İlerde bizi götürecek otobüs bekliyordu. Babam yanımda dikilirken ben çantamı kontrol ediyordum. Biz gibi birkaç kişi daha duruyor ve valizlerin yerleştirilmesini bekliyordu. Babamla son kez sarılıp vedalaştık. Otobüse ne kadar sıcak olsa da binmeliydim. Dışarının sıcaklığından daha fazla olmasının sebebi ise şoförün klimayı calıştırmamak konusunda diretmesiydi. İnatçı birine denk gelmiş olmalıyız sanırım.
Otobüs vaktinde yetişebilmek için hemen kalkıyordu. Eksik kimse yoktu. Altı kişinin oluşturduğu küçük topluluk telefonlarına gömülürken ön taraftaki iki görevli belgeleri karıştırmakla meşguldü. Bunları aslında garda tamamlamaları gerekiyordu. Bu da sanırım şoförün işiydi.
"Evet, herkese merhaba arkadaşlar. Ben görevli Hatice Sünbül. "
"Merhaba arkadaşlar ben de Hamit Tahracı. "
Kırk dakika, sadece bu kadar süre boyunca kendi halimizdeydik.
"Şimdi, hepimiz ileride kahvaltı yapacağız. Daha gidecek yolumuz var. İstanbul'a vardığımızda tekrar sizlerle kısa bir tanışma faslı gerçekleştireceğiz. Bu kadar, hocam sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? "
"Yok Hatice hocam, yeterince net ve tatlı konuştunuz. "
Bu biraz hızlı olmamış mıydı? Ya da yanlış sezinliyordum.
"Tamam o zaman. Herkese iyi yolculuklar. "
Önce yağmur, sonra güneş ve yollarda manzaralar. Ardından sakin bir tesis. İki kez zorluk yaşamış ve kahvaltı yapmamız iki saat geçikmişti. Hatice hoca sonunda şoförü ikna edebilmişti. Her şeye rağmen tesise inebildik. Tesise girdiğimizde özel olarak yer ayırmadığımız için ufak masalarda yer bulabilmiş ve herkes ikişerli oturmuştu. Gerçekten farklı bir yaz olacak.
"Merhaba, beraber oturuyoruz gibi gözüküyor. "
Yanımda duran siyah saçlı çocuğa kısa bir selam verdiğimde sandalyemi tutmuş ve çekiyordum. Sağ elimde tuttuğum tabağı masaya koyup telefonum için de elimi cebime atmıştım.
"Kek kurdu, bize de pay var mı? "
"Ne? " Ani verdiğim tepkiye kızıp başımı salladım. "Pardon, efendim? "
"Ben de keki severim. Paylaşır mısın? "
Sıcakkanlıydı ama ben buna alışık mıydım acaba?
"Aa, kek, paylaşırım tabi. "
Tabağımdaki keki bölüp onunla paylaşmıştım. Bir sükunetle süren kahvaltı,özellikle tanımadığım biriyle yapıyor olmak beni rahatsız etmiş ve az yememe neden olmuştu. Telefonumda gezinip, kalkma talimatını bekliyordum.
"Ohoo"
Karşımdaki çocuğa kafamı kaldırdığımda onunda başka yöne bakıyor olduğunu görüp o tarafa döndüm. Hamit hoca ve Hatice hocanın olduğu masaydı. Hamit hoca elinde tuttuğu tek dallık çiçeği masada Hatice hocaya doğru koymuştu. Yanılmamıştım.
"Olur mu dersin? "
"Niye olmasın? "
"Iı. Sanmıyorum, bir aydan uzun da kalsak olmaz. "
"Niye ya, olurlar baksana ikisi de güzel. "
"Kek kurdu iddiaları severim. Bir tişörtüne ne dersin? "
Ne münasebetsiz ne de vurdumduymazdı. Samimi hali beni iddiaya itiyordu.
"Hadi, çok güzel olacaklar. "
"Şimdiden tişörtümü düşüneyim. Mavi mi daha yakışır yoksa kahverengi mi sence? "
"Sana yüzündeki o kaybettiğinde ki ifade daha çok yakışır bence. "
"O, kek kurdu, bu iyiydi. Sen bana lakap takamadığına göre ben adımı söylemeliyim. Samet ben. Samet Türker. "
"Ben de Hazan, Hazan Gün. "
"Tanıştığıma memnun oldum kek kurdu. "
"Belli ki vazgeçmeyeceksin."
"Çaktın bu işi. " Ve göz kırpma. Sonra da hocaların seslenişi, toparlanışımız ve tekrar otobüse gidişimiz derken geçen on beş dakika hızlı bir yerleşmeyle telafi edilmişti. Tekrar yollardaydık. Koltukta tek oturuyordum ve kulaklıkla müziğe gömülüyordum. İstanbul'a daha yolumuz vardı. Gözlerimi yabancı bir yerde yeni deneyimler edinmenin nasıl olacağını hayal ederek kapattım. Uykumu getiriyordu. Yavaşça uyuyordum hatta.
Karanlıktaydım. Otobüste tektim. Ne gidiyor ne de duruyor gibiydik. Otobüs tuhaf bir açıya yeni sahip olmuş ve camları yerlerle bütünleşmeyi seçmiş gibiydi. Etrafta hiç ses hiç soluk yoktu. Korkum giderek artıyordu bağırıyordum. Kimse yoktu. Üstte baktığımda bir yıldız görüyordum. Benden uzaktaydı. Çaprazımda duruyordu. Işığı ilk baştaki gibi değildi. Giderek sönmek üzereydi ve karanlık daha da katmerleşiyordu. Korkuyordum. Yetişebilir miyim diye düşünmeden elimle uzanmaya çalışıyordum. Giderek uzaklaşan küçük bir yıldız olan ışığa baktım. Ve daha fazla bağırabilirmişim gibi nefes alıp tüm gücümle sesimi duyurmaya çalıştım.
Ani bir ürpertiyle uyandım. Hiçbir zaman kabuslarımdan sıçrayarak uyanamazdım. Hep bir ürperti beni kabuslarımdan alırdı. Otobüsteydim. Daha uyku halimden yeni kurtulmaya başlıyordum ki çığlıklar ve yana savrulmayla şok olmuştum. Otobüs diğer şeride geçerken hepimiz sağa doğru yalpalamıştık. Diğer şeride geçmesiyle Hamit hocanın durması konusunda bağırışı başlamıştı. Sonra şoför kenara çekip sağda durdu. Bazı araçlar korna çalarak geçiyor bazılarıysa sadece yoluna devam ediyordu. Biz ise kendimizi dışarı atmıştık.
"Sen aptal mısın be adam he? Ne yapmaya çalışıyorsun lan? Hepimizi öldüreceksin? "
"Hocam sakin olun. "
Hamit hoca yakasından tutup sallıyor hesap soruyordu. Hatice hoca hem bizlere bakmaya çalışıyor hem de hocamızı sakinleştirmeye çalışıyordu.
Bu arada aramızdan biri bayılmış ve ben de iki olayın bir anda şokunu kaldıramamıştım. Kurtluk bitmiş ve kekimden midede kalanları toprakla buluşturmuştum.
###################################
Herkese merhaba. Yeni bölüm mmm.
Öncelikle elimden geldiğince bölümleri çabuk tutmaya çalışacağım. Hepsini içime sinerek sizlere sunmak istiyorum. Umarım bölümü seversiniz.
Samet ı nasıl buldunuz?
Hocalar olur mu sizce?
İddia da kim kazanır acaba?
Keyifli okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Ateşi
Teen FictionGözlerinde başka evrenlerin yıldızları parlarken, yüzünün tatlı hatları ateşin renkleri hiç görmediğim bir şaheser gibi, bir şölen gibi harelerime yansıyordu. Gördüğüm oydu. Gördüğüm geceydi. Gördüğüm onun ruhuydu. "Ben bencil biriyim. " "Neden...