Beynime kan gitmiyordu sanki. Ne yapacağımı şaşırmış halde yatağın üzerinde duruyordum. Kulaklarım duyduklarının yanlış olduğunu söyleyip duruyordu. Ama hayır canım kulaklarım, doğru duyduk.
Böyle bir iğrençliği gerçekten yapabilir miydi? Gerçekten ben istemediğim halde bana sahip olacak mıydı?
İdrak edemediğim son cümlesinin üstüne ilk kez konuştu. "Serra."
Gözlerime alaycı bir biçimde bakıyordu ve bu beni daha da korkutuyordu.
Cevap vermeyince yerinden kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Nefesim kesilmiş halde yatakta oturuyordum. Çığlık atsam duyarlar mıydı acaba? Ya da şurda kendimi öldürsem direk?
"Korkma benden."
Yavaşça bana sokuldu. "Bırak beni iğrenç adam!" Karnını tekmelemeye başladım fakat bu adama zerre etki etmiyordu. Tam tersine benim dizim acımıştı.
Geri çekilmeyince müsait bir yerine dizimi indirdim.
Dizimi müsait yerine geçirmemle haykırması bir oldu. "Manyak mısın kızım sen!" Üstümden itip kapıya doğru koştum. Kapının kolunu kavramamla bileğimden yakalaması bir oldu.
Kapıyı kapatıp beni kapıyla kendisi arasında aldı. Ardından nefesini boynumda hissettim. İçimde bir şeyler kıpırıyordu sanki. O an nefes alamıyordum galiba. Daha da sokuldu boynuma. Bu beni çileden çıkarıyordu. Ona engel olamıyordum. Lanet olsun ona engel olamıyordum!
"Ne kadar güzel kokuyorsun"
"Beni rahat bırak ne olursun beni rahat bırak." ağladığımı fark ettim.
Kafasını gömdüğü boynumdan kaldırıp ifadesizce suratıma baktı.
"Sana tecavüz falan etmeyeceğim."
Sonunda nefesim yerine gelmişti. İçimden bir şey uçup gitmişti sanki.
"Ben.. ben teşekkür ederim. Bu durumda teşekkür etmem gerekiyor değil mi?" Korkudan ne dediğimi bile bilmiyordum. Dudağının yukarı doğru kıvrıldığını fark ettim.
"Rica ederim küçük hanım." kendini geri çekti ve kapının önünden çıkmamı işaret etti.
O kapıya doğru yürürken ben de ne yaptığını bilmeyerek arkasından gidiyordum. "Şey.. Bana şey yapmadığını anlarsa.. Yani.." sözümü kesti.
" Anlamaz. Sen de dikkatli ol."
***
Aradan üç gün geçmişti. O adamlardan hiçbirini daha görmemiştim. Hatta Buğra'yı bile görmemiştim. Acaba başı belada mıydı diye düşenmeden kendimi alamadım. Gerçekten onun için endişeleniyor muydum? Onun için neden endişelenecektim ki? O iyi biri değildi.
Aslında iyi biri miydi değil miydi tam emin olamıyordum. Onun yerinde başkası olsaydı belki de tecavüz ederdi bana.
Belki değil kesin ederdi.
Ders yeni bitmişti. Direk okulun kafesine gidip oturdum. Bana doğru yaklaşan bir çocuğu fark ettim. Tanıdığımı zannetmiyordum.
"Merhaba. Acaba oturabilir miyim?"
Uzun boylu teni buğdaya çalan bir çocuk karşımda duruyordu. Giydiği bordo tişörtü üstünde harika duruyordu. Elimle oturmasını işaret ettikten sonra tam karşıma oturdu.
"Neden hep yalnız takılıyorsun?" Ne yani beni mi izliyordu bu çocuk?
"Bilmem. Böyle takılmayı sevdiğimden herhalde."Hadi ama. Kim yalnız olmaktan hoşnutturki?"
"Demek ki hoşnut olan biri varmış değil mi?" Ne istiyordu bu çocuk? Ne diye gelip karşıma oturmuştu.
"Seni bu akşam bir yere götürmemi ister misin?" Gerçekten yeni tanıdığım biriyle dışarı falan çıkacağımı mı zannediyordu bu çocuk? Cevabım gecikmedi. "Teşekkür ederim fakat hayır." Söylediğim yüzünün asılmasına sebep oldu."Bana güvenmiyorsun değil mi?" Cevap vermedim. "yapma ama burda herkes beni tanır. Bana güven. Azıcık takılsak olmaz mı?" Buğra'yı da herkes tanıyordu ama adam mafya çıktı. Artık kimseye güvenmem söz konusu bile değildi.
"Israr etmezsen sevinirim."
"Peki ya ısrar etmeyeceğim nazlı hanfendi." gülümsemekle yetindim.
**
İlginç çocukla vedalaştıktan sonra okulun koridorlarına yöneldim. Bir saat sonra dersim vardı. Okulun içinde vakit geçirmem doğru olurdu. Issız bir yer aramaya başladım. Issız yerler benim yerimdi.
Resim çalışmalarının olduğu koridora yöneldim. Etrafta kimse yoktu. İleride boya kokularının yükseldiği bir kapı vardı. Küçüklükten beri resim yapma düşkünü biriydim. Harika da resim yapardım. Zaten bu yüzden mimarlığı seçmiştim denilebilir. Kapıya tam yaklaşmıştımki biri arkadan beni kavrayıp kapıdan içeri soktu. Çığlığı basmamla donup kalmam bir oldu. O gün kafetaryada üstüne yürüdüğüm çocuktu.
"Sonunda baş başa kaldık."
"Ne istiyorsun?"
"Ne mi istiyorum haha! Kızım sence senden ne isteyebilirim? Beni rezil edip küçük düşürdüğün yetmiyormuş gibi bide ne olduğunu soruyorsun."
Bir eksik belam vardı. O da tamamlanmıştı.
"Lafa gel!" Sinirlenmiştim.
"Ooo küçük hanım sinirli birine benziyor." ellerini belime doladı ve beni kendine çekmeye çalıştı. "Bıraksana laan beni!" Göğsünü deli gibi yumrukluyordum. Kapının açılıp içeri birinin girdiğini fark etmemiştim bile."Bıraksana kızı orospuçocuğu!" Bu ses Buğra'ya aitti. Onun burada ne işi vardı.
Çocuğun suratının ortasına iki yumruk çaktıktan sonra bana doğru yaklaştı. "sen iyi misin?"
Başımla onayladım.
"Hadi çıkalım burdan."
"O ne olacak?" Gerçi çok umrumda değil.
"O gebersin!"
Elimden tutup koridorda yürümeye başladık. "Gerçekten elimi tutmana gerek var mı?"
"Evet. Seni bir yere götüreceğim." hemen elimi elinden kurtardım ve olduğum yerde durdum.
"Seninle hiçbir yere gelmiyorum tamam mı?"
"Ne o bana güvenmiyor musun?"
"Tabiiki de sana güvenmiyorum!" Bunu söylememle beni belimden tutup omzuna alması bir oldu. Aynen filmlerdeki gibiydi. Ama bu adam sevgiden değil bir bok uğruna yapıyordu. "İndir hemen beni." cevap vermiyordu fakat gülümsediğini tahmin edebiliyordum. Aman tanrım okuldaki herkes deli görmüş gibi bize bakıyordu. Aslında evet bu adam delinin ta kendisiydi!
"İndir dedim......"