- Her ne kadar unuttuk desek de aslında sadece kendimizi kaldırırız.
Merak, gökyüzünün sonsuz maviliğinde kaybolan bir yıldız misali, ruhun en derinlerinde gizlenip durur. O yıldız kalbinin bir yerlerinde titreşir ve bilinmezliğin çağrısını duyan yolu aydınlatmaya başlar ışığıyla. İnsanın kendini merak etmekten yüzyıllardır alı koyamayacağı güçlü bir duygudur bu. Karşı konulamaz. Lakin merak etmeninde bir kademesi vardır. Zira, sınır aşıldıkça insan bu histen zarar görmeye başlar.
Jungkook'da şimdi kendini merak etmekten alı koyamazken kendi kendine konuşmaya devam etti.
"Neden beni kurtardı ki? Neden yani? Bir insan neden benim gibi birine yardım etsin ki? Niye? Neden? Sebep ne?"
Yerde bağdaş kurup otururken, karşısındaki aynadan yansımasına baktı. Ellerini diz kapaklarına yerleştirip destek alarak bi' geri bi' ileri hareket ederken kaşlarını çattı.
"Neden bana mont verdin ki? Niye? Ne istiyorsun benden? Konuşmamı mı istiyorsun? Sesimi mi duymak istiyorsun?"
Aynada dün geceden beridir giydiği üzerindeki monta baktı. Siyah renkli mont üzerinde bir çuval misali dursa da sıcaktı. Onu ısıtıyordu ve tıpkı bir misk gibi kokuyordu. Güzel bir koku diye geçirdi içinden.
Jungkook hep bu zamana kadar kendi kokusunu merak ederdi...
Sallanmayı keserken aynadaki yansımasına bakmayı da kesti. Burnunu omzuna yaklaştırırken biraz tereddüt etse de adamın montuna sinen kokusunu gözlerini kapatıp içine çekti. Biraz öyle bekledi. Ardından ayrılıp tuttuğu nefesini dışarıya bıraktığında kokladığı kısma baktı.
"Gerçekten de misk kokuyor."
Gözlerini omzundan çekip odadaki saate baktığında yeni yeni sabah olduğunu fark etti. Dün uyuya kaldığı için gece uyuyamayıp, geceyi kendi kafasında hayaller kurarak geçirmişti. Sabaha kadar çocukluğundaki anılarından başlayarak şimdiki anılarına kadar düşünmüştü genç çocuk. En sonunda ise aynanın karşısına geçip kendi kendine konuşmaya başlamıştı.
Sıkıntıyla bir nefes verdikten sonra son bir kez kendine bakıp ayağa kalktı. Üzerindeki montu çıkarıp düzenli bir şekilde yatağa koyduktan sonra ne yapabilirim diye düşündü. Aklına kendince "efsane" bir fikir geldiğindeyse hemen odada kağıt kalem aramaya koyuldu. Yatağın yanındaki komidinin üstünde bir not defteri ve kalem gördüğünde hızla gidip eline aldı. Tekrar yapacağı şeyi gözden geçirdiğinde ise şu zamanlarda çok mu maceraya atılıyorum ne diye içinden geçirdi ama yapmasa da meraktan kafayı yerdi.
Daha fazla düşünmek istemediğinden hızla temiz bir sayfa açtı. Kalemi de parmaklarının arasına aldıktan sonra yazmaya başladı.
Benimle derdin ne?
Çok kabacaydı. Kendisine o kadar yardım eden birine bu lafları söyleyecek biri değildi Jungkook. Sayfayı yırtıp, yere attıktan sonra yeni bir sayfa açtı.
Benden ne istiyorsun?
Birşey istediği yoktu ki. Sadece iyi bir adamdı ve gülüşüne iltifat edecek kadar kibar bir adam. Sayfayı tekrar yırttıktan sonra yeni bir sayfa daha açtı.
Beni kurtardığın için sana teşekkür edemeyeceğim ama iyi birisine benziyorsun.
Ne alakaydı ki? Sorusunun cevabını alamazdı bununla. En son tekrardan sayfayı yırtıp yere attı. Biraz daha düşündükten sonra ise açık ve net bir şey daha yazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz İhtiras || Taekook
FanfictionDünyaca ünlü ressam Kim Taehyung'un herkesten gizlediği bir sırrı vardı.