Bertbat bir hayat

34 5 2
                                    

Sonraki gün olunca yine durakta bekledi ve binince onu gördü. O da ona bakıyor gözleriyle davet ediyordu. Beyazlı büyük bir heyecanla yanına oturdu. Selamlaştılar.

"Bu heyecanın neye?"

"Sizi göreceğime tabi! Size anlatacak çok şeyim var..."

Akutagawa gülümsemesini bozmadı. Ne ara bu kadar samimi oldular emin değildi ama hoşuna gitmişti. Başkası olsa nasıl tepki verir bilmiyordu. Beyazlıya yakın hissediyordu.

"Ne duruyorsun söylesene!..."

"A... Tabi! Ben sizin isminizi duyunca çok şaşırdım... Bir yazar olduğunuzu sevdiğim bir yazar olduğunuzu hiç hayal etmemiştim. Biliyor musunuz? Ben de yazar olmak istiyorum!.. Hatta bir yayınevi kitabımı basmayı kabul etti!.. Bu sizin de kitaplarınızı basan yayınevi. Neden bahsetmiyorsunuz?"

"Sevildiğime sevindim. Yayınevi iyi. Yani yayınevine çok uğramam bir kaç kişiyi tanıyorum tek. Dazai ile tanıştığını varsayıyorum. Yazarlarla görüşmeleri o yapıyor. Kendisinin de kitapları var ama aktif bir yazar değil. Başta biraz kötü davranıyor. Rencide ediyormuş gibi gelebilir. Fakat sadece seni geliştirmek ister. Editörler ise çok yumuşak kalpli insanlar. Tanıştıysan senin gibi biriyle çabucak arkadaş olabilirler."

Beyazlı düşündü. Dazai hiç öyle birine benzemiyordu. Aksine onu övmüş ve çok sıcak davranmıştı. Ayrıca senin gibi biri demesi de ilgisini çekmişti. Neden böyle bir şey dediğini biliyordu. Ama onun gibi biri olmayan Akutagawa'nın nasıl biri olduğunu bilmiyordu. Öğrenmek istiyordu.

"İlk işim olacağı için çok bir şey beklemiyorum... Beni kabul etmelerine çok şaşırdım zaten!.. Bu kadar iyi bir yayınevi... Dazai iyi bir yerlere gelebileceğimi söyledi. Umarım senin gibi olabilirim..."

Akutagawa içinde bir şey hissetti. Dazai ile ilgiliydi sanırım. O ilk yayınevine geldiğinde zaten hafif bir tanınmışlığı vardı, başka türlü kabul etmezlerdi onu. Dazai sürekli ona böyle devam ederse hiçbir şey olamayacağını ve yazarlık hayallerini atmasını söylüyordu.

Sessizlik hissetti Atsushi. Akutagawa düşüncelere dalmıştı ve morali bozulmuş gibiydi. Durağı gelince indi. Beyazlı camdan onun sigarasını yaktığını gördü. O elinde sigarasıyla ağır ağır yürürken onu izleyen beyazlı gözden kayboldu bir süre sonra. Akutagawa ise her gün gittiği yerlere tekrar gitti, görmekten nedense hala bıkmadığı sokakları tekrardan yürüdü. Ve her günkü gittiği kafenin balkonuna oturdu. Yukardan aynı manzara eşliğinde dizüstü bilgisayarını çıkardı ve yazmaya başladı. Neden her gün böyle bir rutin izlediğini o da bilmiyordu. Böyle güvende hissediyordu sanırım. Hayattan uzaklaşıyor kendisini en çok sevdiği şeye adıyordu. Yazmak için her zaman buralara gelmezdi. Hatta ilk kitabından beri gelmemişti. Burası gençken geldiği yerdi ve kötü anıları vardı. Eski anıları kötü olsa da yeni anıları da çok farklı değildi. Tüm sağlık sorunlarına rağmen sigaradan vazgeçemiyor ve üstüne Dazai'den sürekli azar yiyordu. Ne yapsa yetinemiyor gibiydi. Buraya gelmek ona ne kadar yüz kat daha değersiz hissettirse de bunun kitabını yazarken faydalı olacağını düşünüyordu. İlk kitabı çok beğenilmişti sonuçta, yokluklar içinde yazdığı kitabı...

Birkaç saat burada durdu ve bir şeyler yazdı. Gün batımı yaklaşırken lavaboya gidip ağzını çalkaladı ve parfüm sıktı. Ardından dizüstü bilgisayarını da alıp kafeden ayrıldı. Yakınlarda kardeşi oturuyordu, ona uğramaya karar vermişti.

Kardeşinin hayatı onunkinden daha mutlu geçiyordu belli ki. Kendisini kanıtlama ihtiyacı, maddi sıkıntıları yoktu. Ayrıca sevgilisiyle mutlu bir ilişkileri vardı. Ama Akutagawa kendisini ona da bulaştırmıştı. Kardeşi ona yüzden fazla kez sigarayı bırakmasını söylemişti ve o buna uymadığından günde bir kaç kez onu arayıp nasıl olduğunu soruyordu. Akutagawa zor durumdayken sürekli ona yardıma koşuyor abisinin berbat hayatıyla ilgili çok endişeleniyordu. Akutagawa bunu biliyor ama kendi bencil duygularını daha fazla düşünüyordu sanırım. Hiç çaba göstermiyordu.

Zili çaldığında kardeşinin sevgilisi açtı. Onu karşıladı ve içeri davet etti. Kardeşi geldiğinde onu sorulara boğmuştu bile. Akutagawa bunların belli başlılarına sadece cevap veriyordu. Hatta cevap verdiklerinin çoğuna da kaçamak cevaplar veriyordu. Öbür türlü kardeşi daha çok endişelenicekti. Doğruları saklamalıydı.

Bir çay kahve derken evden ayrıldı. Yine durağa gitti ve oradan evine. Evi çok küçük değildi. Bir apartman dairesindeydi. Daha müstakil bir eve taşınacak kadar ünlü değildi. Belki de sigarayı bıraksa ona ve sağlık masraflarına giden para azalır ve taşınabilirdi. Yine de zarzor geçindiği aylar olmuş hatta başlarda kardeşinden büyük borçlar almıştı. Şimdi durumu düzelmiş ve kendisine para artmaya başlamıştı. Onun tek başarısı gibi geliyordu kendine. Kim onu suçlayabilir?

Geldiği gibi üstünü değiştirip balkona sigarasını yakmaya gitti. Sigarasını içerken aklına beyazlı geldi. İstemeden tebessüm etti. Onun için yayınevine daha sık uğrayabilirdi. Normalde insanlara soğuk davranırdı. Özellikle onun gibi sevecen insanlara. Ama bu sefer bir yakınlık hissetmişti, bir şey onunla kendini bağlıyordu sanki. Çok da iyi arkadaş olmuşlardı! Daha kaç günde... Fakat aklına sürekli onunla yakın olursa kardeşi gibi olacağı geliyordu. Kimsenin onun hakkında endişelenmesini istemiyordu.

Sigarasını söndürdü. Bir kaç sayfa kitap okuduktan sonra ise uyudu. Bu onun bir günüydü. Berbat hayatının bir günü.

cigarettes on his lips | shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin