Karanlık ve rutubetli zindanda, parmaklıklar ardında, bedenini soğuk duvarın dibine çökmüş, ayaklarını kendine doğru çekip ısınmaya çalışan Leya, soğuğu iliklerine kadar hissediyordu. Kafasında dolaşan birçok düşünce onu delirtiyordu. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu fakat bu karanlık ve sessiz ortam onu daha fazla düşünmeye zorluyordu. Başını ellerinin arasına alıp gözlerini kapattı. Uyumuyordu. Sadece kafa dinlemek istiyordu.
Mahkumların sesi Leya zindana adım atar atmaz kesilmişti. 'Bir prenses nasıl olurda zindana atılırdı?' diye düşünmeye başlamışlardı. İlk defa böyle bir olayla karşılaşan mahkumlar bu durum karşısında sessizleşmişti.
Bu sessiz ortamı bozan kuru öksürük, Leya'nın gözlerini açıp karşıya bakmasını sağladı. Ses, tam karşıda ki zindandan yankılanıyordu. Öksürük krizleri tutan kişiyi karanlıktan dolayı göremiyordu. Neden bilmiyordu ama bu köhür köhür öksüren mahkumu bir anda merak etmişti. Birkaç sefer daha öksürdükten sonra sesi kesildi. Leya, oturduğu yerden yavaşça ayağa kalkıp mahkumu daha iyi görebilmek için parmaklıklara doğru ilerledi. Elleriyle parmaklıkları tutup gözlerini kısarak mahkumu görmeye çalışıyordu ama nafile. Fazla karanlıktı. Tekrar yerine geçeceği sırada duyduğu sesle olduğu yerde kaldı.
"Meraklı birisiniz demek." Dedi orta yaşlarda
olduğunu tahmin ettiği gür sesli adam.Leya, bir süre cevap vermedi. Ne diyeceğini bilemiyordu. Adamın haklı olduğunu düşündü. Çok meraklı biri olduğunu kabul ediyordu. Zaten başına ne geldiyse merakı yüzünden gelmişti.
"Ne düşünüyorsunuz prenses?"
Adamın sesiyle Leya tekrar bakışlarını o tarafa çevirdi. Yine bir süre sessiz kaldı. konuşmak istiyor ama bir türlü konuşamıyordu. Kelimeler boğazına dizilmişti sanki.
"Beni mazur görün prenses ama size bir soru sorabilir miyim?" Dedi tekrar öksürük krizi tutan adam.
"Tabi sorabilirsiniz bayım."
Nihayet birkaç kelime çıkmıştı ağzından. Adam prensesin ona saygın bir şekilde hitap etmesine şaşırmıştı. Öksürüğü kesildikten sonra konuşmaya başladı.
"Öncelikle benimle saygın bir dille konuşmayın lütfen. Siz bir prensessiniz ben ise bir mahkum."
Leya histerik bir şekilde güldü.
"Şuan burada olduğuma göre bende bir mahkumum." Dedi demir parmaklıkların yanına çökerken.
"Zindana atılacak kadar nasıl bir suç işlediniz?"
"Sarayın dışına çıktım."
Sesi fısıltı şeklinde çıkmıştı.
"Bunun için zindan cezası fazla ağır bir ceza değil mi?!" Dedi mahkum tekrar öksürürken .
"Neyiniz var bayım? Hasta mısınız yoksa?"
Leya, bu soruyu hem merakından dolayı hem de konuyu değiştirmek için sormuştu aslında.
"Sadece kuru bir öksürük. Bu soğuk yerde hastalanmamak elde değil."
"Evet. Çok soğuk."
Biraz olsun şimdiye kadar soğuğu unutan Leya vücuduna işleyen ürpertiyle soğuğu tekrar hissetti. Ve ortamda tekrar derin bir sessizlik hüküm sürdü.
______________________
Kraliçe büyük salonda bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordu. Bir taraftan kızı için endişelenirken diğer taraftan kral Ares'i göreceği için endişleniyordu.
Salonun kapısı büyük bir gürültü ile açılırken kraliçe adımlarını durdurup sert bakışlarını kapıya dikti. Ellerini arkada bağlayıp başını dik tuttu. Ares'in karşısında otoriter durmalıydı. Karşısında o zayıf olan kraliçeyi değil çok daha güçlü bir kraliçe olduğunu göstermeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK SİDE ~LÇ~
VampireBir vampir yemeğiyle oynayabilir, ama asla serbest bırakmaz. - Pamela Palmer Bir prenses ve bir vampirin hikayesi... Leya&Çağan