Mektuplar ve çiçekler./ 2.

442 48 60
                                    

Bu ficte barış çok açtı çekecek gibi gözüktü gözüme nedense 🥲🥲🥲
____________________________

Bu ficte barış çok açtı çekecek gibi gözüktü gözüme nedense 🥲🥲🥲____________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayat acımasızdı, hemde hiç olmayacağı kadar. Barış Alper Yılmaz daha bu acımasızlığı on iki yaşında öğrenmişti. Barış'ın babası o daha on iki yaşındayken öldürülmüştü. Kız kardeşiyle beraber, herkes ne kadar onların sadece bir trafik kazasında öldüğünü bilse de Barış o kazanın kasıtlı olduğuna inanıyordu. Çünkü kaza günü o arabada sadece Barış, babası ve kız kardeşi vardı ve tek sağ kalan sadece oydu.

"Baba, ya istediğim oyuncaktan kalmadıysa?" Küçük Barış mutlu bir şekilde babasıyla ve kız kardeşiyle alışveriş merkezine doğru gidiyorlardı, küçük çocuğun çok uzun zamandır babasından istediği bir oyuncak vardı. Ailesi her yönden ne kadar zengin olsa da çocuklarını çok şımartmak istemiyorlardı böyle şeylerle, genellikle annesi buna engel oluyordu.

"Sen sussana abi! Banada alıcak babam. Dimi baba?" Arka koltukta birbirleriyle kavga eden çocuklarına Alper bey sadece gülmüştü, Barış ikinci ismini babasından alıyordu aslında.

"İkinize de oyuncak alacağım bebeklerim. Ama annenize söylemek yok tamam mı?" İki çocuk birbirlerine bakarak ağızlarına fermuar çektiklerinde bir süre daha yolda ilerleyip nihayet alışveriş merkezine varmışlardı. Üçü beraber el ele girdiklerinde etraf cıvıl cıvıldı her zamanki gibi, Barış'ın etrafı cıvıl cıvıl gördüğü son gündü o gün.

Beraber bir sürü mağaza gezdiklerinde kardeşi istediği oyuncak bebeği bulmuştu, fakat Barış istediği Lego setini bulamamıştı. İstediği Lego yeni çıkmış 2005 model bir Ferrari modeliydi, talep en fazla o modele olduğu için bulmak hayli zordu. Küçük Barış üzgün bir şekilde kafasını önüne eğerek ilerlerken babasının arkadaşıyla konuşmasını dinliyordu. Üstünde bir çift bakışlar hissettiğinde kafasını kaldırarak karşısındaki çocuğa bakarak 'ne bakıyorsun' anlamında kafasını sallamıştı.

Kerem Aktürkoğlu, Barış ile neredeyse bebeklikten beri tanışırlardı, son zamanlarda ne kadar ayrı düşseler de ikisi de çok yakın arkadaşlardı. Kerem yavaş adımlarla Barış'ın önünde durduğunda Barış'ın çarptığı kaşlarını elleriyle düzelterek gülmeye başlamıştı.

"Ne gülüyorsun lan!" Kerem'in yüzündeki elini iterek bağırdığında Kerem'in gülüşü daha fazla artmaya başlamıştı. Alper bey arkasını dönerek Barış'ı uyardığında küçük çocuk ellerini önünde bağlayıp gülmeye devam eden Kereme arkasını dönmüştü.

"Neden bu kadar huysuzsun bu gün Barış?" Kerem arkasını dönen çocuğun sırtına kolunu koyarak en yakın arkadaşının sıkıntısını anlamaya çalışıyordu.

"Uzun zamandır istediğim modeli bir türlü bulamıyorum Kerem." Kerem sıkıntıyla kafasını yanındaki çocuğa yasladığında üzülmüştü arkadaşına, çünkü gerçekten Barış'ın uzun zamandır onu almayı beklediğini biliyordu.

Kaç savcım./ İsmail-Barış Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin