Liya
İnsan hayatında üç kez aşık olurmuş: çocukluk aşkı; gerçek aşkı; ruh eşine olan aşkı. Ben ise hayatımda iki kez aşık olmuşdum. Çocukluk aşkım, ondan hiç bahs etmek bile istemiyorum. Şimdi olsa yine ona aşık olmazdım. Boyu benimkinden az olduğu için. Başkalarını bilmem ama ben yanımda benden bir kısa erkek görmeyi planlanıyorum. Sadece kendi düşüncem.
İkinci aşkımsa gerçek aşkımdı galiba ama olmayada bilirdi. Bundan sonra ruh eşime bile aşık olsam,onun bana bakmayacağını düşünüyorum. Zaten aşık olsa da benim aşka olan inancım bittiği için onun aşkını göremeyeceğimden o da giderdi.Yolda giderken neden bunları düşünüyordum bilmiyorum. Yinede düşüncelere daldığım için adımlarım yavaşlamıştı. Anlayıp adımlarımı hızlandırdım.
İçimden bir ses sağ tarafa bakma isteğimi uyandırdı.
Çok salak bir istek.
Ama kendimi daha fazla tutamadığım için sağ tarafa baktım.
Birisini kütüphane kapısında durduğunu gördüm. Sonra yinede önüme döndüm. Ama dikkatimi çeken birşey oldu. Çünkü adam direkt bana bakıyordu yanılmıyorsam. O tarafa yine baktım ve yanlış düşünmediğimi anladım.
Niye dik-dik bakıyon lan?!
Belki gözü çarpmıştır diye gözlerimi ondan ayırdım. Ama sonra hala bakıyor mu diye baktığımdaysa, gözlerini üzerimden ayırmadığlnı fark ettim. İnadım tutdu diye gözlerimi ayırmadım.
Az önce dikkatlice bakmadığım için tipini fark edememiştim ama... adamda yani adam işte..
Ne bu yakışıklılık moda dergisinden mi fırladın?
Üzerine siyah uzunkol gömlek, altındaysa siyah kot pantolon giymişdi. Gömleğin uzunkolluluğu bile kaslarını gizleyemiyordu. Kaslar öyle abartılacak derecede değildi. Ama onu çekici gösterecek kadardı. Boyu 1.83-185 olur gibiydi. Çünkü kafası durduğu kapının 3-4 santimine kadar geliyordu. Elinde sadece bir kaç kitab yerleşecek kadar duran bir çanta vardı. Ve bunlarda onu fazlasıyla çekici gösteriyordu.
Adam fena parça.
Hala bana baktığını görünce adama yaklaştım. "Pardon birşeye mi bakıcaktınız?" Cevap vermeyince elimi gözlerinin önünde salladım. "Sizinleyim," Çocuğun sorunları vardı herhalde" Pardon kör müsünüz?" Umutsuzlukla baktım. Galiba o kör gözleriyle bir yere dalmıştı. Bende mal olduğum için bana baktığımı sanmıştım. "Birde sağırmış, ama yakışıklıymış," tüm umutlarımı kesip uzaklaşmak istedim. Fakat bileğime dolanan el buna mani oldu. İrkildim. Ama kendimi toparladım.
"Buyrun. Birşey mi sorucaktınız?"
"Ben değil siz birşey söyleyecektiniz."
"Pardon?" Derinden nefes alıb cevap verdim.
"Gözlerinizi üzerime dikmiştiniz?" Dikkatimi tuttuğu elimden çekmek istiyordum ama elinin sıcaklığından ayrılmakda istemedim şimdi. Ama anladığım kadarıyla bileğimi tuttuğundan habersizdi ve bunu kullana bilirdim.
"Ben mi?" Kaşlarını kaldırıp bana baktı. Gözlerinde garip bir heyecan seziyordum. Ama tam olarak çözememiştim. Niye böyleydi?
"Yok be-" Hemen sinirlenme kızım derin nefes al öyle konuş, "Bana bakıyordunuz ya az önce hani?" Sözlerimle kafasında ışıklar yanmış gibi bana baktı.
"Size olan bakışlarından rahatsızlık duyduysanız, özür dilerim," Tereddütle bakıp devam etti. "Sadece birine benzetmiştim o yüzden bakıyordum."
Ama insan öyle de bakmaz ki şimdi.
"Tamam. Anladım. Sorun yok. Sadece siz öyle bakınca birşey söyleyecektiniz sandığım için sordum." Elimi çekmesini bekledim bir saniye, sonrada gözlerinde garip birşey daha hissettiğimden dolayı anlaması için bakışlarımı elime sonrada ona getirdim. "Gide bilir miyim, eğer birşey söylemeyeceksiniz?" Ne söylediğimi anlayıp kafasında birkaç saniye tarttı sonra elini çekti.
"Pardon. Özür dilerim. Sadece size sağır ve kör olmadığımı kanıtlamak istemiştim." Gözlerime bakıp ettiği imayı anlayınca görmezden geldim. Ama kafamı çevirince gülümsemem dudaklarıma ulaşıp saniyeler içinde kayb oldu.
"Tamam anladım." Onun yanından uzaklaştım ama içimden bir ses yine karşılaşacağımızı söylüyordu.
Sus lan iç ses! Birde seninle uğraşamam!
***
13 yıl önce
Babam hep olduğu gibi konuşuyordu. Bir gün konuşmasa olmaz mıydı? Konuşmasını sevmiyordum. Ne zaman çok fazla konuşsa annem üzülürdü. Ama bu konuşma öyle başka babaların yaptığı komik ya da eğlenceli aile konuşma değildi. Konuşmasını kim bölse onu susturmak için şiddete el atardı. O hep böyleydi. Ben doğmadıktan önce bile öyleymiş annem anlatırdı, ne zaman mazi aklına gelse. Onu hep sevmek istemiştim ama sevmiyordum.
Bu benim babamdı, acı çektirmeyi severdi.
Annem üzgündü. Çünkü babam çok fazla bağırıyordu. Annemin kafasını dağıtmak için koridorda koşup oynamaya karar verdim. Annem benim mutlu olduğumu görünce mutluluğu gözlerinde gördüm. Heveslendim şarkı söyleye-söyleye oynadım. Babamın yanından bir o yana, bir bu yana geçiyordum. Öyle bir özgüven gelmişdi ki, sadece annemin mutluluğunu görüyor gibiydim.
Sonra birden birşey oldu. Babamın yanından geçince eliyle kolumu tutub koridorun diğer ucuna beni fırlatdı. Düştüm ben. Annemler yanıma koştu.birşey oldu. Babamın yanından geçince eliyle kolumu tutub koridorun diğer ucuna beni fırlatdı. Düştüm ben. Annemler yanıma koştu. Canım acıdı ama ağlayamadım. Kolum acıyordu. Ama ağlayamıyordum. Annemin bana sarılmasına izin verdim. Benimse gözümden bir damla yaş bile dökülmedi.
İnsanların canı acıyınca ağladıklarını duymuştum. Ama ben annemin yüzüne o gülücüğü yerleştirdiğim için hiç üzülmedim. Yine olsa yine yapardım.
Herhangi bir çocuk sabah kalkınca ona bisiklet ya da başka bir oyuncak almalarını isterken ben babamın olmamasını ya da başka mutlu bir ailenin çocuğu olmak isterdim.
Şimdi sen söyle bana, ben mi kötü çocuktum yoksa, o mu kötü babaydı?
O gün herkes o olayı unuttu ama ben unutmadım. Hayatımda iz bırakacak o küçük olayı unutamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdasın.. Ama Tam Değil
RomanceSevmek bazen zordur ama en zoru platonik olmaktır..