•Daha önce geldiği evin kapısında gergin bir şekilde dikilirken kapıyı çaldı. Kendini nasıl affettireceğini tam kestiremiyordu fakat wooyoung'u geri kazanmadan bırakmayacaktı
Açılan kapı ile heyecanlanmış kim olduğuna bakmak için eğilmişti hafifçe. Karşısında gördüğü mingi ile rahatlarken arkadaşına yaklaştı
"Ana gelmiş cidden"
"Lan şaka mı yapıyoduk ciddiydim tabiki de. Git wooyoung'u çağır"
Kendisine tip tip bakarak göz devirip içeri girmişti geri. Mingi wooyoung'u getiremezse eğer eve dalıp çıkarmayı planlıyordu ki kapıda gözüken wooyoung ile kalbi hızlandı
Keyifsiz yüzü her halinden belli olurken gözlerinin buluşması ile midesi burkulmuştu. Bakmaya kıyamadığı gözlerinin içinden yıldızları söküp alınmıştı sanki. Kendisine parlak parlak bakmayan gözler ile yıldızlarını çalan kişinin kendisini olduğunu hatırlayınca kalbine ağırlık çöktü tekrardan
"Neden geldin?"
"Konuşalım mı biraz?"
Her seferinde içtenlikle küçük bir çocuğun heyecanını barındırdığı ses tonu yerini tenini buz gibi kesen sese bıraktığında gözlerini kaçırdı suçlulukla karşısındaki çocuktan
Onca lafı ettikten sonra kapısına gelip konuşalım demeye de yüzü yoktu ama yediği haltı düzeltmek zorundaydı
Alay eder gibi gülen wooyoung, kırgınlığının ve üzüntüsünün sinire dönüşmesi ile san'ı kafasının içinde parçalara ayırmaya başlamıştı çoktan
"En son konuşmak istemiyordun benimle. Konuşacak birşey yok"
İçeri girip kapıyı çarpacakken öne atılıp son anda engelledi kapıyı. Kapanırsa bir daha kimseye açtırmayacağını biliyordu
"Wooyoung, lütfen"
"Hayır san, istemiyorum seninle konuşmak falan. Seni görmek bile istemiyorum şuan"
Biliyordu, wooyoung'un sözlerinin sinirle çıktığını ve kırılmaya hakkı olmadığını biliyordu fakat istemsizce üzülmüştü
Kapıyı kapatmaya zorlayan çocuğun kolundan çektiği gibi dışarı çıkartıp kaçamaskn diye kucağına alarak hızlıca merdivenleri inmeye başladı. Kaçırma planı başarılıydı geriye sadece affettirme işi kalmıştı
"SAN! BIRAK ÇABUK BENİ BAK"
"Şş bağırma, binayı ayağa kaldıracaksın"
Wooyoung istese kaçardı san'ın kolları arasından fakat hali yoktu. Ne olacaksa olsun diye düşündü, san'o dinlemek gibi bir isteği yoktu
Binadan çıktığı gibi yol kenarında duran arabasının yolcu koltuğuna sevgilisini bıraktıktan sonra hızlıca sürücü koltuğuna binip arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı
Yüzünü ve vücudunu cama çevirerek dışarıyı izleyen bedenle sıkıntıyla iç çekti. İşi hiç kolay olmayacaktı. Fakat kendini ifade edebileceğine inanıyordu san
Wooyoung'u onu anlardı, bile isteye sevdiğini kırmayacağını bilirdi. En azından öyle umut etti
Konuşabilecekleri sessiz sakin bir yer ararken yolunu şehrin dışına doğru kalan ormanlık alanların olduğu yola çevirdi
Yanındaki san'ın varlığını görmezden gelerek yolu izleyen wooyoung iki gündür yaşadığı üzüntü dolu günleri düşünüyordu
San'ın acımsızca sarf ettiği cümleler onu gücendirmemişti, kendisine olan güvensizliğiydi onu yaralayan. Nasıl onun kötülüğünü isteyebileceğini düşünebilirdi ki?