9. Bölüm

187 15 5
                                    

Oynamak ? Sınırlarımı zorluyorsun Jongin ! Oynamak he. Peki Jongin, oynayalım. Güzel bir oyun olsun. Hile yapacağını biliyorum, biliyoruz. Şimdiden pusuda beklemeye başladın zaten. Elinde de koz var. Ama eline daha fazla koz vermeyeceğim, belki senin o geri kafanı veririm. Çok güzel olacak. Çok güzel. Seninle eğlenmek.

"Luhan, aklından neler geçiyor bilmiyorum ama sakın saçma bir şey yapayım deme."

"Ah ama yapma Kris. Görmüyor musun davanın güzelliğini. Bu mükemmel olacak."

"Luhan en son ne hale geldiğini biliyorsun. Hatırlatmama gerek var mı ?"

"Kris. Ben böyle iyiyim. Bazen eskiler daha iyidir. Şu anda bu lazım. Üzgünüm ama çoktan geri döndüm. Zamanı gelmişti değil mi Yifan ?

"Ah tamam Yifan dediğine göre cidden. Bana sadece o zamanlarda böyle seslenirdin."

"Şaka yaptığımı falan mı düşündün cidden ? Ah yürü kalk hadi."

"Amirin olduğumu unutma Luhan."

"Luhan mı ? Cidden hala şaka yaptığımı mı sanıyorsun. Beni sinirlendirmeden kalk şuradan."

"Tamam hadi doktora gidiyoruz."

Omzumdan tutan bir el beni sürüklemeye çalışıyordu. Yanına mı kalacaktı? Tabiki hayır. Kolundan tuttum sırtımda döndürdükten sonra onu yerle buluşturdum. Kolunu tutmuş sızlanıyordu. Pantolonumu hafif yukarı çekiştirip bacaklarımı kırıp eğildim. Kulağına doğru fısıldadım

"En son şeyin beni karşına almak olduğunu biliyorsun. Bende senin yanlış bir şey yapmayacağını biliyorum. Dikkat et. Karşımda Kris olarak mı kalacaksın, yoksa yanımda Yifan olarak mı ? Kararını ver."

Tekrar eski halime döndüm. Üstümü başımı düzeltip odan çıktım. Çıktığım bağıran bir ses vardı.

"Tutun onu !"

Güldüm. Sadece gülmüştüm. Komikti. Bana doğru koşarak gelen korumalar vardı. Başımı kaldırdım ve bir tanesi ile göz göze geldim. Sadece durmuşlardı. Yanlarından geçip gittim. Ve fısıltılar.

"Buda neydi şimdi ?"

"Ona bulaşamam o..."

"Cidden geri mi döndü."

"Kalbinin soğukluğunu hissettim."

İşte bahsettiğim buydu. Ben karanlığın kendisiydim. Soğuktum. Yalnızdım. Korkunçtum. Ben Karanlık.

Onlar bana iki kişilikli diyordu. Hiç zannetmiyorum. Aslında her insan iki kişilikli değilmidir ? Biri insanlara gözüktüğü kişi diğeri aslında olmak istediği, içinde en derinlerde yaşayan pusuda bekleyen kişi. Ama onlar saklıyordu. Ben saklamıyordum. Gerek yoktu öyle bir şeye. Ben buydum. Sizin tabirinizde iki kişilikli ama bana göre diğeri olmadan bir hiçtim ben böyle tamdım. Ben ikiyle, tek olmayı öğrendim.

Merkezden çıkarken eski bir arkadaşı telefonla arıyordum.

"Alo ?"

"Alo kimsiniz ?"

"Luhan."

"Üzgünüm öyle birisini tanımıyorum."

"Misa."

"Siz ne-ne dediniz ?"

"Ben Darkly. Buluşalım yeri biliyorsun. Bir iş çıktı."

Telefonu kapattım sonrada arabaya doğru yol aldım. Bir arama daha yapmam gerekiyordu.

"Ne oldu Luhan ?"

"Luhan yok Kira."

"Lu-han. Ciddi misin ? Ben bıraktım cidden senide bıraktın zannediyordum."

"İkimiz de hiç bir zaman bırakmadık, sakladık. İş çıktı yeri biliyorsun hızlı ol."

Buda tamamdır. Şimdi mekana gitme vaktiydi. Uzun zaman olmuştu. Tekrar eskisi gibi olacağımı pek düşünmüyordum. Özlemiştim aslında. Bir nevi dokunulmaz oluyordum. İnsanlar benden korkuyordu. Ve yalnız kalıyordum. Şimdiye kadar hiç birisine kalbini açmadım. Sorunda buydu. Şimdiye kadar. Şimdi açacak mıydım ? Yoksa kendi karanlığı.da yalnızlığım ile baş başa mı kalacaktı. ? Buna zaman karar verecekti.

Telefonla konuşurken arabaya gelmiştim bile. Kapıyı açıp yerimi aldım. Arabayı çalıştırdığımda buluşacağımız yere sürmeye başladım.

Bu yer eski terk edilmiş bir kiliseydi. Bu kilisede çok şey gerçekleştirmişdim. Bize fazla kolaylık sağlıyordu. En büyük kolaylık ise kurbanlarımızı güzel bir ayin ile teslim ediyorduk. Bu ayin ile tanrıya teşekkür ediyor ve kurban veriyorduk. Luhan bunu 1 kere yapmıştı. Sonrasında ise Darkly olarak yüzlerce kez. Sigara gibiydi bu. Bir defa yoktu. Bir kere içtin mi bağlanırdın. Bırakması zordu. Ama Luhan zorla bırakmıştı şimdi ise eski alışkanlığıma geri dönüyordum.
Kendi içimde Luhan ve Darkly olarak konuşmam balina 3. bir kişiliğin belirtisiydi. Neyse alışkınım.

Arabamı kiliseye varmadan bir deniz kenarındaki büfede durdurdum. Arabadadan inip büfedeki adamdan bir paket sigara istedim. Parayi verip paketi aldım. Arabaya geçmeden önce bir sigara yakıp kaputun önünde durdum. Ayağım hafif ağrıdığı için kaputa oturdum.

Kıyıya vuran dalgalar ve esen rüzgar bana bazı şeyleri hatırlatıyordu. Rahatlatıyor muydu ? Evet. Hatırlattığı şey neydi peki. Kendimdi. Bana kendimi hatırlatıyordu. Nasıl özgür kalmak isteyipte kalamadığı hatırlatıyordu. Rüzgar savaşmamı hatırlatan, savaşmama yardım eden sebepler, güçlenmemi sağlayan nedenlerdi. Kumsal ise kazanmamı engelleyen engellerdi. Burada ben kimmiydim. Deniz, su. Bulunduğum yere göre şekil alan özgürlüğüne kavuşamayan belli bi yerde kalan ben.

Özgürlüğüme ne zaman kavuşacağımı, daha doğrusu nasıl kavuşacağımı bilmiyorum. Bu öyle esirlikten kurtulmak gibi bir özgürlük değil. Kendi içimde beni kaçınılmaza sokan birşey. İnanın bunn adını koyabilseydim eğer şu an yolun yarısındaydım. Belirsizlik...




Merhabalar ve geri döndüm ama nasıl döndüm bilmiyorum. Bu bölüm hiç içime sinmedi paylaşmakla paylasmamak arasında kaldım ama sonra bir dostumun önerisiyle paylastim. Umarım begenirsiniz. Kısa oldu biliyorum mazur görün su sıralar pek yazasim gelmiyordu usengeclik ve tikanmadan kaynaklaniyor. Yorumlarinizi bekliyorum böyle bir yerde bıraktığım içinde ayrı ayrı sorry birde 6 Ağustos da T-ARA - So Crazy ile comeback yapıyor destekleyin lütfen. Bölümede Bol bol yorum yapın

Telde olduğum için buradan yapıyorum.
İthafen Baeklike

My StrawberryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin