-G İ R İ Ş-

312 44 52
                                    

Merhaba. Ben Su, Su Çağlar. 28 yaşındayım. Hastanede çalışıyorum. Fakat bazı nedenlerden dolayı 1 yıl tatildeyim...

Kendimi Japonya-Tokyo bileti ararken buldum. Çok heyecanlıydım. Orası Ellie ve Félix'in ülkesiydi. Sorarsınız şimdi "Ellie ve Félix kim?" Diye. Onlar benim karakterlerim. Aslında çok karakterlerim var.
Çünkü aynı zamanda kendi kendime yazarım ve sürekli boş vakitlerimde yeni bölümler yazmak için sabaha kadar otururdum. Japonya'ya gitmek hayalimdi. Aslında duruma bakılırsa maddi durumumuz pek yoktu.

Annem hasta ve kız kardeşim üniversite okuyordu. Ben ise lise 3. Sınıfta kendime gelip ders çalışmaya başladım. "Meslek lisesindeysem, lisesindeyim. Hem okuduğum bölüm çok güzel. Üstelik çok geniş ve ferrah bir meslek. Bu arada böyle konuşuyorum ama aranızda merak edenler vardır. Bu kızın mesleği ne? Falan gibisinden.

Ben Aşçıyım. Aslında lise 3'e kadar doktor olmak istemiştim. Küçüklüğümden beri. Bunun yanı sıra 8. Sınıfta kitap okumayı sevdim. Üstelik küçüklüğümden beri sevdiğim dizileri veya filimleri değiştirip düşünürdüm. Sonra kağıda evet normal bildiğimiz kağıda yazmaya başladım. Sonra ise birilerine anlatmaya... Gün geçtikçe yeni kişiler dinlemek için ya mesaj, ya da dışarıdan beni çeviriyorlardı. Bir süre sonra "Senaryoların çok güzel. Neden bunları hikaye haline getirmiyorsun?" Cevabını aldım. Aklıma o sıra dank etmişti. Senaryolarım gerçekten de güzel. Onları neden hikaye haline getirmiyorum ki? Düşündüm, düşündüm ve bir süre sonra yazmaya başladım. Yazdığım uygulama... e-postam yüzünden hesaba hiç bir şekilde giremedim. Üstelik ergenlik çağında olduğum için o kitap da benim için bitmişti. Bir süre sonra eski senaryolarımdan birisini düzenleyip yayınladım. Şuan üstünde hala devam ediyorum.

Uzun lafın kısası. Japonya... Ellie ve Félix'in ülkesi... sanırım bu yüzden kendime takma isim bulucağım...

Ben bunları düşünürken aklım, çalan telefona gitti. Hiç tereddüt etmeden telefonu elime aldım ve elimi yeşil tuşa doğru götürdüm.
"Buyrun?"

Gizem, alaycı bir şekilde; "Hahaha minik yazarımıza bak sen. Büyümüşte kendi kurgularını anlatıyor!" Kulağım acıdığı için telefonu kulağımdan çektim ve yavaşça ayağa kalktım.

"Ehm- bir saniye? Sen beni mi dinliyorsun!? Nerdesin sen!" hızlı bir şekilde etrafıma bakıyordum.

"Nerde miyim... kızım kaç saattir kapıyı çalıyorum. Artık açsan şu kapıyı."

"Nee!" şaşırırken de hızla kapıya doğru koşuyordum. Elimi kapı koluna koydum ve kolu aşağı doğru çevirdim. Çevirmemle Gizem'in elindekilerini vermesi bir oldu.

"Al bee! elimdeki evraklar eridi bitti." Bir elinde de bastonunu tutuyordu. Kendisi hastanede doktordu. Piskolojik sıkıntıları demeyelim de, beyninde sıkıntıları olduğu için beyni sürekli bacağına alarm veriyordu ve yürümesine engel oluyordu. Bazenleri yürüyebilse de, bazenleri yürüyemiyordu. Ha bu arada bende hastanede Aşçıyım. Biliyorum o kadar şey anlatım size- şimdi gelipte; "Aaaa sen Doktorsun o zaman." Demeyin. Benim için doktorluk lise 3'ten sonra öldü...

Gizem yan sokakta oturduğu için elime tatil kağıtlarını verip gitmişti. Ben ise; zaten kağıtları alır almaz donmuştum. Hastane sahibi... beni hastaneden kovmuş ve bu evden de çıkmamı istiyor...

Kendisi benim amcam "Eray Çağlar... Babam olacak kişi Annemi aldatıp gidince, bizde tek başımıza kalmıştık. Bu sırada da amcam bize bakmayı teklif etti. Annem her ne kadar istemese de çalışamıyordu. Üstelik kardeşim Aslı'ya yeni doğum yapmıştı. Bende lise 3'tüm. Çok şükür lise sona gelince staja gidiyordum. Bir de ekstra olarak dışarıda çalışıp, paraları biriktirmiştim. Bu sırada amcam çok katıydı. Sürekli seni bizim oğlana alacağım. Üniversite okumayacaksın. Ben zenginim benim oğlanla evleneceksin. Gibi şeyler söylüyordu ve bu hiç iç açıcı değildi. Ben kendi ayaklarımda durup okumayı tercih ediyordum. Sanırım geçenlerde oğlu bana evlenme teklifi edince ve bende reddedince beni kovdu.

•A Y R I   O L A N L A R•. KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin