2 yıl sonra... 2 kasım
Evet... O günden sonra Çağan' ı asla bir daha hiçbir yerde görmedim. Evinin önünden geçtiğimde evin içerisi tamamen boş görünüyordu. Taşınmıştı.
Ne sosyal medyadan ne gerçek hayatta bir daha asla görülmemiştik. Artık ben farklıydım. Kütüphane de çalışmıyordum, eski evimde kalmıyordum. Her şey farklıydı. Burslu bir üniversite kazanmış eğitimimi sürdürmeye çalışıyordum. Üniversite de yeni arkadaşlar edinmiştim. 1. Sınıf okuyordum. İç mimarlık bölümü okuyordum. İnsanlarla yavaştan tanışmaya arkadaş edinmeye başlamıştım. 2 yıl önce olanlar hâlâ aklımın bir köşesinden gitmiyor, imkansız olduğu halde istemsizce bir umut bekliyordum. Fakültenin bahçesine dolaşırken fark etmeden birisiyle hafifçe çarpışmıştık boyu benden oldukça uzun bu çocuğun yüzünü görememiştim, çarpıştıktan sonra hızlı bir şekilde pardon demişti ve arkasını dönmeden gitmişti. Anlam veremediğim şekilde bana Çağan' ı anımsatmıştı. Ama ne yürüyüşü ne saçları Çağan' a benzemiyordu. Emin olmak için çarpıştığım kişinin arkasından gittim. Ama bir yerde izini kaybetmiş o kişiyi yeniden görememiştim.
"Beni bir daha görmeyeceksin"
Bir dakika, onu takip ettiğimi fark etmişti! Ve bu oydu evet oydu. Bana veda ederken söylediği sözdü bu...
Köşedeki duvara yaslandı."Sözümü tutamadığım için üzgünüm."
Nedense bana tamamen farklı bir kişiyle konuşuyormuşum gibi gelmişti. Söylediği cümleyi kafamla onayladım ve yürümeye başladım.
"Ne yani birşey söylemeyecekmisin?"
"Çok farklısın, çok farklıyım."
"Ne varmış bunda?"
Dedi ve kolumdan tutup kendine çekti. Hızlı bir refleks ile kolumu çektim.
"Sen aynı sen değilsin ben aynı ben değilim, eskisi gibi olamayız."
"Ben aynıyım."
"Beni ilgilendirmiyor."
Dedim ve yürümeye başladım.
"O zaman neden beni takip ettin?"
"Sen olup olmadığını anlamak için."
"Anladın mı peki?"
"Hayır"
"Neden?"
"Benim bildiğim kişiyle gördüğüm kişi aynı kişi değil."
"Ben değişmedim ama sen bilirsin." Dedi.
"O zaman ben değiştiğim için bana değişik geldi."
"Peki, öyle olsun."
Cevap vermeden yürümeye başladım.
"Hangi bölümdesin?" Dedi.
"Aynı, iç mimarlık."
"Benimki de iç mimarlıktı."
"O yüzden aynı dedim zaten."
Cevap vermedi.
"Sen kaçıncı sınıftasın?."
"2. Sınıftayım.
"Seninle tanıştığımızda 1. Sınıftaydın ve aradan iki yıl geçti."
"Bir sene sınıfta kaldım Burcu."
"Bu fakültede olduğunu bilseydim bu şehri yazmazdım." Dedim.
"Gidebilirsin o zaman"
"Gerek yok değmez." Dedim. Yürümeye devam ettim. Sınıfıma doğru yürümeye başladım.
Fakültenin içi çok büyüktü salon 3' ü bulmaya çalışıyordum. Sonunda bulmuştum. Herhangi bir sıraya oturdum. Dersin başlamasını bekliyordum. Ders başladı, saatler dakikalar geçti ve bütün dersler bitti. Kurumdan çıktım yurda doğru gidiyordum. Arkamdan bir erkek sesi duydum.
"Hey!"Galiba sınıfta bu çocuğu görmüştüm.
"Merhaba" dedim.
"Merhaba, aynı sınıftayız yanlış hatırlamıyorsam adın Burcuydu galiba değil mi?"
"Evet, adım Burcu. Ama ben seni hatırlayamadım."
"Sorun değil adım Emre."
Emrenin siyah saçları mavi gözleri vardı. Boyu benden biraz uzundu, yani 190 civarı gibi görünüyordu.
"Tanıştığımıza memnun oldum emre."
"Hangi yurtta kalıyorsun Burcu?
"Eczacılık fakültesinin yurdunda kalıyorum."
"Ciddimisin? Bende orda kalıyorum. Kaçıncı kattasın?
"İkinci kattayım. Sen?"
"Ne? Ayarlasan bu kadar olmazdı be Burcu, bende aynı kattayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Güneşten Daha Güzel
RomanceAy mıydı geceyi güzel yapan yoksa ışığını Ay'a veren Güneşte miydi asıl mesele?