⟨ ⟩Bazen öyle olur işte.
Hayatına bir anda giren insana, bin yıllık dostunmuş gibi güvenirsin. Kimseye dökemediğin dertlerini döker, bir anda dünyanın merkezine koyarsın. Öyle çok seversin ki nasıl oldu, nasıl bitti anlamazsın. Bazen bir gülüş, bazen bir koku, bazen bir hareketten etkilenirsin. Ama sonunda, gözünü bir açarsın ki, artık onsuz yaşayamayacaksın.
Sevgi güzel şey tabi karşılıklı olduğunda. İki yürek birbirine vurulduğunda onları durdurabilecek ne bir olay, ne de bir insan olur. İmkansızlar imkanlı, uzaklar yakın olur, seven gönüller oldurur. Sonunda iki yürek buluştuğundaysa, dünyada sadece onlar olur. Tüm zorlukları sadece sarılarak atlatacak kadar güçlenirler, birbirlerinden başka kimseye ihtiyaç duymazlar.
Bazen, bir pastaneyi beraber açarlar. Bazen en güzel tatlıları beraber yerler, bazense oturup saatlerin nasıl geçtiğini anlamadan sohbete dalarlar. Hyunjin ve Felix ise, her günlerini böyle geçirebilirler.
⟨ ⟩
O geceyi beraber geçirdikten sonra sabah hiçbir şey olmamış gibi pastaneye gittiler. Hyunjin, sanki yeni işe başlayan bir üniversite öğrencisi heyecanıyla beline ilk defa bir önlük doladı. İşi öğrenmesi zaman alacaktı ama şimdi bir garson olarak Felix'in pastanesinde çalışıyordu.
Gelen müşterilerle ilgilendi, sessiz sedasız, keyifli bir gün geçirdi. Yakaladığı her fırsatta mutfağa uğrayıp pasta yapan sevgilisine ilgi vermeyi de ihmal etmedi tabi.
Akşam olduğunda dükkanı beraber kilitleyip el ele Hyunjin'in evine yürüdüler. Bu birkaç gün böyle devam etti. Sonunda, Felix'in ailesine ziyarete gidecekleri gün gelip çattı.
Hyunjin, o gün özel olarak hazırlandı. Hem samimi, hem de kendinden emin görünmek, onu tanıyacak yeni insanlara güvenilir bir izlenim bırakmak istiyordu. Felix'in elini tuttu, beraber evden ayrıldılar.
Büyük villanın kapısının önüne geldiklerinde Hyunjin çok gergindi. Felix'in yaşadığı yer burası değildi, demek ki çoktan ailesinden ayrı yaşıyordu. Bu yüzden beraber yaşadıklarını söylememeye karar verdi, ya da Felix bir şey demeden hiçbir şeyi çaktırmamaya.
Kapı açıldığında, evin içinde onları aynı Felix'e benzeyen bir adam karşıladı. Ufak tefek, sarı saçlı, boncuk mavi gözleri olan adam Felix'i gördüğünde gözlerinin içi güldü, aniden oğluna sarıldı. Ardındansa bakışları Hyunjin'e kaydı, gülümseyerek "hoşgeldiniz" dedi ve tokalaştılar. Bu omega baba olmalıydı.
Omega baba önde, Felix ve Hyunjin arkasında, içeri doğru yürüdüler. Hyunjin'in gerginliği gittikçe artıyordu. Sonunda içeri girdiklerinde, Hyunjin büyük salonu şöyle bir süzdü. İçerideki büyük koltukta uzun boylu, çatık kaşlı bir adam oturuyordu. İki yanlarındaysa aynı babaya benzeyen iki yakışıklı adam oturuyordu. Bunlar, ailenin alfaları olmalıydı.
Omega babanın işaretiyle, Felix ve Hyunjin, babanın ve alfa kardeşlerin tam karşısındaki koltuğa doğru yola koyulurken, Felix bir anda yolunu değiştirdi, alfa babasına doğru koşmaya başladı.
Alfa babanın çatık kaşları bir anda gevşedi. Yüzünde bir gülümseme ile ayağa kalktı, Felix'e sımsıkı sarıldı.
Alfa kardeşler ise bir kahkaha patlattılar.
Omega baba arkadan yaklaşıp tekli koltuğa otururken gülümseyerek Hyunjin'e baktı. "Felix bizi erkek arkadaşıyla tanıştıracağını söylediğinde, alfalarım sert bir tutum sergilemek istediler. Ama sanırım ona sert davranmak imkansız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Omega Loves His Alpha | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Sen benim alfam mısın?" "Olayım mı?" Omegalar, heatleri geldiğinde sarhoş bir insana dönüşürler ve tek düşündükleri seks olur derlerdi de inanmazdım, bir de şu adama bakın... [Soft love, hyunlix, omegaverse]