Ö L Ü M L E Y A Ş A M A R A S I N D A

55 23 3
                                    

-----------------------------------------------

Hafif kar yağıyordu. Yüzümdeki kanın aktığını hissetim ve elimi cebime attım. Aniden telefonumu aldım ve kameradan kendime baktım. Yüzüm... Gerçekten de kırmızıydı ve kanlar yavaş yavaş akıyordu. Geriye beyaz tenim kalıyordu. Önce kendime, sonra da arkamdaki Coskun Hoca'ya baktım. Hala beni takip ediyordu. Bir anda durdu ve telefonunu aldı. Bekledi, bekledi, bekledi ve aniden kulağına götürdü. Yüzünden, hiç iç açıcı olmadığı belli oluyordu. O telefonla konuşurken hızla yürüdüm ve önüme baktım. Ben... Kimdim? Hatalarından kaçmaya çalışan insan mı? Yoksa suçsuz yere hataya düşen mi? Soğuktan ellerim donuyordu... Çok geçmeden başım dönmeye başladı ve karşımda birini gördüm. Yakasına baktığımda rozeti görebiliyordum. Rozet... Rozet'de "Hülya" yazıyordu. "Hülya... Ah, Bengü'nün ablası olmalı." Diye iç geçirdim.

Hülya, hızla koluma girdi ve gözlerimi kapadı. "Şşş geçti... Su hanıma 100 ml gram ilaç lütfen." Dediğini duydum ve yine bayılış...

Gözümü açtığımda yine aynı yerdeydim. Fakat, bu sefer tek değildim. Ağlama sesleri... Ardından kavga sesleri duyuyordum.

"Yeter be! Kimse beni anlamıyor! Size onu gördüm diyorum..." Bu Sarin'in sesiydi. Ardından Ali'nin sesini duydum.

"Artık anlayın şu kızı! Sarin gördüm diyorsa görmüştür!" Dedi ve yürümeye başlamıştı. Ayak sesleri... Yanıma geliyordu. "İşte Su! Bence her şey onun yüzünden! O buraya gelmeseydi! Belki de virüs'de buraya gelmeyecekti!"

Duyduğum anda gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Ali... Yakın arkadaşımdı. Nasıl olur da beni suçlar? Ben yaptığı o kadar şeyde, ağzımı açıp "a" bile dememiştim. Yaptığı şeyler, her ne kadar zıt olsa da, onu destekledim ve elimden geldiğince yardım ettim... Fakat o... Bu sırada Cemre beni savunuyordu.

"Eee! Sus be! Her şey Suyun suçu değil! Hem virüsü o mu çıkarttı! Asıl virüsü çıkartan ve parmağı olanların suçu! Arkadaşlar farkında mısınız, aramızda hain veya hainler var. Siz burada kavga ediyorsunuz! Hem Ali sende kusura bakma da, karşılaştığımızdan beri, hiç bir şey yapmadın. Anca yiyip, içip, Sarin'i savunuyorsun!" Demişti. Sesi... Hiç ummadığım kadar kötü ve titrekti. Ardından yanıma yaklaştı ve elini başıma koydu.

Bu sırada ben, aniden gözümü kapatmıştım. Duraksadı ve bir şeyler okudu. Sanırım iyileşmem için dua okuyordu. Her yer sessizdi. Ta ki ayaklanma olana kadar. Birileri hızla buraya doğru koşuyordu.

Coşkun Hoca; "Gençler!" Dedi. Koştuğu için, nefes nefese kalmıştı. "Takım elbiseli ve üstünde o işaret olan, bir kaç adam buraya geliyor!" Dedi ve yanıma yaklaştı. "O..." Dedi ve duraksadı. Sanırım beni inceliyordu. Yutkundu ve; "O iyi mi?" Dedi. Sanırım ağlıyordu. Sessinin titrediğini ve hüzünlendiğini fark ettim.

Aniden kendine geldi ve; "Suyu... Özellikle Suyu burdan götürmeniz lazım. Adamlar herkesi ve özellikle de Suyu arıyor." Dedi ve başıcuma geldi. Aniden gözlerimi açtım ve karşımdaki; yüzü çizgili ve saçlarında ak olan adama baktım. Aniden doğruldum ve ayağa kalkmak için yöneldim.

Bu sırada Coşkun Hoca kolumu tuttu ve bana baktı. "Kızım... Seni saklamamız lazım. Hatta geç bile kaldık." Dedi. Dışarıdan gelen seslerin, sahibini ararken.

Kolumu çektim ve ayağa kalktım. Dışarısı zifiri kardı. Kardan ne önümüzü, ne de kendimizi görüyorduk. Aniden aklıma fikir geldi ve "Gelin." Diye seslendim. Herkes bana baktı ve bir kaç adım attılar. Biliyorum kimse bana güvenmiyordu ama bunların suçu ben değil, "E" idi. Biraz daha ilerledim ve duvara yaklaştım. Ardından duvardaki parlayan şeye bastım ve kapı açıldı. Herkes, özellikle de Coşkun Hoca hoca; bu işin içinde olduğum halde, ben bile bunları bilmiyorum. Gibi bakışlar attı. El işareti yaptım ve; "Devamm." Diye seslendim. Sesimi her ne kadar azaltmak istesem de, sesli konuşmaya alıştığım için bağırıyordum. Adamların sesleri... Ardından da silüetleri belirdi. Herkes korkuyla içeri girdi ve kapıyı kapattık. Coşkun Hoca'nın kızı Eda, Coşkun hoca, ben, Emre, Cemre, Ali, Sarin, Merve vardı. Ta ki  Poyraz hariç. Tabi ya, benim kaçmam için kendini yaralamıştı. Peki ya o nerdeydi? Her yer aniden karanlık olduğu için, Sarin telefonunu çıkardı ve flaşını açtı. Bu oda... Oda değil de sanki labirentti. Herkes korkak adımlarla yürümeye başladı.

•A Y R I   O L A N L A R•. KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin