[ 6 ] 25 Aralık ( Nihayet bana bahşedildin.)

211 35 12
                                    

Kavuşmak göreceli bir kavramdır. Kiminin kavuştuğu şey bir insan iken kimisinin ki bir duygudur. İnsanın beklentilerinin karşılandığı andır o an. Sonunda beklentiyle geçen karanlık yılların son bulmasıdır. Ve aynadaki görüntü hızla silinip geceye karışır. Nitekim bir insanın büyük aşkına kavuşması beraberinde zorlukları da getirir. Taehyung biliyordu, bu kavuşmanın beraberinde ne gibi zorluklar getireceğini. Bütün bunları bilerek elindeki battaniyeye baktı. Zar zor göz kapaklarını kırpabildi genç adam. Yüzünde hiçbir ifade yer alamazken elinin altındaki battaniyeyi okşadı baş parmağıyla. Ne hissedeceğini bilmiyordu. Yıllardır bunun hayalini kurarken o hayal şimdi, tam burada karşı odada uyuyordu ve o burada oturabiliyordu. Asla tahmin ettiği gibi bir karşılaşma olmamıştı. Onu az önce ölümden kurtarmasının hâlâ şokunu atlatamazken yeni yeni ısındığını düşünüyordu. Az önce saçlarında yer edinen karlar eriyip saç tellerinin ucundan süzülürken bir damladı battaniyeye düştü. Taehyung yutkundu. Ardından titreyen elleri ile battaniyeyi sıkarak ayağa kalktı. Dengesiz bir şekilde yürümeye başladığında nereye gittiğini bilmiyordu. Başı o kadar ağrıyordu ki, hâlâ ilk uyandığında ki ağrısının aynısıydı. Bu yüzden safsak adımlarla adımlarken arkadaki hemşirenin sesini işitti.

"Geç oldu, odanıza gitmelisiniz."

Birşey söylemedi ya da söyleme gereği hissetmedi. Hemşirenin söylediklerine dair göz kapaklarını bile kırpmazken kalbi göğüs kafesini geçecekmiş gibi ağrıyordu. Sanki kalbi atamıyordu. Evet, kesinlikle atmıyordu. Onun... onun gözleri insanın kalbini durdururdu. Bakışları. O bakışlarda kaç kez ölüp dirilirdi Taehyung. Kendi bilr sayamazdı bunu. Uğruna kaç kez kendini feda ederdi sayamazdı.

Odasının önüne geldiğini fark ettiğinde, kapının üstündeki numaraya baktı. 202. Onun numarası olduğunu gördükten sonra kapısını yavaşça açtı ve içeriye girdi. Kapıyı kapatıp, sırtını yasladıktan sonra derin bir nefes verdi genç adam. Göz kapakları kendiliğinden kapanırken dizlerindeki güç kesildi. Sanki bu anı bekliyormuşcasına yere düştü. Kafasını geriye atıp kapıya yasladığında gözlerindeki yaşlar tekrardan süzülmeye başladı. Ne zaman bu kadar ağlak bir adam olmuştu? Kendisi de bilmiyordu. Hıçkırarak ağlamaya başladığında emindi. Emindi bütün bunların mutluluk göz yaşları olduğundan ya da yıllardır çabalamasının yorgunluğuydu bu.

Titreyen elinin tersiyle göz yaşlarını sildi ve burnunu çekti. Kesik kesik nefesler almaya başlayarak elindeki battaniyeyi kendine çekti. Burnuna bastırıp kokusunu içine çektiğinde yanağından süzülen yaşlar küçük damlalar halinde izler bıraktı. Birkaç dakika hareket etmeden ağladı genç adam. Ağlaması durduğunda birkaç dakika kesik nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. Biraz daha kendisini iyi hissederken kafasını yasladığı battaniyeden kaldırdı. Bakışları yatağının yanındaki cama kayarken dışardaki karın durduğunu fark etti. Karanlık yüzünden dışarda birşey gözükmezken eliyle duvardan destek aldı. Titreyen dizleriyle zar zor ayağa kalkarak yatağına ilerlemeye başladı. Sarsak adımlarla yatağının yanına geldikten sonra sakince oturdu ve yatakta kayarak dizlerini kendine çekti. Bağdaş kurarak oturduktan sonra elindeki top şekline getirdiği battaniyeyi düzgünce katladı. Yastığına başına koyduğunda oturmayı keserek yatmaya karar verdi. Usulca yatağa uzandıktan sonra katladığı battaniyeye doğru yan döndü. Sağ elini yanağının altına yerleştirdikten sonra gözünün önünde onun silüyeti beliriverdi. Yine ağlayacak gibi oldu ama bu sefer kendini tutmayı başarabildi. Ne de olsa olgun bir adamdı. Kim bilir kaç yaşındaki çocuk (!) için ağlıyordu.

Dibinde olan battaniyeye hâlâ bakarken uzun zamandır yazı yazmadığını fark etti. Bu önemli bir andı. Kesinlikle yazmalıydı. Yattığı yerde doğrulup odanın herbir yanını aradı. En sonunda bir kağıt kalem bulduğunda tekrar yerine yerleşti.

Umutsuz İhtiras || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin