Lalisa’nın beni cafe de bir başıma bırakıp gitmesinin üzerinden haftalar geçmişti, fakat benim günlerim pek de geçmiş sayılmazdı. Her gün düşünmekten başıma ağrılar girmiş, ağlamaktan hastanelik olmuştum. Düzgünce yemek bile yememiş, hâliyle birkaç kiloyu aniden vermiştim. Tabii bu hâlimi gören Chanyeol, önce beni çocuk gibi azarlamış, sonrasında pişman olmuş olmalı ki benimle ilgilenmişti. Birkaç gündür benimle birlikte kalıyor, yemeğimi yediğimden ve ilaçlarımı içtiğimden emin oluyordu. Başta Lalisa’yla aramızda olan olayı ona anlatmamıştım, çabuk sinirlenen birisiydi ve onun bağırışlarını çekemeyecek kadar halsizdim. Sonrasında bana Lisa’yı sorduğunda olanları söylemiştim. Yine azarlanmış, bütün moralimi alt üst etmişti. Alışmıştım bu hallerine ama bana destek olması gereken yerde moralimi daha çok bozarak sadece kendisinden soğutuyordu. Lisa’yla da cafe de buluştuğumuz günden sonra hiç konuşmamıştık. Ne ben yazma cesaretinde bulunmuştum, ne de o. Yazmak istiyordum. Onunla konuşmak, aramızı düzeltip eskisi gibi olmak istiyordum fakat kahrolası gururum bunun önüne geçiyordu.
Yine Chanyeol’un ben de kaldığı günlerden birindeydik. Sabah beni erkenden uyandırmış, ilaç saatimin geldiğini söyleyerek zorla elime suyu ve ilaç kutusunu tutuşturmuştu. Tüm günüm yatakta mızmızlanarak geçmişti. Akşam saatlerinde de onun hazırladığı akşam yemeğini yemiş, mutfağı toparladıktan sonra salona geçerek sohbet etmeye koyulmuştuk. Yeol’la daha önceden 6 aya yakın bir beraberlik yaşamıştık, fakat sürekli tartışıp anlaşamadığımız için yollarımız ayrılmıştı. Ayrıldıktan 2 ay sonra beni özlediğini söyleyen bir mesaj atmış, böylelikle tekrardan konuşmaya başlamıştık. Şu an ise sevgiliydik fakat son zamanlar kafam gerçekten çok karışıktı. Ona karşı eski hislerimin olmadığı bariz bir şekilde ortadaydı ve bu konu hakkında birkaç kez tartışma yaşamıştık. Biraz da aklımı kurcalayan şeyler vardı; arkadaşı Kim Yerim. Son zamanlarda gereğinden fazla yakınlardı. Yeol sürekli Yerim’in evine gidiyor, ona Yerim hakkında bir şey sorduğumda geçiştiriyordu. Bu da beni şüphelendiriyordu tabii ki de.
Sohbet gittikçe koyulaşırken Yeol ufak şakalar yapıyor, kahkahalar atmama sebep oluyordu. Biz şakalaşmaya devam ederken cama vuran damlalar sayesinde dışarıda yağmurun başladığını fark etmiştim. Bakışlarım kısa süreliğine camda dolaşmıştı. Tekrardan Yeol’a dönüp ona eşlik edecekken kapının önünden gelen tok sesle dikkatimi oraya verdim. Kimden gelmişti ki o ses? Yeol meraklı bakışlarıyla bir bana, bir de kapıya bakarak ayaklanmıştı.
“Birini mi bekliyordun Chaeng?” Yeol’un sorusuyla başımı iki yana sallayıp onunla birlikte ayaklandım. Kim bu saatte evime gelirdi ki? Hiçbir fikrim yoktu. Kapıya ulaştığımızda Yeol bir adım dışarı çıkmış, ayağının ucuna değen poşetle yere eğilmişti. Ben ise hemen kenarından geçerek dışarıya çıktım. Etrafta birilerinin olabileceğini düşünerek bakışlarımı dışarıda gezdiriyordum ki görüş alanıma giren siyah saçlı kızla donup kaldım. Lalisa Manobal, bana kendini affettirebilmek için evime kadar gelmişti. Bu düşünce aklımı ele geçirirken etraftaki sesler uğultuya dönüştü ardından ise gözlerim hızlıca doldu. Lisa, sanki son kez bakıyormuş gibi bana döndüğünde gözlerindeki kırgınlığı en derinlerime kadar hissetmiştim. Gözleri çok fazla şey anlatıyor, bir şey yap dermiş gibi bakıyordu. Saniyeler sonra arabasına binerek hızla uzaklaştığında öylece arkasından bakakalmıştım. Nefeslerim ciğerlerimi yakıyordu, onu ilk defa bu kadar yıpranmış görüyordum. Düşüncelerim beynimi ele geçirmişken ani bir şekilde omzumun tutulmasıyla irkilerek kendime geldim, ardından gözlerimi kırpıştırarak yanımdaki bedene döndüm. Bir şey söylememi bekliyormuş gibi bakıyordu yüzüme. Sesimi çıkarmadan elindeki çikolata dolu poşeti alıp içeriye girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı beyaz yalanlar.
FanfictionSeçimler ve aksilikler üzerine kurulan bir ilişkinin sonu nereye varabilirdi?