Öylece duruyordu Neslihan. Her bir köşesini ezbere bildiği, ay ışığının altında parlayan o ahşap evi, demir kapının ardından öylece durup izliyordu. Uzun zaman sonra ilk defa bu eve bakarken hüzün sarmıyordu etrafını...aitsizlik duygusu içerisinde savrulmuyordu. Aksine, yüzüne yerleşen o gülümsemenin içtenliği, ayaklarını yolunu bulması için cesaretlendiriyor, kalbini hafifletiyordu. Bahçeden içeri girip merdivenlerden çıktığında kapıyı çalmak için elini kaldırsa da birden duraksadı, gözleri yanı başında duran saksıya kaydı. "Bıraktı mı acaba?" diye düşünerek uzanıp saksının altını kontrol etti. Eline gelen anahtarla bazı şeylerin gerçekten de hiç değişmeyeceği gerçeğinin hissettirdiği gülümseme yerleşti yüzüne. Avucunun içinde duran anahtara bakarken aklına ilişkilerinin hiç beklemedikleri bir hızda ilerlediği ilk zamanlarda Güven'in ona söylediği sözler geldi."Buraya bırakıyorum...Ne olursa olsun bu anahtar seni hep burada bekleyecek, tıpkı benim seni bu kapının ardında bekleyeceğim gibi."
Bu sözlerin ardından Güven'in, onu tam da söylediği gibi bekliyor oluşu Neslihan'a koca bir yıkım gibi, alt üst olan her şeyin içinde aslında hiçbir şeyin değişmediğini hissettirmişti.
Ses yapmamaya özen göstererek kapıdan içeri girdi. Yıllar sonra bu eve ilk girdiği anı düşünerek attı her adımını. O zamanlar, evin etrafını saran o yıllanmış tozların arasında kayboluyormuş gibi hissetmişti ama şimdi öyle değildi, farkındaydı...Her an, çarpıp çıkılan bir kapının ardından tozlanmaya devam edecekmiş gibi, kendi yalnızlığına terk edilmeye mahkummuş gibi değildi artık bu ev. Eşyaların üzerinde sanki anıları gizlemek istercesine savrulan o beyaz örtüler yoktu. Bu defa evin her köşesinde yeniden birleşen iki hayatın izleri vardı. İçeri giren rüzgarla uçuşan perdeler vardı, mutfağın kapısından sızarak etrafa yayılan güzel kokular...üst kattan gelen, atılan her adımda gıcırdayan o ahşap sesleri...eskisi gibi değildi artık bu ev...ya da belki de tam da eskisi gibiydi, olması gerektiği gibi.
Ceketini çıkarıp gülümseyerek Güven'in ceketinin yanına astı ve elini üzerinde gezdirdi. Kafasını kaldırdığında gözleri o notu buldu...her zamanki yerinde duruyordu. Artık o nota bakıp gülümsemekten, o anı hatırlamaktan çekinmiyordu...başka birinin hayatını kurcalıyormuş gibi hissetmiyordu kendini. Bugüne ait olmayan o nota birkaç saniye daha fazla baktığı için gözlerini kaçırmak zorunda hissetmiyordu artık...aklında canlanan o anılardan kurtulmaya çalışmıyordu. Öylece dalıp gitmişken Güven'in ayak seslerinin ardından kapının kapanışıyla kendine geldi. Merdivenlere doğru yöneldikten sonra her adımın tadını çıkarmak istercesine ağır ağır çıktı basamakları. Oturma odasına girdiğinde gözleri Güven'i aradı ama yoktu. Bir süre etrafına bakındı. Bazı değişiklikler vardı tabii ama her şey yerli yerinde gözüküyordu. Çantasını koltuğun üzerine bırakırken arkasından gelen sesle irkildi.
"Neslihan?"
Arkasını döndüğünde Güven'in gülümseyen yüzüyle karşılaştı. Gözlerinde farklı bir bakış vardı sanki.
"Nasıl girdin sen içeri?" diye sordu yüzündeki gülümseme büyürken.
Neslihan bir anlığına bu soru karşısında afallasa da ne demek istediğini anladığında başını öne eğerek gülümsedi. Ardından elindeki anahtarı havaya kaldırıp Güven'in gözlerinin içine bakarak cevapladı.
"Aynı yerdeydi."
Birbirlerinin gözlerinde aynı şeyi düşündüklerini görebiliyordu. Yirmi sene sonra ilk defa bu evde karşılaştıkları o anı hatırlıyordu her ikisi de. Güven yüzüne yayılan o gülümsemeye engel olamayarak o gün yapamadığı şeyi yapmak için Neslihan'a doğru ilerledi. Tam karşısında durduğunda kollarını beline sararak kendine doğru çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güvnes- one shots
Romanceyeniden partner olmamız şerefine; güvnes sahnelerinden kısa hikayeler