Bugün cumartesiydi.
Akrep 12 yi gösterdiğinde uyanmıştım bile. Kahvaltı yapmak için mutfağa gittim. Burcu yoktu. İyi bari biraz kafa dinleyebilecektim.
Dolaptan kahvaltılıkları çıkarırken şarkı söylemeye başladım. Saçma sapan mırıldanıyordum aslında.Aklıma dün gece olanlar geldi ve tekrar bir huzursuzluk bedenime çöktü. Neden bu kadar huzursuz olduğumu anlayamıyorum. Buğra'nın yandan gülüşü.. Umursamaz bakışı ve o anlamsız göz kırpışı. Hepsi kafamı karıştırıyordu. Kim bilir ne suç işlemişti.
Kötü adamlarla ne işi olabilirdi ki öyle bir çocuğun?
***
Televizyon izliyordum. Kapı çaldı. Gelen Burcu'ydu.
"Oo erkencisin" dedi.
"Burcu saat öğlen 3 farkındasın değil mi?" Ayakkabılarını vestiyere koyup salona yürüdü.
"ah evet tatlım. Galiba ben geciktim."
"Nerdeydin?"
"Tahmin et bakalım?" Şeytani gülücüklerinden birini yolladı."Ah hayır Burcu. Sakın bana dünki çocukla buluştuğunu söyleme."
Güldü ve "Aynen öyle oldu tatlım. Beni arayıp kahvaltıya davet etti. Beraber şık bir yerde kahvaltı yaptık. Gerçekten mükemmeldi." Dedi.
"O mu mükemmeldi yoksa kahvaltı mı?"
"İkisi de!" Hahah manyak.Tekrar koltuğuma kuruldum ve televizyon izlemeye devam ettim.
"Kızım çıkıp biraz hava alsana bugün cumartesi!"
"Sağol tatlım ben almiyim."
Kolumdan çekiştirmeye başladı.
"Hadi kalk o zaman Moda'da bisiklet sürelim."
Bu fikir biraz hoşuma gitmişti aslında.
Bisikletlerimizi bodrum katından çıkarıp bezle bir güzel sildik. Saçımı da tepeden at kuyruğu yaptım. Artık hazırdım. Ver elini Moda!Gerçekten bisiklet sürmek kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı. Haftaya tekrar yaparım diye düşündüm. Telefonum çaldı. Sağ elimi cebime götürdüm. Allahtan tek elle bisiklet kullanabiliyordum. Turkcell'den mesaj gelmişti yine. Telefonu kilitlemeye çalıştım. Ama naparsam yapayım işaret parmağım yukardaki kilit tusuna değmiyordu. "Burcu."
Ses yoktu. Arkamı döndüm Burcu yoktu.Oysaki arkamda olması gerekiyordu. Tanrım.. Galiba kaybolmuştum. Burası neresiydi böyle? Gerçekten harika bir yerdi. Etrafta gittikçe sıklaşan ağaçların olduğu bir yoldu. Gülümsemem daha da arttı. Burası rahat nefes alınacak bir yerdi.
Hafif yüksek bir duvar vardı. Bisikletimi oraya sürmeye başladım. Fakat adam sesleri geliyordu. Daha da yaklaştım."Gerçekten saçmalıyorsun." Bu ses bana bir yerden tanıdık geliyordu.
"Hayır küçük bey saçmalamıyorum. O kız yüzünden benim kardeşim hapse girdi. Hemde hiçbir suçu yokken!"
"Hiçbir suçu yokken mi? Lan kim sana kardeşini oraya getir dedi? Aslında tüm suç senin! Bence suçunu başkalarına yüklemeye çalışıyorsun."
"Hayır Buğra! O kız polisi çağırmayacaktı ve kardeşimi de yakalamıycaklardı. Kardeşimi orda yerler biliyorsun değil mi? Zavallının sesi bile çıkmaz!" Buğra? Evet bu ses Buğra'ya aitti. Ama o dün yakalanmamış mıydı?
"Of Mecnun ne istiyorsun?"
"Şu an bir şey istemiyorum.Ama eğer orada kardeşime bir şey olursa o kızı mahvederim.""Tamam. Eğer Burak'a bir şey olursa kızdan öcünü alırsın."
Çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Galiba bu kız bendim. Evet evet kesin bendim. Hemen bu yerden kaçmam gerekiyordu.
Sessizce bisikletime bindim ve geldiğim yöne doğru sürmeye başladım. Cidden başım beladaydı.
Acaba bi masum benim yüzümden hapse mi girmişti? Ama polisi ben çağırmamıştım. Kasadaki kadın çağırmıştı.
Of galiba benim çağırdığımı zannediyorlardı. Umarım Burak denen çocuğa bir şey olmaz diye içimden geçirdim.2 gün sonra...
Çok yorgundum. Hemen kapıyı açıp kendimi eve atmak istiyordum. Çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıya geçirdim. İki kez çevirmemle açıldı. Evde ışıklar yanmıyordu. Anlaşılan Burcu yine alemlerdeydi.
Kapıyı kapattım ve çantamı alıp odama doğru yürümeye başladım. Yalnız bir gariplik vardı. Odamdan bir ses duyar gibi oldum. Götüm üç buçuk atmaya başladı. Acaba Burcu şaka falan mı yapıyor diye düşündüm.
Ses kesildi.
Galiba rüzgardı.
Yavaşça kapımı araladım. Her şey normal görünüyordu. Galiba artık ışığı açabilirdim.
Veee ışığımı açtım.
Işığı açmamla çığlığı basmam bir oldu. Odamdaki koltukta oturuyordu. Buğra.
Hemen kapıya koştum. Kolu çevirmemle beni belimden tutup yakaladı. "Bırak beni! Ne istiyorsun benden!" Eliyle ağzımı kapatmaya çalışıyordu. "Bıraaaak!"
O kadar sıkıyordu ki nefes alamaz hale gelmiştim.
"Sadece bir şey konuşmaya geldim. Eğer susarsan ellerimi üstünden çekeceğim."
Başımla onaylar gibi yaptım.
Ellerini yavaşça üzerimden çekti. O an kaçmam gerekiyordu ama yanlış bir hareketimde tekrar kollarına hapsolabilirdim. Anlaşılan şu an için kaçış yoktu.
"Odana geçelim."
Beraber odama geçtik. Ondan 10 metre uzakta duruyordum. Tekrar koltuğuma oturdu. Oturabileceği en erkeksi biçimde.
"Ne istiyorsun benden?"
"Dün gece olanlarla başlamak istiyorum."
"Dün gece olanları biliyorum. Sizi dinledim her şeyi biliyorum ama benim bir suçum yok. Ben nerden bilebilirdim ki masum birinin kurban gideceğini."Tek kaşını havaya kaldırdı. "Sen nerden biliyorsun?"
"Çünkü sizi dinledim. Yani yanlışlıkla. Yemin ederim denk geldi. Ben sadece bisiklet sürüyordum."
"Madem dinledin o zaman tehlikenin de farkındasındır değil mi?"
"Ne tehlikesi?"
"Bak Serra. Serra'ydı değil mi?"
Başımla onayladım. "Burak'ın başına dün çok iğrenç bir şey geldi ve abisi de çok sinirlendi.""Ne yaptılar ona?"
"Tecavüz ettiler."
O an beynime kan sıçradı. Ağlamak üzereydim. Kendimi bok gibi hissetmeye başladım."İnanmıyorum. Bu çok iğrenç bir şey. Ben gerçekten çok üzgünüm. Mecnun denilen adamla konuşsam olmaz mı nolur?"
"Son cümlende ölmek istediğini mi söyledin ben mi yanlış anladım?"
"Of! Peki sen neden geldin? Bana ne yapacaklar?"
Derin bir nefes aldı.
"Sana tecavüz edeceğim."