duygulara? Bu yüzden ne olursa olsun âşık olmayacağıma dair söz verdim kendime. Peki ne kadar tutabilecektim bu sözü?.."
3.BÖLÜM
Yakışıklı ya da kaslı birisini görseniz bakıp kalırsınız değil mi? Tabii ki çok arsızca bir şey asla yapmazsınız (!) ama biranda karşınıza çıksa bir kalırsınız yani. İşte bende öyle oldum. Hazar Ağayı biranda karşımda öyle görünce donakaldım. Lâl kendine gel! Hemen kapıyı kapattım. Kapıya yaslanıp kendime gelmeye çalıştım. Sonuçta her gün yarı çıplak adam görmüyorum yani. Benim bunu görmemem gerekiyordu off.
Bizi neden beklettiğini de öğrenmiş oldum. Harika(!) Tam adım atmak için hazırlanmıştım ki bir el kolumdan tutup beni içeriye çekti. Şuan bununda olmaması gerekiyordu. Pantolon giymişti ama üstüne bir tişört geçirememişti, beyefendi(!) Şuan üstü çıplak beni kapıyla arasına almıştı. Ben onun dışında her yere bakmaya çalışıyordum.
"Senin kapı çalmak gibi bir huyun yok mu?" dedi, pardon burada suçlu olan ben miyim? Ben bunun altında kalır mıyım? Hayatta da kalmam! Yüzüne bakıp "Belki yok ve işim acildi! Peki sizin duş alırken kapıyı kilitlemek gibi bir huyunuz yok mu? Ha, eğer yoksa bu benim suçum değil! Ayrıca üstünü giyebilirdin ama sen kolumdan tutup beni içeriye çektin! Ve suçlu konumunda olan benim öyle mi? Hayır değil şimdi bırak beni!" haklıydım. Birkaç saniye yüzüme şaşkın şekilde baktı. Belki de çok konuştuğum için ya da ona böyle cevap verdiğim içindir. Şaşkınlığını bir kenara bırakıp "Bu saydıklarına rağmen neden kapının önünde bekliyorsun?" birlikte duş alır mıyız diye düşünüyordum(!) Allah Allah kalın kafalı herif! "Çünkü ellerimi yıkamam ve başka ihtiyaçlarımı gidermem gerek! Seninle alakası olmayan işler!" hadi canım dercesine yüzüme baktı. Hiçbir insanı bu kadar dövmek istememiştim. Dövemezsin de neyse. Sen bir sussana be! "Peki inanmış gibi yapayım." ister inan ister inanma iri herif! "Nasıl düşünmek istersen öyle düşün! Sana daha fazla açıklama yapmayacağım!" dedim ve onu iterek çıktım.
Yandaki oda da tuvaletti. İşlerimi halledip, ellerimi yıkadım. Regl olmak kadar acı bir şey var mı ya? Daha fazla bunu düşünüp sinirlerimi bozamazdım. Aşağıya indiğimde herkes otuma odasındaydı ama Hazar Ağa yoktu. 10 dakikanın sonunda geldi ve yemek sofrasına geçtik. Yemeklerimizi yedik.
Yemek boyunca o Hazar denilen ağa bozuntusu bana baktı. Ablam ve Selen bunu fark etti sanırım çünkü dik dik bakmaya başladılar. Bu salak yüzünden ablamlara açıklama yapmak zorunda kalacaktım.
Sofrayı toplamıştık. Annemin ısrarı üzerine Selen'e yardım etmeye gitmiştik. Buyurun cenaze namazına!
Biz tam kahveleri yapmaya başlamıştık ki büyük kapının sesini duydum. Merak etmedim desem yalan olurdu. Ve ablamlardan kurtulmak için bir bahaneye ihtiyacım vardı. Annem geldi "Kahveler 7 oldu haberiniz olsun, iki kişi daha geldi." hadi hadi söyleyin kim artık şu iki kişi ya. "Selim ve Semih mi geldi Ayşin anne?" kim bunlar azıcık açık konuşun ya! "Evet kızım, ne kadar büyümüşler öyle. Neyse hadi hemen yapında gelin." Selen tamam anlamında başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜK
Teen FictionNereden bilebilirdim ki, hayatımı mahfeden adamın hayatım olacağını... Nereden bilebilirdim ki, sönmüş kalbimin alevini bulacağımı... Nereden bilebilirdim ki, kaçmak isterken bağlanacağımı... Nereden bilebilirdim ki, yaşamak isterken öleceğimi!..