11

704 92 44
                                    

biliyorum cok kisi degiliz ama yorum yaparak okursanı  muthisssss💗💗💗 olur. hem fikirleriniz icin hem de hep beraber eglenelim







Zili bir kez çalmalarıyla hemen açılan kapı eşliğinde görünen yüz hyunjinindi. oldukça sıcak hissettiren gülümsemesiyle ikiliyi içeri davet etti.
Minhonun avucunun içi gibi bildiği bu evde jeongin biraz yabanci hissediyordu.

Hyunjin önce minhoyla el sıkışmış ardından jeongin icin kollarını açıp samimi bir sekilde sarılmıştı.

"jeongin. hoş geldin"

sarılma faslı bittikten sonra kurmustu bu cümleyi.

evde konusulan konuyu unutmalıydı jeongin. hem bu geceyi hem de cevresindekilerle arasını bozmamalıydı. Bu yüzden hafifçe silkelenip atmaya çalıştı üstündeki kötü havayı. Kocaman gülümseyerek cevapladı

"hoş buldum"

"nasılsın görüşmeyeli(2 gündür)"

2 gündür derken diger cümlesine oranla biraz daha alaylı konuşmuştu.

"iyiyim gayet, sen nasılsın"

"aynı, abimleyim 1 haftadır ve simdiden 1 yıl gibi hissettirdi."

kıkırdadı jeongin ve icinden dogru dedi. o abisiyle yaşamıyordu.

içeri gectiklerinde hemen herkesin birbiri ile olan selamlaşması bittiğinde tekrar kapı çaldı. Odadaki tek eksik chan'di ve gelen o olmalıydı.

Hyunjin öne atılarak ben bakarım dediginde abisine bakti jeongin.
o da jisunga bakıp gozleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

gülerek salona gelen ikiliye döndü gözler. chanı gormesiyle jeongin kalbinin görünmeyen bir el tarafından sıkıldığını hissetti.
chanin kahkasının desibeli oldukca yüksekti.

icinden o siiri tekrarladı jeongin

"sesini duyunca
ötüşmeye başlar
göğüs kafesimdeki
o suskun kuşlar"

eğer ki yüzüne söyleyebilseydi ne siirler dökülürdü o dudaklarından. Neler anlatırdı büyüğüne. okuduğu her şiirde aklina o geldigi icin bir deftere yazdığı şiirleri açıp gosterirdi belki ya da özel bir tarihte kendi eliyle yazardı ona.

baştan aşağı süzdü onu. siyah şapka, beyaz tisort ve bol siyah kargo pantolon. oldukça basit geliyordu kulaga ama ancak boyle bir vücudun üstünde durduğunda anlardınız nasıl güzel bir kombin olduğunu.

"erken gelirim sanmıştım, sonuncu olmuşum"

chanın konuşması jeongini gerçeğe döndürdü.

"yok kanka sen yatakta erken geliyon"

minho herkesi guldururken jisung bir anda ciddiyetlesti ve minhoya döndü

"sen nerden biliyorsun"

minho jisungun tepkisine şaşırırken chan daha şaşırtıcı sekilde cevapladi onu

"yakin arkadaşlar arasında olur öyle şeyler"

ortamın anında cıvımasıyla jisung yemek masasına oturttu onları.

6 kişilik masanın sağ tarafına ilk jeongin otururken minho ve jisunga da yanına oturmuştu. Karşılarına da chan ve hyunjin.

muhabettleri oldukça klasikti. hyunjin ve jeonginin neler yaptıkları planları ve çevreleri bazında ilerleyen sohbette chan ve hyunjin adına göze batacak bir şey bulamadı jeongin. Belkide bulmak istemediğinden böyle düşünüyordu.

yemekten sonra bile hyunjin ile jeonginin sohbeti ayri bir köşede dönerken kalan üçlü küçük şirketleri hakkinda konuşuyordu. Dışardan bakıldığında gayet samimi bir ortamdı. Jeongini de tebrik etmek gerekirdi ayrıca. mutlu rolünü gayet iyi oynuyordu.

"kalkıp kahve yapayım ben"

"yardım ister misin?"

"yok sen rahatını bozma"

hyunjin ile jeonginin arasındaki diyalogtan sonra hyunjinin kalkmasıyla chande konustu hemen

"bende bi sigara içeyim"

jeongini tekrar bi stres basmıştı neden olduğunu bilmiyordu ama karnında oluşan tarifsiz rahatsız edici hissi geçiremiyordu.

"10 dk daha dur, beraber içeriz"

gayet normal bir teklif sundu minho

"yok olum, jisungla birbirinizin agzından içtiğiniz sigarayı izlemek istemiyorum ben"

omuz silkti minho. öyle bir zevkten chan rahatsız olacak diye vazgeçemezdi.

"iyi. kaybol"

chande kalkip giderken jisungla minho jeongine döndü. konuştukları konuya onu da dahil etmek istiyorlardı ama jeongin buna max 5 dk dayanbildi.

"bende lavobaya gideyim o zaman"

cumlesinden sonra kimin ne dedigini duymadan içindeki bunaltıcı hisle karidorda yürürken kapısının hafifçe açık olduğu mutfaga yaklasti.

kesinlikle amaci buraya gelmek değildi. lavobaya gidip eline yuzune su vurmak istiyordu ama ayakları onu buraya suruklemisti bile.

evet yapmaması gerekti. fatkındaydı yanlı olduğunun ama içerideki muhabbetti daha da duymak için kapiya yaklaştı.

"ben daha fazla ortak olmak istemiyorum bu sırra, abine söyle artık"

chan'ın sesiydi bu.

"ya çekindiğimi biliyorsun, daha önce hiç boyle bir konuyu açmadım abime"

nasıl bir konuyu?  jeongin kapıyı açıp sormak istiyordu. hangi sirra ortaktı chan

"güzelim, abin için senin mutluluğundan daha ötesi yok. emin ol beklediğin gibi bir tepki vermeyecek"

"ya of. bilmiyorum chan hyung. bence biraz daha zamana ihtiyacı varbu konunun."

jeongin onların ağzından çıkan her bir kelimeyle bacaklarındaki onu ayakta tutan güçlerin çekildiğini hissetti. evine gitmek istiyordu tam su an. bir saniye bile durmadan.

koşar adımlarla abisinin yanına gidip kötü hissettigini ve bir an önce eve gitmek istediğini söylemesi oldukça tahmin edilebilirdi zaten. istedigi de oldu nihayetinde. ne arabada ne de eve gittiklerinde abisinin sordugu tek bir soruya cevap vermeden girdi yatagina.










****

neler oluyor bu aşağılık ficte

aranızda bu fice ne zaman yb gelcek amk diye kontrol edenleriniz var mi bilmiyorum. varsa cok ozur diliyorum gecikmelerden dolayi. mental breakdown mlsfkine pesimi birakmiyor. ama mutlaka her gun kim oy vermis okuma ne kadar olmuş diye kontrol ediyorum. sönen hevesimi harlayan sizlersiniz. iyi ki varsınız. bai

young and stupid | jeongchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin