..Mevzubahis İnsan'sa..

496 80 75
                                    

Ya Allah Bismillah,

Evet Değerli Okuyucular, farkındayım ki bu bölüm gecikti.Ancak elimde olmayan sebeplerden dolayı bölüm paylaşamadım.Çok şükür Ramazan ayının gelmesiyle bize de bölüm paylaşmak nasip oldu.Okuduktan sonra ''bir kez daha düşünmeniz'' dileklerimle... Görüşlerinizi bekliyorum...

İyi Okumalar

İnsan, yaratılış itibariyle düşünebilen,hissedebilen ancak pek zahmet etmeyen bir varlıktır.Dediğim gibi 'zahmet' bize illet gibi gelir bazen.. Oysa ki bize layık görülen bu ''akledebilme (düşünebilme)'' kabiliyeti ulaşılması güç bir nimettir. Kâh farkındayız kâh değiliz..

Çoğu yerde okuduğum yazılarda ''aşk, insan, ömür'' gibi kavramlar mutlaka bir varlığa ya da bir olaya benzetilmiş. Düşündüm ve acaba ben de böyle bir şey yapıp yayımlasam mı diye ve aklıma bu fikir geldi.. Ve aldım elime kalemi...

İnsan Bedeni birçok uzuv ve duyulardan meydana gelir. Ve bunların hepsi tek başına birer referans olmaya yeterlidir. Örneğin; ayaklarımız; kollarımız olmasa bile adım atabilir. Bu ona bir engel değildir.. İşte sıra geldi o '' bu kadar konuştu acaba şimdi bizi neye benzetecek? '' sorunuzun cevabına.. :)

İnsan Bedeni, başlı başına bir '' Ülke '' ye benzetilemez mi ? Hatta bu ülkenin adı '' Beden Ülkesi '' olabilir.Tercih sizin.. :)

Evet, ilk başta ilginç ve saçma gelebilir bu '' Beden Ülkesi '' mevzusu, ancak destekleyecek tezlerim var tabii ki...

Bir ülke denince akla ne gelir; ben dilim döndüğünce tercüman olayım sizlere... ''Şehir, Başkent, Meclis, Padişah, Millet, Savaş, Dil, Kale vs.'' sizleri bilemem ama ben aynanın karşısında ''AYNAYA BAKARKEN, ÜLKEMİ GÖRÜYORUM '' ama işte derler ya ''bakmak'' ve ''görmek'' farklı şeyler diye aynen öyle...

Ben kendi ülkemden bahsedeyim, senin de eklemek istediğin bir şey varsa Yorum atabilirsin..

Bana göre '' Beden Ülkesi '' dört büyük şehirden oluşur. '' Akıl, Kalp, Vicdan ve Duyular '' Bir ülkenin Meclis'i Başkentindedir ve Ülke'nin kanunları buradan çıkar değil mi ? Bu şehirlerden benim başkentim olan '' Akıl '' sana göre belki de ''Kalp'' tir. Başkent, görecelidir. Evet, şimdi sırada ne var? ''Padişah''... Unutma ki; Bir ülkeyi vezirler yönetir, vezirleri ise Padişahlar... Bizim de ülkemizi yöneten, ''Hücre'' adını verdiğimiz Millete önderlik eden biri var. Ama bu Vezirin şöyle bir kötü huyu var ki yapması gereken vazifelere saygı göstermiyor. O, padişahının her fiiline, düşüncesine, dediklerine karşı tezatlık barındırıyor... Ve o kadar hızlı taktikler yapıyor, o kadar hızlı hareket ediyor ki, sanki itaat ettiği kişi Padişahı değil de bir BAŞKASI... !

İnsan'ın Yaşamı, Dış Dünya ve İç Dünya gibi iki ayrı yerde devam eder. Bizler genelde birincisiyle meşgul olduğumuzdan 'İç Dünyamızdaki Ülkede' neler oluyor haberimiz dahi olmuyor Neden? Çünkü oradaki her şey, herkes; daima yüzümüze gülen, arkamızdan ağlamayan, kuyumuzu kazmaya mekân arayan Cahil Vezir; Nefis'e emanet...

Millet, vezire itaat eder, o ne derse ne emir verirse yerine getirmeye gayret gösterir. Bunun elbette bir sebebi var; Vezir, onların gözünde o Kadar yücedir ki, adeta Ülke, daha yüce olan Padişahını Tanımamaktadır...

Peki, suç, Gariban Millette mi? Yoksa Onları Vezir'in zulmüne terk eden, gözünü yuman, Vezir'e dahi Hizmetkâr olan Padişahta mı? Hizmetkâr?

Evet, Hizmetkâr, aslında ömrümüzün her anında bir şeylere hizmet etmiyor muyuz? Kimi zaman Aklımıza, Kalbimize, Vicdanımıza... Ama işte Biz İnsanlar çoğu zaman bunlara değil de, bunları lüzumsuz, yanlış yollara intikal ettiren ''Gizli Ajan Nefis'e'' hizmet ediyoruz ve maalesef bilincinde olamıyoruz..

Evet, biz çoğu zaman bu 'Cahil Vezir' e Hizmetkâr, İtaatkâr oluyoruz. O'nun dediklerine karşın gıkımız çıkmıyor, masaya yumruğumuzu vurup Haddini Bildiremiyoruz!

Farkındaysan, 'Cahil Vezir' diyorum, çünkü o hakikaten bir cahil. Her türlü kandırmaya anında tav olan, kendi kendine hakim olamayan, birilerinin buyruğu altında yaşamaya alışmış, tam bir Kör Cahil..

Kendi kendine bile egemen olamayan bu Cahil, koskoca bir ülkeye ve Padişah'a üstünlük kuruyor. Bu nasıl mı oluyor? Çünkü bu Cahil'in sözünü dinlediği, önünde saygıyla eğildiği tek bir kişi var; Ülkemizin Ezeli ve Ebedi Düşmanı: Şeytan... Özel adıyla: İblis...

O, bizim ülkemizi, başkentimizi, kalemizi duman edebilecek her türlü orduya, yalana, kıvrak zekâya sahip. O'nun gözü kapalı kandırdığı kişiler arasında Cahil Vezir'den başka, Kalp Şehri, Akıl Şehri, Vicdan Şehri ve Ülke Meclisi Başkanları da var. Onlar da her türlü ayak kaydırmalarda sabunu kendi elleriyle ayağının altına koyarlar. Ve bunlara Dur! diyen bir Padişah maalesef tahtta yoktur..

Kimimize -aslında çoğumuza- göre Başkent Kalptir. Meclis Kalptedir ve Kanunları Kalp koyar.. Kalp Meclisi, rahatlıkla işgal edilebilen bir meclistir. İblis ve ordusunun ilk rotası Kalp'tir. O, ordusunu ve şehrimizdekileri o kadar sevimli yalanlarla tavlar ki adeta o yalanları bize (Padişaha) söylese biz bile kanarız. Acaba cidden bizi de kandırıyor olmasın?

Elbette, aramızda O'na kolay lokma olmayanlarımız vardır onları tenzih ediyorum. Demiştim ya Ülke denince akla gelenlerden biri de ''Savaş'' tır. Bu savaş Âdem ile Havva'dan kıyamet anına kadar sürecek asla hafiflemeyecek olan bir savaştır. İnsan fıtratı itibariyle bu muharebenin çeşitli cephelerinde savaşır.(Akıl, Kalp, Vicdan Cepheleri) Kimi zaman galip gelir kimi zaman da mağlup olur. Bizler akıllı birer padişahız ancak 'Beden Ülke'miz için; cahil vezirlere, o'nun Lanet Komutanı'na ve Gaflet dolu ordusuna karşı gerekli mücadeleyi veriyor muyuz?

Sözü daha fazla uzatmadan geçelim son çağrışımımıza: Ülkenin Dili. Belki de en mühim kavramlardan birisi. Çünkü bir ülkenin dili elden giderse; medeniyeti, zihniyeti, canlılığı da gider. Dedik ya, bir ülkenin Başkent'i, o ülkenin aynası demektir. Orada konuşulan dil, kurulan meclis, koyulan kanunlar, tüm ülkeye yansır. Evet, kimimizin resmi dili; Kalp-ce, kimimizin Vicdan-ca. Bazılarımızın kalbinde konuşulan dil Dış âlemimize yansır. Ve insanlarla Kalbimizde konuşulan dille konuşuruz. Bu vicdan içinde geçerli, en hassas dil de bu zaten, bazen vicdanımıza aşırı düşkün olduğumuzda elimizden kayıp gidenler olur. Hiç düşkün olmasak da bizimiz ''içimiz rahat'' olmaz. Yani aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık hesabı.. Ancak bunların içerisinde tükenmesi en zor olan var ki; AKIL-CA. Niçin mi? Kitabı okumaya devam et Anlarsın!

Çoğumuzun başkenti olan Kalp Şehri, ''His'' ve ''Duygu'' adını verdiğimiz şehir eşkıyalarının saldırısına mağrur kalabiliyor. Ve üzgünüm ki Biz, Dur! Diyemedikçe onlar yolundan şaşmayacaklar.

Ben eminim ki, okuyanlar içinde ''Ya Fatih, sen neyin kafasını yaşıyorsun ya! Ne ülkesi, Ne şehri, Ne düşmanından bahsediyorsun. O kadar da merak ettirdiğin

şey bu muydu?'' diyenleriniz her ne kadar ummasam da vardır. Saygım var, Mahsuru yok J

Sen farkında ol ya da olma, Sen bir Padişahsın. Senin de İç Âlemi'nde bir ülken, başkentin, meclisin, dilin, kalen ve azılı bir düşmanın var. Ve sen hayatının her anında bu cephelerde savaşıyorsun. O, pes etmeye hiç razı değil.. Senin aklını, kalbini, vicdanını istila etmek için elinden geleni ardına koymayacak..

Evet, Kahramanımız Tuna'nın da yeri gelecek İç Âlemi'ne yolculuğa çıkacağız, orada yaşananlara tanık olacağız. Merak etme bu yolculuk seni fazla sıkmayacak hatta keyif verecek.

Sayın Okuyucu'm çok şükür bir bölümün daha sonuna geldik. Tabi anlattıklarımdan daha önemli bir şey varsa o da senin anladıkların.. Seni de Padişahlık rütbesine eriştirebildiysem Ne Mutlu Bana!

Dostum, Kendini fethetmen için savaşmaya hazırsan; ''Akıl-ca'' senin Kılıcın olmaya Hazır...

''FthGnd''

AKIL-CAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin