3.Bölüm ''Güneş Yolu'ndaki Gölge''

266 46 66
                                    

Ya Allah Bismillah,

Saat 01.00...

    Sokakla bir türlü barışamayan kaldırımların üstünde iki büklüm oturan adamların, en masumuydu belki Özer.

    Duyduğu o vefa dolu söze rağmen yerinden kalkamadı. Bir anda sahip olduğu endişe, başına gelecek hadiselerin ürkütücü seslerini simgeliyordu. Enes ve Arif Bey ayaklandıkları sırada;

''Amca, ben bunu yapamam, sizle gelemem. Eğer bu olay, o adamların kulağına giderse sizi de beni de mahvederler.''

Belki de beklediği son bir güvenoyu kalmıştı Özer'in. Güneş'e çeyrek vardı belki de.

''Korkma Özer. Benim Adım ENES ACAR. Rabbim izin vermedikçe zerre kadar bir şey yapamazlar. Haydi kalk çabuk...''

     İşte sonunda olmuştu. Son virajdan da galip dönülmüş, mücadele kazanılmıştı artık. Zafer, Özer'in olmuştu. Elini uzatarak, Enes Bey'in eline yetişti ve kalkmayı başardı. ''Karanlık Çukur''dan kalan tozu toprağı da temizledikten sonra ardına bakmadan yola koyuldular.

''Acaba nereye gidiyoruz diye sorsam mı? Ya da ne gerek var yahu, bu amcalar beni bu kadar sevdiklerine göre parka gidiyoruz herhalde. Yaşasın!''

    Köşe başındaki restorana doğru giden ayaklar, Özer'in tepeden tırnağa vücudunu ''mutluluğa'' boyadı. Evet, belki de bir zamanlar o da böyle lüks yerlerde karnını doyuran, yolda gördüğü ''masum'' insanlara uzaktan bakan ve onları ''göremeyen'' bir afacan çocuktu. O'na ''hayat'' denen şerbet, daha 6 yaşında ''zehri'' tattırmıştı.

''Burası neresi? Enes Amca''

''Burası benim balık restoranım Özer. Şimdi burada karnımızı doyuracağız. Anlaştık mı?''

''Vayy... Balık restoranı he? Oğlum Özer, sağlam kapıya düştün ha...''

Enes Bey'in ikinci söyleyişinde anca idrak edebildi sözlerini etrafa bakınmaktan.

''Anlaştık mı? Dedim Özer Bey...''

''Anlaştık Enes Amca anlaştık.''

''Tamam. Sen şurada bizi bekle. Biz Arif amcanla, yemekleri alıp geliyoruz.''

Tarif edilen yere anında varan Özer'in ardından Arif Bey:

''Enes kardeşim. Biz bu çocuğu aldık almasına da. Ne yapacağız şimdi?''

Sorunun öneminin farkına kısa sürede varan Enes Bey;

''Kardeşim, Allah büyüktür. O, bize yol gösterici olandır. Elbette bu çocuk artık o dipsiz kuyuların esareti haline gelmeyecek. Bir hal çaresine bakarız. Hele bir eve gidelim de...''

Rahatlık katkılı bu cümleden payını alan Arif Bey;

''Pekâlâ, nasıl istersen.''

•••

     Evdeki bunaltıcı ortam, Miray Hanımların misafirliğinde biraz olsun yerini, neşeye ve hoş sohbete bırakmıştı. Gelen giden çayların, akıcı muhabbetin arasında saate bakma fikri, Miray Hanım'ın kızı Melis'in aklına gelebildi. Saatten sonra kafasını annesine yönelten Melis;

''Anne, saat 1 olmuş. Babamlar nerede kaldı böyle?''

Babasını kendinden çok seven Melis'in merakı cevap beklediği saniye başına artıyordu.

''Aman kızım, koskocaman adamlar... Dolaşıyorlardır. Bırak onlarda birbirlerini tanısınlar. Gelirler birazdan...''

Annesinin bu ferahlandırıcı cevabından sonra, yüzündeki kızarıklık, yerini yavaş yavaş gerçek rengine bıraktı.

AKIL-CAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin