Eğer olurda birgün Jungkook'un kaldığı yeni odaya uğrayacak olursanız göreceğiniz ilk şey kesinlikle tüm duvarı boydan boya kaplamış olan bir tuval olur. Bu boydan boya kaplı tuval Vante isimli sanatkâr tarafından bizzat yapılmıştır.
"Nasıl? Yeni odan hakkında ne düşünüyorsun Jungkook?"
Gülümseyerek sordu kırmızı saçlı doktor. Hastanenin son katlarındaki özel oda da Jungkook'a yeni yerini gösterirken. Genç çocuk cevap vermedi. Her zaman ki gibi. Etrafa hayran gözlerle bakarken hayatında hiç böyle bir odayla karşılaştığını hatırlamıyordu. Sanki hastane odasından ziyade daha çok otel odasını andıran bir yerdi. Her ne kadar neden şuan bu odanın onun olduğunu bilmese de çok beğenmişti yeni odasını.
"Beğendin sanırım?"
Ağır aksak tempoda başını olumlu anlamda salladı genç çocuk. Uzun zamanın ardından yüzünde ilk defa tebessüm yer edinirken hoseok onu fark etti. Hastasını ilk kez gülerken gördüğü için şaşırtısını gizleyemezken tekrar konuştu.
"Aman Tanrım Jungkook seni ilk defa gülerken görüyorum. Gerçekten güldüğüne göre mutlu olmuş olmalısın ha?"
Tekrardan kafasını olumlu anlamda salladığında arkasındaki beyaz kapının ardından iki kez tıklatma sesi işitti. Jungkook umursamayıp yeni odasına bakmaya devam ederken Hoseok bakışlarını kapıya doğru çevirdi. Dikkati dağıldığı için gülümsemesi yüzünden kesilirken odaya giren kişinin en yakın arkadaşlarından biri olduğunu gördü. Yanına doğru bir sorun var mı diye giderken arkadaşı ondan önce lafa atılarak konuştu.
"Hoseok! Çok önemli. Acil gelmelisin."
Genç doktor iyice ciddi bir yüz ifadesine bürünürken gitmek için yol alıyordu ki hastası aklına gelerek tekrardan arkasını döndü. Jungkook'un neler olduğunu anlamayan bakışlarını gördüğünde durumu açıkladı.
"Sorun yok. Tekrar geleceğim geri tamam mı? Sende odanı incele o süre zarfında."
Cümlesini bitirir bitirmez yanındaki arkadaşı ile hızla odadan çıkarak kapıyı kapattı. Şimdi tek başınaydı oda da Jungkook. Doktorunun gitmesi umrunda olmazken yüzündeki tebessümü silmedi. Omuzlarını silktikten sonra kıkırdayarak yatağına baktı. Oldukça büyük duruyordu ve bu durumun Jungkook'un hoşuna gitmediği söylenemezdi.
"İstersem enine bile yatarım."
Sanki iki gün önce intihar etmeye kalkışmamış gibi yatağına oturdu. Ellerini yatakta gezdirdikten sonra yatağa yattı ve yatağın dışında kalan ayaklarını sallandırdı. Birazcık yatağın tadını çıkardıktan sonra tekrar ayaklandı ve yatağından kalktı. Henüz bakmadığı yerlerde vardı. Banyo gibi. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde az kalsın küçük dilini yutacaktı genç çocuk. Gözleri fal taşı gibi açılırken tekrardan kendi kendine konuştu.
"Jakuzi mi?"
Demek zenginlerin hayatı böyleydi. Ne kadar güzel diye geçirdi içinden. Gözlerini zar zor jakuziden ayırmayı başarırken arkasını döndü. Banyoyu incelemeye başladığında arkasında bir lavabo durduğunu gördü. Lavanonun üstünde de bir ayna. Duvardaki yuvarlak aynada yüzünü gördüğünde gülümsemesi aniden yüzünden silindi. Yavaş yavaş gülümsemesinin solmasını izlerken tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Neler olmuştu ona? Ne denli bu kadar değişebilmişti? Zamanında annesinin şefkatli elleri arasında büyüten tatlı çocuk gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti sanki. Göz altlarında mesken tutan mor halkalar her halükârda belli ediyordu kendini. Zayıflamıştı, hemde çok fazla. En küçük beden hastane kıyafetlerinin bile ona büyük geleceği kadar zayıflamıştı. Vücudunu izlemeyi kesti genç çocuk. Yüzüne baktı. Düz siyah saçları birbirine karışmış bir şekildeyken kirpiklerine değiyordu uçları. Birkaç tel saçın uçları gözlerine batarken ne kadar acınasıyım diye geçirdi içinden. Ne kadar acınasıyım diye geçirdi ve kalbinde ılık bir acı hissetti. O acı ki sanki kalbi kan yerine zehir pompalıyor ve o zehir damar yoluyla boynuna kadar yavaş yavaş geliyordu. Boğazının bir zehir tarafından sıkıldığını hissetti. Yutkunamadı. Geçmişi anımsadığında yutkunamadı. Bakışlarını pis bulduğu kendisinden de çekemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz İhtiras || Taekook
FanficDünyaca ünlü ressam Kim Taehyung'un herkesten gizlediği bir sırrı vardı.