Selamm. Normalde kendi hikayelerimi yazarım ama arada povlar da almaya karar verdim.
Bu fic, tiktokta wttyy.fic adlı kullanıcının pov videosundan izinli alınmıştır. İyi okumalar dilerim
BOL BOL YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMM
____________________
"Ağlamayı keser misin artık Felix?" dedim bıkkın bir sesle. Annemin işi yüzünden başka bir şehre taşınıyorduk. Anseong'u seviyordum. Gerçekten bana huzur veren bir şehirdi ve zor da olsa alıştığım çevrem buradaydı. Daha doğrusu kendini zorla alıştıran Felix buradaydı.Felix benim tek arkadaşımdı. Şuan ise bebek gibi ağlıyordu. Utanmasa kucağıma çıkacaktı. Gittiğim için üzüldüğünü biliyordum. Her ne kadar sosyal biri olsa da bana sürekli onun en yakın arkadaşı olduğumu söylüyordu. Ama bir aydır her gün gelip ağlamasına hala şaşırıyordum. Beni sevdiğini biliyordum ama bu kadarı şaşırtmıştı ve bence abartıydı. "Ama gidiyorsun Jisung! Ben sensiz ne yaparım?" dedi ve ağlaması şiddetlendi. "Ben eşcinselim diye dayak yerken kim beni uzaktan izleyip 'Bon sono bollo otmo domoştom Folox. Bon o çoçok homofobok domoştom Folox. Son do fozlo koşondon Folox!' diyecek?" diyip sesimi taklit ettiğinde yüzümü buruşturup gözlerimi devirdim. "Sen eşcinsel olduğun için dayak yemiyorsun Felix." dedim bıkkın bi sesle. "Hoşlandığın çocukların -ki her gün değişiyor- yönelimini umursamadan iftira atıp sevgilileri ile arasını bozduğun için dayak yiyorsun. En sonki çocuğun sevgilisini seven birini bulamayınca kendin öptün kızı Felix!" dedim. Bu sefer yüzünü buruşturan oydu. "Detayları atlayalım lütfen konu şuan benim haremim değil konu senin beni haince acımasız ve işkence dolu bir şekilde terk etmen." diyip drama yapar gibi elini kalbine koymuştu.
Ağlaması durunca drama yapmaya başlamıştı resmen. "Felix. Anlıyorum ben de buradan gitmek istemiyorum özellikle Seul gibi büyük ve kalabalık bir yere. Tek arkadaşımdan uzağa. Beni gerçekten koruyan tek kişiden uzağa. Arkadaşsız. Koskaca şehirde tek başıma. Annem en azından benim krize girmemem için en az kalabalık semtte tuttu evi ama orası Seul. Ne kadar az kişi olabilir ki?" dedim.
"Sarılabilir miyim? İlk ve son kez. Lütfen Hyung." dedi. "Ben senin hyungun değilim senden bi gün büyüğüm Felix." dedim. Dudaklarını büzdü. "Sarılsam?" dedi söylediklerimi takmadan. "Hayır Felix gitmeden sıkıntı yaşamak istemiyorum." oflayıp kabul etti. Tebessüm edip oturduğum yerden kalktım. Valizimi hazırlamaya devam ederken Felix yine birini bulmuştu ve onun hakkında bir şeyler anlatıyordu. "Bak bu sefer cidden gay. Eminim." dedi. Gözlerimi devirip "Her seferinde öyle diyorsun Felix." dedim katladığım pantolonlarımı valize özenle yerleştirirken.
"Hayır bu sefer cidden farklı çünkü sevgilisi erkek onları öpüşürken gördüm." dedi. Gözlerimi kocaman açıp "Bir de sevgilisi olan birine mi yürüdün Felix?" dedim. Dudaklarını birbirine bastırıp masum çocuk taklidi yapmıştı. "Tamam bu konuyu geçelim. Bizim okulda yedili takılan çocuklar vardı ya." dediğinde "Lütfen ikili ikili hesaplarsak biri açıkta kalıyor ona yürüdüm deme." dedim bilerek abartarak ama o anlamamıştı. Gözlerini kocman açıp "Saçmalama beni ne sanıyorsun Jisung?" dediğinde kahkaha attım. Surat ifadesi çok komikti. "Ee nolmuş onlara?" dedim. "İkisi sevgili olmuşlar. Hatta kız gruplarından iki kişi de sevgili olmuş. Demekki sorun eşcinsel olmamda değilmiş yanılmışsın Jisung." dedi.
"Sana zaten sorunun eşcinsel olmadığını söyleyen benim Felix." Dedim bıkkın bir sesle. Mızıkçı çocuk gibi omuz silkti. Felix fazla özgürlükçü bir çocuktu ve feminenliği kısıtlandığı için arada kendini suçluyordu. Bu yüzden ona sürekli sorunun eşcinsel veya feminen olmasında olmadığını söylüyordum. Normalde konusunun bu kadar çok açmıyordu. Büyük ihtimalle yine ya hırpalanmış ya da azar işitmişti. Sormamıştım çünkü o bana anlatmadan sorgulama hakkımı kendimde bulmuyorum.
Ben de sorgulanmayı sevmiyordum ve kendimin hoşlanmadığı bir şeyi başkasına yapmak benim gözümde sadece aptallıktı.
Telefonuna gelen bildirim ile Felix'in yüzü gülmüştü. Gözlerinin parlayışına canlı şahit olmuştum resmen hem de göz yaşlarıyla değildi.
Aniden ayaklanıp "Sen hazırlan akşam geleceğim benden bir gün büyük hyung." diyip neşeyle resmen seke seke çıktı odamdan. Arkasından bakıp kafamı iki yana sallayarak "Bu çocuk hiç büyümeyecek." dedim.
Felix'in yanında neşeli olmaya çalışıyor, daha doğrusu normal olmaya çalışıyordum ama kesinlikle değildim. Mutlu değildim. Mutsuz da değildim. Sadece korkuyordum ve gergindim. İnsanlar sürekli bana bakacaktı. Beni yargılayacaktı. Her zaman olduğu gibi.
Valizi toplamayı bitirince kafamdaki korkunç düşünceleri dağıtmak için bilgisayarın başına geçtim çünkü her geçen saniye daha da geriliyordum düşününce. Bilgisayarın başına oturup oyunlardan birine girdim. Takımım çok kötüydü şuan takımı ayakta tutan bendim çünkü benim takımımdaki herkes ölmüştü ve karşı takımda üç kişi vardı. Levellerimiz aynıydı.
İki kişiyi vurduktan sonra sonunda teke tek aynı leveller olarak kalmıştık. Haritada pusmuş bekliyordum. O da muhtemelen beni arıyordu.
Sahaya girdiğinde aniden sıkıp onu da öldürdüm. 17li seri yapmıştı ve bu oyundaki en büyük serilerdendi. Artık serisi benim olmuştu. Serilerime beleşten bi tane daha eklenmişti.
Oyundaki herkes oyundan çıkarken ben de çıkmak için mouseu çıkış tuşuna götürmüştüm ama beni durduran sinirli bir ses oldu.
"Jingil misin dingil misin nesin seni geberteceğim çocuk." dedi. "Ses ver lan. Evine kadar bulacağım. Çabuk serimi geri ver." korkuyla ekrana baktım. Kullanıcı adı iuweleeknow du. Hızla oyundan çıkıp kullanıcıyı engelledim. Kalbim hızla atıyordu. Takıntılı mıydı? Ya beni bulsaydı? Ne yapacaktım? Bilgisayarın fişini çektim. Zaten bir kaç saate benim odam da arabaya yüklenecekti. Yarın Seul'deki evimizde olacaktım.
Kaç saat oynamıştım bilmiyordum ama beni durduran o ses olmuştu. Kapı çalıp Felix söz verdiği üzere akşam gelmişti. Demekki uzun süredir oynuyordum. Felix'e olayı anlattığımda "Ya bunlar 10 wonluk panelle adam tehdit eden ucubeler boşver bi bok yapamaz." demişti.
Felix ile dışarı çıkıp sohbet etmiştik. Çünkü eşyalarım odamdan alınmıştı. "Jisung burada oturmaktan götüm dondu afedersin de. Neden kafede oturmuyoruz? Kimsenin olmadığı bir yere gitsek? Hem bu saatte kimse yoktur kafelerde." dedi. Oynadığım ellerimde olan gözümü ona çevirdim. "Hayır Felix." dedim. Normalde bu kadar çok ısrar etmezdi ama son kez benimle bir şeyler yapmak istediği belliydi.
Aniden ayağı kalktı. "Jisung cidden yeter. Yıllardır en yakın arkadaşımla normal aktiviteler yapmak istiyorum. Vakit geçirelim istiyorum. Ama sen? Sen yapmıyorsun. Sürekli sorunlarını bahane ediyorsun. Hiç üstüne gitmeyi denedin mi? Hayır." dedi sesini yükselterek. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Ben de ayağa kalktım. "Zaten gidiyorum Felix. Mutlu olabilirsin. Kendine 'normal' arkadaşlar bulursun bol bol onlarla vakit geçirirsin. Seni mutlu edememek benim elimde olan bir şey değil. Özür dilerim. Özensem de senin gibi olamam." dedim bir minik ama bana göre büyük itirafla. Göz yaşları akmaya hazırlan hızla silip eve dopru koştum.
"Hayır! Bekle Jisung. Öyle demek istememiştim." diye seslense de durmadım. Herkes şımarık olduğum için insan içine çıkamadığımı sanıyordu. Ben insanlardan korkuyordum. Onlardan uzak durdukça onlar mıknatıs gibi bana çekiliyordu.
Kimse hikayenin başını okumuyordu. Herkes sonunu okuyarak karakteri eleştiriyordu. Olayları bilmiyor, karakteri tanımıyordu. Sadece final cümlesi vardı akıllarında.
Benim hikayemin de bir bitişi vardı.
Ve Jisung sonunda insanlardan uzak durur.
Herkes hatayı onda arar, herkes yalnızlığını eleştirir ama kimse onunla konuşmaz. Çünkü uzaktan eleştirmek gerçeklerle yüzleşmekten çok daha kolaydır. İnsanları tanımadan yargılamak en keyifli mahkemeydi onlar için. Sonucunda ise her zaman kazanan belliydi.
Ön yargı.
___________
Veeee bittiii. İlk minsung ficim hehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frapan//Minsung
FanfictionKasabaya yeni taşınan asosyal çocuk Han Jisung Okulu tanıtmak için görevlendieilen müdürün oğlu Lee Minho