"yemekhane -2. Katta günün her saati gidip yiyecek alabilirsiniz. Bir süre kısıtlaması yok." Başımızı onaylar anlamda salladık asansör bir kat yukarı çıktı ve durdu. Hepimiz sırayla indik ve büyük geniş odaya baktık. Ortada iki tane masa vardı. Geri kalan kısımda ise yiyecek otomatları, açık büfeye benzer yiyeceklerin olduğu yer ve içeceklerin olduğu dolap vardı.
Fark ettiğim bir diğer şey ise etrafta kimsenin olmamasıydı. Ne çalışan ne de bir görevli vardı. "kahvaltılarınızı yapın, bitirdiğinizde asansörün yanında ki tuşa basın sizi almaya geleyim" başımızla onayladık ve Brandon asansöre binip gözden kayboldu. "garip bir adam" dedi Nehir ve ardından bir tabak alıp açık büfeye yaklaştı. Bende daha fazla beklemeyip bir tabak aldım ve büfeye yaklaştım. Çok fazla seçenek yoktu o yüzden en düzgün olanlarından yumurta ve birkaç zeytin alıp tabağıma koydum. Başka neler var diye biraz daha gözlerimi gezdirdim, çilek reçelini görünce yüzümü buruşturdum. Sabah sabah tatlı şeyler yemeyi sevmezdim, mideme dokunurdu.
Masaya geçip bir sandalye çektim ve oturdum hemen yanıma Nehir ve Toprak oturmuştu. Nehir'in tabağına baktığımda bolca reçel ve bal görmek midemi bulandırdı. O'da fark etmiş olmalı ki meraklı gözlerle baktı "reçel sevmez misin?" hayır anlamında kafamı salladım. "ben bayılırım, hatta küçükken bir arkadaşım getirmişti reçeli ilk defa. Bana zorla yedirmişti ve bende o günden sonra bırakamamıştım reçel yemeyi" hafifçe güldüm ve ona cevap vermeden yemeğime devam ettim. Bozulsa da çaktırmadan yemeğe devam etti.
Herkes sessiz bir şekilde yemeğini yiyordu bir an için bu sessizlik beni rahatsız etti ve kafamı kaldırıp herkese baktım Ateş yemeğini yemek yerine oynuyordu, Nefes'te aynı şekilde. Duman ve Toprak yemeklerini bitirmiş etrafı inceliyorlardı. Ben ve Nehir ise hala yemeğimizi yiyorduk. "sizce burada ne kadar kalacağız?" konuşmasıyla herkesin bakışları Nefese döndü. "kim bilir? Belki ömrümüzün sonuna kadar." Diye cevapladı Ateş.
"bu kadar negatif olmayın" Nehir'e gözlerimi devirdim "üzgünüm. Herkes senin kadar pozitif olamıyor."
"kavga etmeye başlıyorsanız Brandon'ı çağırıyorum." Dumanın konuşmasıyla hepimiz sustuk ama Duman çoktan düğmeye bastı. "yemek yiyoruz görmüyor musun?" diye tersledim "kavga çıkartmak yerine yemeğini yiyebilirdin." Sustum ve ayağa kalkıp asansörün yanında beklemeye başladım. Diğerleri de geldi ve hep birlikte Brandon'ı beklemeye başladık. Neyse ki bir iki dakika içerisinde gelmişti. "evet, beni çağırdığınıza göre yemeğinizin bittiğini varsayıyorum." Dumanla göz göze geldik ama sesimi çıkarmadım. "hazırsanız hastaları görmeye gidelim." Hepimiz asansöre bindik ve brandon -8. Kata bastı aşağıya inerken yine büyük bir sessizlik hakimdi. En sonunda asansör durdu ve hepimiz indik.
Karşımızda bembeyaz hastane koridoru gibi bir koridor vardı. Sayabildiğim kadarıyla koridorda toplamda 4 oda vardı. İlerledikçe her odanın kendine ait bir penceresi olduğunu gördüm. İlk odaya doğru yürüdük ve büyük camın önünde durduk. İçeride 17-18 yaşlarında duran sarışın ve dünya güzeli bir kız vardı. Odanın her yeri resim kağıtları ve çizimlerle doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ CEHENNEM
RomanceAlev, kendisine gelen bir teklif üzerine, 51. Bölgedeki bazı 'şey'lere psikologluk yapmayı kabul eder. Ama bu işte tek değildir, Kendisiyle birlikte Türkiyede ki en ünlü 5 psikolog'da bu işe dahildir. Seviyelere ayrılmış bu 'şey'lere psikologluk yap...