to kiss in cars and downtown bars
was all we needed
you drew stars around my scars.-
dakikalardır kapının önünde beni karşılayan sevgilime sarılıyordum. bir elim saçlarında gezerken diğer elim jeonginin ince belini sarıyordu. çok sevdiğim kokusunu içime çekip kendi dünyamdaki cenneti yaşıyordum.
jeongin de sessizce sarılıyordu bana. ayrı kaldığımız süre o kadar zorlamıştı ki bizi, en ufak ayrılık canımızı yakıyordu. tabi, jeongine bağımlı olmam farklı bir meseleydi.
jeonginin saçlarına minik bir öpücük daha kondurup güzel yüzüne çevirdim gözlerimi, her seferinde büyülüyordu beni güzelliği. söyleyecek bir şey bulamıyordum. derin bir iç çekiş bırakıyordum sadece.
kollarımı ondan ayırıp açık kalan dış kapıyı kapattım ve jeonginin yüzüne bir iki öpücük kondurdum.
"nasıl bu kadar güzel olabiliyorsun.."
kendi kendime mırıldandığımda jeongin her zamanki şirin, utangaç gülümsemesini yerleştirdi yüzüne.
"gelsene, otur." dedi jeongin. kolumdan tutup koltuğa sürükledi beni.
koltuğa oturduğumda jeongin hemen bana dönerek koltuğa ters bir şekilde, karşıma oturdu. bağdaş kurup oturduğunda yine şort giydiğinden açık kalan bacaklarının biri dizlerimin üzerine geliyordu.
"seni çok özledim bir daha hiç bir yere gitme." dedi jeongin bebek gibi bakmaya başladığında.
"gitmeyeceğim hiç bir yere." dedim. jeonginin saçlarını hafifçe kulağının arkasına götürdüm.
"gel buraya."
bacaklarımı jeonginin oturabileceği bir pozisyona getirip kollarımı açtım. jeongin bebek gibi kucağıma yerleşip kollarını boynuma sardı ve enseme öpücükler bıraktı.
ellerim yine jeonginin belinde ve bacaklarında geziyordu. doyamıyordum ona, böyle hep kucağımda kalsın hep küçük öpücükleriyle beni güzelleştirsin istiyordum.
"varlığını hissedebilmek o kadar güzel ki, sana dokunduğumda sessizce beni öpmeye devam etmen dünyanın en güzel şeyi."
jeongin sessiz kaldı ve saçlarıma bir öpücük daha bıraktı. onu daha çok hissedebilmek adına tişörtünün içinden belini okşamaya başladım yavaşça.
"uyuyalım hadi." dedi jeongin
yüzünü yüzüme eşitledi ve dudaklarımın üzerine baskın bir öpücük bıraktı.
"öpüşsek mi biz ya?"
onu taklit ettiğimde gülüp hızlıca dudaklarıma atıldı. benden önce davranıp alt dudağımı dudakları arasına aldığında anında ona uyum sağladım.
öyle öpüyordu ki beni. nefesim olurken nefesimi kesiyordu. dudaklarımı ezerken verdiği his kalbim çıkacakmış gibi hissettiriyordu.
elimi gezdirdiğim çıplak belinden bastırıp iyice kendime yaklaştırdım onu. dudaklarına sürdüğü parlatıcının tadını alıyordum ve bu onu dudaklarını kanatana kadar öpme isteği uyandırıyordu içimde.