"Ben her gün buraya gelirim"

17 3 12
                                    

  Düşüncelerimden sıyrılıp hızla hastaneden çıktım. İlk gelen otobüse bindim ve kütüphaneye en yakın durakta indim. Kütüphaneye vardığımda benim yerime vardiyaya geçmiş başka bir görevli vardı. Hemen kendisinden özür diledim onun vardiyasının bir kısmını da ben alacağımı ve borcumu ödeyeceğini söyledim. Yeni gelen kitapları sisteme kaydettim müşterilerin ödünç aldığı kitapları kaydettim kısa bir mola verdim ve işin başına tekrar döndüm.
Kütüphanede ders çalışmak için ayrılmış bölümü düzenlemeye gittiğimde bana çarpan kırmızı arabalı çocuğu gördüm. O beni fark etmemişti. Ama kitapları düzenleyeceğim için illaki fark edecekti.
Kitapları düzenledim ve yeniden masa başına geçtim. İçeri giderken çocuğa bakmamaya çalışıyordum ve bakmadım.
Yaklaşık altı yedi dakika sonra içeri girdi ve masaya bir kitap bıraktı.

-Aldığım kitabı geri verecektim.

-Tabii. Kimliğinizi alabilir miyim?

Kimliğini uzattı, ismi Çağan Ekin'di.
Kitabı aldım.

-Tamamdır işleminiz tamamlandı, iyi günler.

-Dünkü yaşanan son olay için özür dilerim. Kritik bir mesaj almıştım ve acil çıkmam gerekiyordu. Dikkatim bu aralar çok dağınık.

Demek o yüzden aniden iyi günler diyerek çıkmıştı. Şimdi anlaşıldı.

-Sorun değil.

-İsterseniz akşam vardiya çıkışı kahve içmeye gidebiliriz.

-Teşekkür ederim ama maalesef çıkamam.

-Peki, ben salona geçiyorum. Karanın değişirse söyleyebilirsin.

Dedi ve gitti.

Yaklaşık 15 dakika sonra içeri kütüphane daire başkanı girdi. Ne için geldiğini az çok anlıyordum. Durumu izah ettim. Ceza olarak da çift vardiya aldım. Yani boş günümde de çalışacaktım. Daire şefi çift vardiya meselesinden bahsederken içeri Çağan girdi. Ve eline bir kitap aldı. Sonra yanıma geldi.

-Üzgünüm çift vardiya almana ben sebep oldum. Kahve teklifimi kabul etsen en azından yükümü biraz hafifletmiş olurdun hem de kafan dağılırdı.

-Yapacak bir şey yok tek suçlu sen değilsin. Eh madem bu kadar da ısrar ettin gidelim kahve içmeye.

-Yani akşamın boştu.

-Hayır boş değildi evde dinlenektim.

-Tamam, öyle olsun.

-Öyle zaten.

-Tamam tamam.

Dedi ve arkasından küçük bir kahkaha attı.

-Madem burda çalışıyorsun, buradaki birçok kitabı okuman gerekir öyle değilmi?

-Hayır tabii ki, öyle bir kaide olamaz ama doğru birçok kitabı okudum.

-Ben de birçok kitabı okudum. Buraya her zaman gelirim.

-O zaman ben seni neden daha önce görmemişim?

Derin bir nefes aldı, ve nefes verdiğini belli eden bir ses çıkardı.

-Çünkü ben alt kattaki salonda çalışıyordum.

-Anladım, güzelmiş.

Sohbeti daha fazla ne ben ne o devam ettirdi, ben işime o çalışmasına döndü.

...Saatler sonra...

Vardiyanın sonuna yaklaşmıştım. Saat 9.30 civarıydı yavaş yavaş insanlar dağılmış sadece bir kaç kişi hâlâ salonda çalışmaya devam ediyordu. Çalışmaya devam edenlerin içinde Çağan da vardı.
Kulaklığını takmış; önüne konu anlatım kitabını açmış, ders çalışıyordu. Hafif dalgalı saçları önüne dökülmüş ayaklarını uzatabildiğine uzatmış, kalabalık dağıldığı için rahat hissediyordu belli ki. Ben de her zamanki gibi kitap düzenliyor İngiliz Edebiyatı kitaplarını bir rafa Fransız edebiyatı kitaplarını başka bir rafa taşıyıp getirilen ve ödünç alınan kitapları sisteme giriyordum. Her gün yüzlerce insan kütüphaneye uğruyor ve bende yüzlerce kitaba dokunuyordum. O kadar odaklanmıştım ki içeri giren Çağan' ı fark etmemiştim bile. O da bir süre sessiz kalmış beni izlemiş, işimin bitmesini beklemişti anlaşılan. Aniden söze girmesiyle irkildim.

Ay Güneşten Daha GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin