İçmek için güzel bir gündü sanırım. Kimsenin seni rahatsız edemeyeceği ıssız bir sahilde içmek gibisi yoktur zaten. Şiddetle kayalara çarpan dalgalar, ara ara gelen ufak gök gürültüleri âdeta içimde ki duyguları temsil ediyordu. Bir fırtına kadar kuvvetli duygularımı. Yağmurun durmasına rağmen gökyüzü bulutlarla kaplıydı. Sanırım bir süre sonra tekraren yağacaktı. Bunu dert edecek de değildim, tabiri caizse donuma kadar ıslanmıştım zaten.
Yanımda öylece duran siyah poşetten aldığım birayı hızla açıp içmeye başlamıştım. Şuan tek istediğim buydu. Lanet düşüncelerimden kurtulmak, iyi hissetmek istiyordum. Telefonuma gelen bilmem kaçıncı arama ile elimde ki şişeyi sertçe yere bırakmış, öfkeyle kaşlarımı çatmıştım. "Kim bu lanet olası" mırıldanarak ceketimin cebinde ki telefonu almış, gelen aramaların sahibini görmem ile sesli kahkahalar atmaya başlamıştım. Öyle çok gülmüştüm ki, neredeyse ağlayacaktım. Acının yalancı gülüşü bu olsa gerek. Ağlamamak için kendimi tutmak gibi. "Chaeyoung" Dudaklarımdan zorla çıkmıştı ismi. Titreyen sesim konuşmamı engellemişti. Sonunda aklına gelebilmişim.. Saatler sonra. Ekranda ki mesajların bildirimine kitlenmiş, üstten okumaya çalışıyordum yarım yamalak.
"Aç şu lanet aramalarımı"
"Hey! Merak ediyorum"
"Lütfen görmezden gelme beni"
"Sadece iyi olduğunu bilmeme izin ver"
"Lütfen.."
Düşünmek istemiyordum. Belki de bu yüzden duygularımdan kaçmak istedim. Her şeyden. Telefonun düğmesine sertçe basmış, titreyene kadar bırakmamıştım. Derin bir iç çekiş, ardından ana odaklanmaya devam etmiştim. Sonrasında kendimi içmeye öyle bir kaptırmıştım ki, ne ara yağmurun başlayıp sırılsıklam olmama sebep olduğunu bilmiyordum. Tek hatırladığım biten içki şişeleri ve en ufak duygu belirtisi olmadan baktığım dalgalardı..
...
"Hey, kendine gel."
Duyduğum ses ile gözlerimi aralamaya çalıştım. Pek başarılı olduğum söylenemezdi fakat, en azından denemiştim. Hafif sarsılan bedenim ile tek gözümü zorla da olsa açmış, bulanık olan görüntünün netleşmesini beklemiştim. Görüş açım netleşirken gördüğüm güzel kız ile hızla doğruldum. Elim ağrıyan başıma giderken, vücudumun ağrısı ile hafifçe inledim. "Tanrı aşkına, dün gece ne oldu? Kimseyle sevişmek istemiyordum." Düşüncelerimi bölen ses ile gözlerim tekraren kızın yüzünde dolaşmaya başladı.
"İyi misin?"
Dün gece zihnime doluşurken, kızı tanımadığım ve onunla yatmadığım için binlerce kez teşekkür etmiştim tanrıya. Bedenim yeni yeni ayılmaya başladığı için konuşmak yerine hafifçe başımı sallamıştım. Ayağa kalkmak için hareket ettiğimde ise vücudumun ne kadar yorgun düştüğünü anlamıştım. Gece boyu sağanak yağışın altında içmiş, yağmur durduğunda ise âdeta bayılmıştım.
Kızın yumuşak teni alnıma değerken birden bağırması ile hafifçe dikleştim olduğum yerde.
"YANIYORSUN SEN!"
Dedikleri ile göz devirmiş ardından kendimi zorlayarak ayağa kalkmıştım.
"Sakinleş, ölmeyiz ya."
Benimle beraber ayağa kalkmış beden ellerini belinde sabitleyerek bana bakıyordu. Kaşları çatılmış, dudakları hafifçe öne doğru toplanmıştı.
"Öldürebilir! Ya zatüre olu-"
Çok konuşmaması için dudaklarının üzerine elimle bariyer kurmuş, ardından sus dercesine bakmıştım. Tabii onu tanımıyordum ve ne kadar inatçı olduğunu da bilmiyordum. Fakat çok geçmeden yaklaşan siren sesleri ile anlamıştım.
"Sen.."
Gözüm yaklaşan ambulans ile kocaman açılırken önce kıza bakmış, ardından şaşırdığımı ve sinirlendiğimi belli eden sert bir ses tonu ile sormuştum.
"Sen cidden ambulans mı çağırdın?"
Kız sıratarak suratıma bakarken elimi yavaşça alnıma vurmuş, ne bok yiyeceğimi düşünmeye başlamıştım.
Asla, ama asla hastane olmazdı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı beyaz yalanlar.
FanfictionSeçimler ve aksilikler üzerine kurulan bir ilişkinin sonu nereye varabilirdi?