Öncedende söylediğim gibi, beklemenin, umutsuzluğun ve çaresizliğin cehennem azabını ancak yaşayıp, deneyimleyenler bilir. Zira birisini bekliyorsanız bırakın günleri saniyeler bile ileremez sizin için. Hayattan soyutlanırsınız. Bir başınıza olduğunuz hissini çarçabuk kabulleniverirsiniz. İnsanlar anlayamazlar. Aşağılık insanoğlu hiçbir şeyi anlamaz.
Onların anlamalarını beklemek iblisten medet ummaktan başka birşey değildir.
Bir başınıza beklersiniz.
"Benim yüzümden."
Sarı saçlı genç ameliyathanenin olduğu koridorda beklemek için olan sandalyelerden birine oturuyordu. İçindeki pişmanlığın tarifi olmazken bacaklarına dirseklerini sabitleyerek ellerini saçlarına atmıştı. Kafasını eğip göz yaşlarının yere düşmesini sağlarken iliklerine kadar suçluluk duygusu çekiyordu.
"Benim suçum."
İçindeki suçluluk duygusu durmaksızın artıyorken eski anılar canlandıkça gözünün önünde daha fazla ağlıyordu. Her başka anıyı hatırladıkça hıçkırıklara boğulup ağlarken elinden hiçbir şey gelmiyordu. Çıldıracakmış gibi hissediyordu kendisini. İçindeki pişmanlık duygusu yüzünden çıldıracakmış gibi hissediyordu.
"Benim hatam."
Daha önce hiç bu kadar ağladığını hatırlamazken dokuz saattir adamın çıkmasını bekliyordu. Saat her ilerledikçe de Jimin'in umutları yavaş yavaş bir kibrit çöpü edasıyla sönerken ağlamaktan gözleri şişmiş, göz yaşları yüzünden yanakları kurumuştu. Taehyung onun ailesiydi. Hatta daha fazlasıydı belki de. Tek o varsa hayatında mutluydu. Tek arkadaşı, dostuydu. Onun ölme ihtimali düşüncesi bile kalbine sızı girmesini sağlarken ona birşey olursa hiç şüphesiz onun ardından gelirdi. Dayanamazdı bu acıya. Dünya'da cehennemi yaşardı. En büyük azaptı onun için.
Nihayet kapı açıldiğında Jimin zar zor ağlamaktan ağrıyan başıyla kimin çıktığına baktı. İçeriden doktor çıktığını fark ettiği gibi titreyen dizleriyle hızla ayağa kalktı. Dengesini kuramayıp sendelerken doktorun yanına geldi. Bakışları bile "Nolur iyi olduğunu söyleyin" diye yalvarıyordu. Onun bu halini fark eden orta yaşlarındaki adam konuşmaya başladı.
"Ameliyat başarılı geçti."
Jimin bunu duyduğu gibi bu seferde mutluluktan ağlamaya başlarken yanaklarından akan yaşları titreyen elleriyle sildi. Sonunda diye geçirdi içinden. O kurtulmuştu. Tanrı dualarını kabul etmişti.
"Tanrım şükürler olsun! Durumu nasıl?"
Fazla erken seviniyordu genç çocuk. Lakin bu seviniş o kadarda uzun sürmedi. Çünkü karşısındaki doktor hastanın komaya girdiğini, ellerinden gelenin en iyisini yaptığını söyleyerek yanından ayrıldığında ne yapacağını bilemedi. Sadece adamın arkasından bakakaldı. Ağlaması anında kesilirken artık titreyen dizleri bile ayakta duramayacak gibi hissediyordu. Bacakları artık tutmazken gözünün önü yavaş yavaş kararmaya başladı. Kalbi yaşadığı acıdan sıkışırken hareket edemiyor, nefes alamıyor gibiydi.
Taehyung komaya girdi.
Taehyung komaya girdi.
Beyninde doktorun söyledikleri yankınırken bunu bilmek bir fırtına misali üzerine her saniyede daha fazla çöküyordu.
Kendini suçlamayı, pişmanlığı daha fazla hissediyordu şimdi. Hiç bu kadar vicdan azabı çektiğini hatırlamıyordu. Hemde hiç.
Olanları ve duyduklarını kaldıramayarak bilincini kaybettiğinde gözleri kapandı. Titreyen dizleri tüm bağlarını keserken genç çocuk yere doğru düşmeye başladı. O yere tam düşmek üzereyken Jimin'in birkaç koruması hızla onu tuttu ve düşmesini engellediler. Yere dikkatlice yatırırken yardım etmesi için hızla doktoru çağırırdılar. Jimin emindi. Kimsenin ona bu saatten sonra ona yardım edemeyeceğine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz İhtiras || Taekook
FanficDünyaca ünlü ressam Kim Taehyung'un herkesten gizlediği bir sırrı vardı.