Bazen hayatta karşımıza çıkan zorluklarla baş etmek istemeyiz. Kaçmak ve uzaklaşmak hayattaki tek arzumuz olur. Kaçarak bir yere varamayacağımızın farkındayızdır ancak kalıp savaşırsak ise birçok şeyimizi kaybedeceğimizi biliriz. Kalıp savaşmalı mı kaçıp kurtulmalı mı? Ne yapacağımı bilemez bir halde yatakta yatarken tek düşündüğüm bu savaşta ne yapacağımdı. Kaçmalı mı savaşmalı mı? Kim için savaşmalı kimler için kaçıp kurtulmalı? Her soru yanıtsız bir şekilde oradan oraya uçuşurken kendimden çok geride bıraktıklarımı düşünüyordum. Ne kadar perişan oldukları düşüncesi beni kahrediyor ve başta Murat denen adam olmak üzere hepsini tek tek öldürmek istiyordum ancak bu imkansızdı. Oldukça iyi bir şekilde korunan bir merkezdeydim. Ülkenin istihbarat teşkilatı burası olmalıydı ve elimi kolumu sallayarak kimseyi öldüremezdim. Öldürmeyi geç bu ruhsuz odadan dışarı bile çıkamazdım. Oflayarak ayağa kalktım. Sağlam yerim kalmamıştı. Yediğim yumruğun haddi hesabı yoktu. Yapılan pansuman ölmemem içindi. Onun dışında acılarımın geçmesi için ilaç verilmesi yasaktı. Suçluydum ve acı çekmeliydim.
'' Ceren. ''
Işıl?
Dikkatle camın arkasındaki kadına bakıyordum. Bana kendisini gösteriyordu. Endişeli görünüyordu. Buraya gizlice girdiği her halinden belliydi.
'' Tabağın altını kontrol et. Ağrılarına iyi gelecektir. '' Dostça gülümsedi ve görüntü kayboldu. Ne olduğunu anlayamazken kapı açıldı ve elinde tepsiyle içeriye Kaan girdi. Yemeği masama bıraktı.
'' Afiyet olsun. '' Göz kırptı. Bu ikisi bir şey çeviriyordu ve benim yararıma mı emin değildim. Yemeğin kokusu uzun zamandır yemek yemeyen karnımın guruldamasına neden oldu. Yemek yemeliydim. Ancak onların yemeğini değil. Güvenmiyordum. En son ölesiye dövüldükten sonra kimseye güvenmemeliydim. Bu düşüncelerimin tam zıttı olan düşüncelerim ise en azından o ağrı kesiciyi içmemi söylüyordu. Ağrıdan her yerim sızlıyor, dayanamayacak duruma gelene kadar ağrı çekmeyi planlıyordum. En sonunda pes edecektim ama şu an değildi.
Yemeği umursamadan yatağa yattım. Biraz uyusam belki karnımın gurultusu ve vücudumun sızısı dinerdi. Yatağa yattım. Cenin pozisyonunda büzüştüm.
Annemi istiyordum.
Gözlerimi araladım. Oda kararmıştı. Hiçbir zaman karanlık olmayan oda karanlıktı. Zaman kavramını unutmam adına gece gündüz odayı aydınlık tutuyorlardı. Ne değişmişti? Korkuyla yatakta oturur hale geldim.
'' Beni duyan var mı? ''
Sesim titremişti. Neden bu kadar çok korkuyordum? Ben korkusuz bir kadın değildim bunu kabul ediyordum ancak onların yapacaklarından bu kadar çok korkmam normal değildi. Belki de ellerinin altında olan kardeşlerim için korkuyordum belki de benim hakkımda sahip oldukları bilgilerden. Verilen pikeyi göğüslerime kadar çektim ve ellerimi sıkıca göğsüme çektiğim bacaklarıma doladım.
'' Ben buradayım, Serhat. ''
Titrek bir nefes aldım. Kendi kendime yalan söyleyemezdim, aralarındaki en güvenilir görünen kişi Serhat abi gibi görünüyordu. Ne kadar nefret etsem de saygıda kusur etmemem gerektiğini bildiğimden abi diye hitap etsem daha doğru olacaktı. Sevgi olmasa da saygı daima olmalıydı, sınırlar ve kırmızı çizgiler daima insanların aşmaması gereken çizgilerdi.
'' Serhat abi burası niye bu kadar karanlık? ''
Karanlıktan hoşlanmıyorum. Karanlık bana babamı çağrıştırıyordu.
'' Senin de bir insan olduğunu sonunda kabullendiler ve daha fazla işkence çekmemen için geceleri lambaları kapatma kararı aldılar. ''
Derin bir nefes verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nefes +18
Teen FictionOnlar Türkiye'nin kaybolan adaletini kendi çabalarıyla düzeltmeye çalışan yedi kadındı. Suçlulardı. Katillerdi. Ancak tek amaçları kadınların sokaklarda yürürken korkmadan ilerlemeleriydi. Kız çocuklarının istismara uğramadan yaşadığı bir ülke için...