hayalet okuyucu olma, kanka ol🤸🏻♀️
"ne kadar ağırsın, tanrım!""sen fazla küçüksün."
taehyung asansörün kapısını ayağıyla ittirirken, bir eli jeongguk'un belinde diğer eliyse omuzundan attığı dövmeli kolundaydı.
"bırakırım yığılırsın yere şimdi."
büyük olan zar zor açtığı kısık gözleriyle dişlerini göstererek sırıttığında, başını çevirerek ona bakan taehyung telaşla önüne döndü. kahretsin ki dağılmış saçları ve yarıya kadar inmiş kravatıyla fazla serseri ve.. ciddi anlamda seksi görünüyordu. ne zaman yaptırdığını bilmediği dudak ve kaş piercingi ise bu görüntüyü nefes kesici kılmıştı.
"aptal aptal gülmesene." diye homurdandı bozuk kalbini düzene sokmaya çalışırken. jeongguk'un sırtını kapının kenarına yaslayıp cebindeki anahtarı çıkardı. aynı anda karşı dairenin kapısı açıldığında ikisinin de başı o tarafa dönmüştü.
"taehyung?"
"ah sela-"
"o ne, artık bizi kapıda mı bekliyorsun komşu yav-"
taehyung'un gözleri irileşirken korkuyla avucunu büyük olanın ağzına yasladığında jeongguk'un cümlesi boğuk çıkmıştı. jay'in kaşları çatılırken jeongguk odağını bulamayan gözlerini taehyung'a çevirdi. gözlerindeki saf alaydı.
"o fazla i-içti de."
jeongguk avucunun içini öptüğünde kekelemiş, avucunu geri çekmişti. bu hakareti jeongguk'un sırıtmasına neden oldu.
"anladım, yardım etmemi ister misin?"
"yardımını si-"
taehyung jeongguk'u kendine çekip sarıldığında cümlesi yarıda kesildi. büyük olan anında yüzünü boynuna gömerken jay ikisine uzaylı görmüş gibi bakıyordu.
"hayır gerek yok hallederim ben, teşekkürler. iyi geceler."
taehyung nefes almadan hızlı bir şekilde konuştuğunda rezil olduğunu jay'in bakışlarındaki şaşkınlıktan anlayabiliyordu. dudağının kenarını ısırırken beceriksizce gülümsemeye çalışsa da tuhaf bir gülümsemeydi bu, jay'se yalnızca başını sallayıp içeri girmiş, son kez onlara bakıp kapısını kapatmıştı.
"jeongguk, kahretsin içmeye devam etmene izin vermemeliydim."
"mmh"
jeongguk ağzının içinde mırıldanıp ona iyice sokulduğunda taehyung yakınlıklarını yeni fark ediyormuş gibi kaskatı kesildi.
"çekil de kap-"
bir adım daha attı jeongguk. taehyung'un sırtı duvara yaslandığında nefes bile alamıyordu.
"jeong-gguk."
kollarını taehyung'un beline sımsıkı sararken, boynuna gömdüğü burnuyla sık nefesler alıp küçük olanın misk kokusunu içine dolduruyordu. en sevdiği koku misk miydi, yoksa taehyung öyle koktuğu için mi en sevdiği koku misk olmuştu? bilmiyordu. küçük olanın ellerinin altında ölmek üzere olduğunu da. daha fazla yaslandı ona, birbirlerinin sıcaklıklarını hissediyorlardı.
"jeongguk ne yap-"
"bu kadar güzel kokman haksızlık."
dudaklarını birbirine bastırdı. büyük olan çatık kaşlarıyla üşümüş burnunu onun boynuna sürterken neden sinirlendiğini bile anlamamıştı.