Gözlerimden yine yaşlar süzüldü. Neden bütün her şey benim suçumdu? Benim yüzümden Ahmet Hoca ve ailesi ölecekti. O saniye, saat, gün, ay, yıl da, ilk defa kendimden bu kadar nefret ettim. Herkesten uzaklaşmak, yok olmak istedim. Herkesin gittiği anda sessizce odadan ayrıldım ve dışarı çıktım. Üstümde sadece Poyraz'ın montu vardı. Umursamadan yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Sadece, intihar etmeden, yok olmak istiyordum. Bilerek telefonumu ve bütün eşyalarımı bıraktım. Yanımdaki biletle son kez, önüme gelen otobüse bindim. Nereye gidiyordu, nerde duracaktı bilmiyordum. Beş kuruş parasız ne yapacaktım onu da bilmiyordum. Aradan günler... Hatta aylar, yıllar geçti. Yeteneğim olduğu için; "Zaten sadece yeteneğim var. Ona da şükür." Çince konuşan, bir bayan bana yaklaştı ve gülümsedi. Sarı saçlarımı düzelttim ve kadına döndüm. Ana dilim gibi konuşmasam da, Az çok konuşuyordum. Kadın cümlesini bitirdikten sonra, elime kutu verdi.Ah tabi ya, patronumun annesiydi. Bugün maaş günüm olduğu için, maaşımı vermişti. Bir süre sonra, kadının torunu geldi ve kadına sarıldı. Bugün onların geleneksel günü olduğu için. Bugün... Günlerden 4 mayıs.10 gün sonra 30 yaşına gireceğim. Buraya geleli 2 yıl olmuş.... 2 yıl. Maaşımı aldıktan sonra aynaya geçtim ve kendimi inceledim. Eskisine göre kilolu ve yeşil gözlerim, sarı saçlarım vardı. Tıpkı... Tıpkı Ellie gibi. Ben sonunda istediğim gibi Ellie olmuştum. Yeni kimlik çıkarttırdım. Türk Su değil, İngiliz Ellie. Yeni telefon, yeni hayat, yeni görünüş, yeni arkadaşlar... Her şeyim yeniydi, fakat eskisinden daha da kötüydüm ama mutluydum. Virüs burayı pek fazla etkilememiş, dersem yalan olur. Etkilemişti. Aniden arkamda el hissettim. Arkamı döndüğümde Zemheri'yi gördüm. Bana sarıldı ve yanağımdan öptü.
"Bugün neler yapıyoruz?"
"Bugün... Bilmem evde uyurum ben ya."
"Bu konuyu kaç defa konuştuk. Değil mi, Yun- Ellie."
"Yun." Kelimesini duyunca daha da derine gittim. Yaşadığım, yaptığım şeylerin utanç verici ve kötü olduğunu düşünüyordum. Aslında... Aslında hiç biri benim suçum, bizim suçumuz değildi. Sadece çevrem. Özellikle de ailemden destek alamadığım için böyle düşünüyordum.
Zemheri, tekrar bana sarıldı ve elimi tuttu. Çekik, mavi ve uzun saçları vardı. Saçları, simsiyah... Tıpkı geçmişim gibi. Robot gibi, ne nefes aldım, ne de konuştum. Zemheri, beni arabaya bindirdi ve hafif, los müzik açtı. Ne benle, ne de telefonla arayan kişilerle konuştu. Elime bizimkilerin resmini aldım ve incelemeye başladım. Aklım 2 sene önceki, kaçtığım gün geldi. Aslında bunu Sare de denemişti. Fakat ne yapıp, edip durdurmuştum. O gün... Gitmemesi için kırk takla atmıştım ama ben gittim. Hem de haberleri olmadan. Virüsü yendiler mi, yaşıyorlar mı, napıyorlar. Bilmiyorum. Hemde hiç bir şey... Sessizce ağladım ve Türkçe konuşmaya başladım
"Özlem... Özledim ama intihar edecektim. Eğer gitmesem intihar edecektim. Ben sizi ailem olarak bildim ve biliyorum... Canım ailem...." Derken de resmi okşuyordum. "Fakat yaptığım şeyler... Utanç vericiydi. Yeni bir hayat, yeni bir gelecek... En iyisiydi."
Zemheri, arabayı, hoş ve bana geçmişi hatırlatan bir yerde durdurdu ve elimdeki resmi aldı. "Biliyorum. Sorunların var. Hepimizin var." Dedi. Fakat söylerken Türkçe söylüyordu.
Suratına dahi bakamadım. "Yine utanç verici."
"Değil. Hepimiz insanız. Hepimiz hata yaparız. Önemli olan, onlardan ders almak." Dedi ve klimayı, yavaş yavaş kapattı.
"Eğer ders almazsak."
"Alırız. Sadece zamanla alırız. Eğitim gibi sürekli aynı şeyleri görürüz, sürekli aynı şeyler üzerinde eğitiliriz ama onları anlamak uzun sürer." Elimi tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•A Y R I O L A N L A R•. KİTAP OLDU
ActionHepimiz öleceğiz. Önce can çekiş, sonra kurtuluş. Bir grup genç bir kaç teori öğrenir. Fakat bu teori gibi gerçeklerin, sahipleri bu gençlerin peşini bırakmazlar. 2023 yılları arasıydı. Çok sıkıldığım için bir gruba katıldım. Günler. Hatta yıllar g...