10. BÖLÜM FİNAL

450 12 4
                                    

Onur'un koluna vurup sofraya yiyecekleri ve kahvaltılıkları götürdüm. Onur arkamdan kahkahalara boğulmuş şekilde gülüyordu. Mutfağa gittiğimde yerde oturuyordu. Gülmekten nefes nefese kalmıştı. İçeriye sürahi ile su götürdüm. O sırada Gece ile Güneş'in salonda koltukta oturduklarını gördüm. Kahvaltının tıkırtılarını duyunca kalkmışlardı.

Minik kahvaltı canavarları sizi♡

İçeri, mutfağa gittiğimde Onur'a bilerek trip atar gibi davranıyordum. Bundan nefret ettiğimi bildiği halde yapıyordu bunları. Onur bana bakıp;

"Güzelim, iki dakika benimle gelir misin?" Başımı salladım. Onur mutfaktan çıktıktan sonra peşi sıra gittim. Yatak odasına gitti, kahverengi dolabı açtı. İçinden uzun birşey çıkardı. Aldığı şeyi görünce gözlerime inanamadım, hep almak isteyip içimin gittiği o satranç setlerinden almıştı!

"Bu senin, setin içine baktım güzel bir set. Ama senin kadar güzel değil." Cümlesi bittiği zaman boynuna atlayıp sıkı sıkı sarıldım.
"Teşekkür ederim Onur."
"Boğuluyom!" Gülerek Onur'un boğazını bıraktım.
"Tekrar teşekkür ederim Onur."
"Teşekkür mü edersin?"
Teşekkür ederim." Dedim bana gülerek baktı. Santranç setini elime verdi. Yanağını öpüp santranç setini o anlık bir kenara koydum.

Onur'un elini tutup salona sürükledim. Yemek masası salondaydı. Gece ile Güneş çoktan masaya oturmuş, zeytin yiyorlardı. Gülümseyerek sofraya oturdum.

Az önceki öfke ve garip tribimin yerini bir mutluluk bulutu kaplamıştı sanki. Nasıl diyebilirim bilmem ama artık o gereksiz sinirim yoktu. Yerinde kocaman bir bulut vardı sanki.

Çatalını elime alıp direk kahvaltılıklara batırdım. Allah vermiş yiyelim der gibi yiyordum. Bir yandan da Onur'a gıcık oluyordum. Bana gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Ama her an gülmekten patlayabilirdi.

(...)

Gece ile Güneş yemeklerini bitirmiş, kahvaltılıkları ben mutfağa taşırken yardım ediyorlardı. En son Geceile Güneş'i odalarında ödev yaparken görmüştüm. Gece beni görüp seslendi;

"Anne ! Bana yardım eder misin ? Bunu anlamadım." Başımı salladım ve tatlı bir tebessüm ile yanlarına gittim.

"Olur Gece, hangisi ?" Eliyle gösterdiği soruyu anlatmaya başladım.

(...)

Soruyu anlattıktan sonra Gece bana teşekkür edip yanağımı öptü. Bende Gece'nin yanağını öptüm. Güneş kıskanmış gibi baktı bize. Sessizce gülüp Güneş'in de yanağını öptüm. Salona geçtiğimde Onur bana  santrancı dizmişti, kendi kendine oynamaya çalışıyordu. Kapıda beni görünce bana seslendi.

"Güzelim, santranç oynar mısın ?"hemen kabul ettim.
"Olur , zaten uzun zamandır oynamıyordum. Biraz paslanmış olabilirim." Güldü.
"O zaman gel de biraz daha paslanmadan oynayalım!" Uzun adımlarla Onur'un karşısındaki sandalyeye oturdum. Saate baktım, 12 buçuktu. Onur'a.
"Sen beyazsın, başla." Başını sallayıp şahın önündeki piyonunu oynattı. Merdiven matı yapmaya çalışıyordu aklı sıra. Merdiven matını bozup oyunu biraz ilerlettim. Oyuna ağızı açık bakıyordu. Resmen 'nasıl yaptı bunu?' Der gibi bakıyordu.

(...)

Saat 12 buçuktan 13 olmuştu. Onur ile yarım saattir oynuyorduk. Maç berabere bitecek gibi duruyordu. Onur kalesini oynattığı zaman şahının önünü açtı. Fil ile "şah!" dedim. Kaşlarını çatıp oyuna baktı. Filimin koruması olduğu için yiyemiyordu. Eğer yerse, şah mat yapabilirdim. Ama Onur bunu yiyecek kadar keriz değildi. Hâlâ makasa aldığımın farkında değildi. Vicdanıma yeni düşüp Onur'a makasa aldığımı söylemeye karar verdim.

"Onur, eğer o taşını oynatırsan, hem şahını hem vezirini kurtarırsın." Onur bana işaret parmağını gösterdi.

"Kopya verme sakın eğlencesi kaçıyor." Sessizce gülüp başımı salladım. Onur kalesini yanlış yere oynadığı an adını unuttuğum taşımı oynattım.

"Şah ve mat!" Onur yüzüme şok olmuş bir biçimde baktı. Nasıl şah mat ettiğimi gösterdim. Yüzünde aptal bir sırıtış belirdi o an. İki elini birbirine vurup sessizce alkışladı.

"Tebrikler güzelim, Burak ile Mert bile beni yenemiyordu ile yenen sen oldun." Bu cümlesini duyduğum an, nedensizce gülümsedim.

Taşları topladım. Mutfağa götürüp bir kabın içine koydum. Kaba su doldurup üzerine çok az sirke ekledim. Bir kenara koydum. Taşların kiri kendiliğinden çıkıyordu. Gece ile Güneş hala odalarındaydı. Gri koridorda yürüyerek Gece ile Güneş'in odasına gittim. Bu sefer ödevlerini bitirmişlerdi. Yanlarında Onur vardı. Onlara baktım, sonra kapıya. Kapıyı biraz daha aralayıp içeriye girdim. Gece ile Güneş bana döndüler.

"Anne, sen satraçta babamı mı yendin?" Gülerek başımı salladım.
"Evet Güneş, ayrıca onun adı satraç değil, santranç." Başını salladı. Onur koluma hafifçe dokundu. Başımı Onur'a çevirdim.

"İki dakikalığına gelir misin güzelim?"
"Tamam." Dedim. Onur'un peşi sıra gittim. Yatak odasına girdi. Ben odaya girince kapıyı kapattı.
"Sen santrançta istediğini aldın, bende şimdi alacağım." Deyip kapıya yöneldi. Kapıyı kapatıp bana yaklaştı. Beni belimden sıkıca kavrayıp, yanaklarımı, boynumu,omzumu kısacası her yerini öpebildiği kapar öptü. Onur ellerini biraz gevşettiği an, hemen koşar adım odadan kaçtım. Arkamdan söylendiğini duyabiliyordum . Ama çok az... yinede Gece ile Güneş'in yanına gittim. Odalarına gittiğimde bana sıkıca sarıldılar. Güneş boynumu sıkarak sarılıyordu. Yapmacık bir şekilde;

"Boğuluyorum!" Dedim Güneş'in kolları gevşedi. Hep birlikte gülemeye başladı koridorda.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Eeeeee, ne ediyonuz?

Karantina 8'i kim yazacak ? Bu maalesefki final bölümdü.

Asko kusko (iman kelimesinin sansürlü hali )kısım yazmamı özellikle melike_officialistedi. (Takip edin)
Ender hala ölmediyse ölmesi dileğiyle görüşürüz!

KARANTİNA 7 || TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin