"Neslihan..nereden başlayacağımı, nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var..o da bunu yapmam gerektiğim. Çok düşündüm.. Benim için de kolay bir karar değil ama en doğrusu bu. İkimiz için de.
Senden ayrılıyorum Neslihan..ben buralardan gidiyorum. Benim yaşamak istediğim hayat bu değil. Ben buraya ait değilim...sana ait değilim. Eminim sen de benim gibi içten içe biliyordun bizim bir sonumuz olmadığını... Lütfen bu kararı sorgulama, kendine yeni bir hayat kur..çünkü ben öyle yapacağım. Hoşça kal.."
Güven
Hayatında okuduğu en zor mesaj olsa gerek ki; kaç kere en baştan başladığını, kaç kere cümlenin yarısında nefesinin kesildiğini hissedip başa sardığını bilmiyordur. Evet, bu en zoru olmalı çünkü ne kadar okursa okusun bir türlü anlayamıyordur. Sanki okuduğu her bir kelime anlamını yitirmiş, hiçbir şeye ait değil gibidir...tıpkı mesajın altında duran isim gibi. Kaç dakika boyunca o yolun kenarında öylece dikildiğine dair hiçbir fikri yoktur. Zaman ilk defa bu kadar acımasızca durmuştur onun için. Yutkunur, hiç kıpırdamadan zoraki ayakta durur. Kıpırdarsa, tek kelime dahi ederse sanki böylesine anlamsız bir şeyi gerçek yaparmış, onu anlamlı kılarmış gibi geliyordur. Hiçbir şey yapmadığı sürece bu gerçeği inkâr edebileceğine bütün kalbiyle inanmak istiyordur. Hemen ilerisinden gelen sesi duyana kadar yanına birinin yaklaştığını dahi fark etmez.
"Nesli? Ne yapıyorsun sen burada? Güven ile buluşmayacak mıydınız siz?"
Duyuyor, görüyor..ama hiçbir şeye karşılık veremiyordur. Okuduğu her cümle kafasının içinde durmaksızın dönüp dolaşıyor, kafasındaki sesler bir türlü susmuyordur. Sonu gelmeyecekmiş gibi hissettiren bir cevap arayışının içinde bulur kendini.
"Sen iyi misin? Bir şey mi oldu?" diyerek yanına yaklaşır Şebnem. Neslihan'ın öylece durup tek bir noktaya bakarken yavaş yavaş gözlerinin doluşunu, titremeye başlayan çenesini fark eder. Bir süre beklese de Neslihan'dan cevap gelmez.
"Nesli korkutuyorsun beni."
Neslihan derin bir nefes aldıktan sonra "Güven.." diye fısıldar. Daha önce onun adını böylesine çekinerek söylediğini hiç hatırlayamıyordur.
"Ne oldu Güven'e?"
Hiçbir şey demeden elinde sıkı sıkı tuttuğu telefonu Şebnem'e uzatır. Böyle bir şeyi nasıl dile getireceğini bilmiyordur çünkü.
Okudukça şaşkınlığını gizleyemeyen Şebnem, bir elindeki mesaja bir de Neslihan'a bakar.
"Nasıl...Güven gitmiş mi yani?"
Sanki onu, içinde bulunduğu bu boşluktan çıkarmak için duyması gereken buymuş gibi irkilir Neslihan. Şebnem'in ağzından çıkanlar, kendi kulağında yankılanır defalarca. "Güven gitmiş mi yani?"
İşte o zaman anlar...böyle bir ihtimalin bile ne kadar gülünç olduğunu.
"Hayır!" diye karşılık verir. Akıp gitmeye yer arayan gözyaşlarına hâkim olarak toparlanmaya çalışır. "Hayır...gitmedi. Tabii ki gitmedi. Güven'den bahsediyoruz Şebnem..böyle bir şey mümkün mü?!"
"Bu..bu mesaj ne o zaman?"
Neslihan sinirle Şebnem'in elindeki telefonu geri alır. Ne kadar düşünse de bir cevap bulamadığı tek soruyla yüzleşmek ağır geliyordur.
"Bilmiyorum..." diye fısıldar. Elinin tersiyle gözyaşlarını hızlıca siler. "Ama mutlaka vardır bir açıklaması..öğreneceğim."
Hissettiği çaresizlikle, ayaklarında güç bulduğu an olduğu yerden fırlayarak hızlı adımlarla üniversitenin yolunu tutar. Arkasından seslenerek peşine takılan Şebnem'e aldırmadan, bir an olsun kendine düşünmek için fırsat tanımadan yoluna devam eder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güvnes- one shots
Romanceyeniden partner olmamız şerefine; güvnes sahnelerinden kısa hikayeler