dream.

204 44 16
                                    

Herkese Merhaba!!

Bölümün çok geç geldiğinin farkındayım ama sizde bana hak verin derslerim oldukça yoğun her gün tabiri caiz köpek gibi ders çalışmaktan bölüm yazacak vaktim de yoktu, arada bir girip birkaç cümle yazabiliyordum ama şimdi tamamladım!

Bu bölüm Texting değil Düz yazı olacak, artık olayların kırılma noktasına geldiğimiz için bazı duyguları size düz yazıyla hissettirmem, bazı konuları direkt aktarmam gerekiyor. Çoğu zaman texting kolay olsa da ben düz yazıdan ve duygu yüklü bir yazıdan taraftarım.

Çok konuştum, size iyi okumalar diliyorum bölüm sonunda tekrar görüşürüz 🩷

**

Dizlerimin dermanı kalmamış, kalbim patlayacak derecede atmaya başlamıştı. Sert topuk seslerim boş orman yolunu doldururken arkamı kontrol amaçlı dönmemle dizlerim üzerine düşmüştüm. Ellerime batan küçük çakıl taşları canımı acıtıyor, üzerime doğru gelen karanlık korkudan titrememe yetiyordu.

Titreyen çenem ve gözlerimden akan yaşlarla umutsuzca etrafa baktığımda ağaçların ardında nehir kıyısında el ele dolaşan iki tane genç kızla rastlaşmıştım. Bakışları benden taraf değil, birbirlerine gülümseyerek bakıyorlar, gülüş sesleri her bir yanı güzelleştirircesine kaplıyordu.

Hızlıca ayağı kalkıp vakit kaybetmeden onlara doğru koştuğumda seslenmek adına dudaklarımı aralamıştım ama nafileydi. Hiçbir kelime dudaklarımdan çıkmıyor, konuşamıyordum. O iki genç kızda varlığımdan haberdar değildi.

Arkalarından ilerleyip onlara yakınlaşsam dahi aramızdaki uzaklık öylesine fazlaydı ki, her bir adımımda benden bin kat daha uzaklaşıyorlardı. 

Köreren umudum sayesinde göz yaşlarım daha hızlı akmaya devam ediyordu, yalnızdım. Ve bana yardım edecek hiç kimse yoktu. Duraksadım ve gidişlerini izledim benden uzaklaştıklarını, beni karanlıkta bıraktıklarını izledim.

Kahverengi saçlı olan anlık yanındaki kızın belini sarıp bana doğru döndüğünde şaşkınlıkla dudaklarım aralanmıştı bu sefer. O kız bendim.

Beni görmezden gelip önüne dönüp yürümeye devam ettiğinde koşar adımlarla onlara yaklaştığım sırada her şey tekrardan karanlığa bürünmüştü. Yine karanlık, uçsuz bucaksız bir yol üzerindeydim. Korkuyla gezdirdiğim bakışlarımı büyük bir çarpışma sesi kendine çekebilmiş ve o zaman fark edebilmiştim karanlıkta süzülen gri dumanları.

Yavaşça oraya doğru ilerlediğimde her bir saniyede bana doğru yaklaşan çığlıklar sayesinde yeterince gergindim. Sonrası malumdu tabii, karanlığı aydınlatan kırmızı alevler, arabaların her bir yana ayrılan parçaları, annemin çığlıkları.

Annem yere çökmüş bir şekilde çığlık çığlığa ağlıyor, babam ise onu teselli etmeye çalışıyordu. Etraf ambulans ve polislerle çevriliyken arabanın diğer bir tarafında aynı ailem gibi üzgün olan bir kadın ve bir adam vardı.

Yanlarına ilerleyip olayı idrak etmeye çalıştığımda direksiyon başında, kanlar içerisinde duran ben'i fark etmemle geri sendeleyerek yere düşmüştüm. Korku dolu gözlerle arabaya bakmaya devam ettiğimde yan koltukta aynı benim gibi sarışın bir kızın kanlar içerisinde baygın bir halde olduğunu gördüm. Ayağı kalkıp kırık camdan içeri titreyen elimi sarışın kızın çenesine yasladığımda duyduğum çığlıkla duraksadım.

"Lalisa!"

Kanter içerisinde kalkıp etrafıma baktığımda yatağımda olduğumu, her şeyin sadece bir rüyadan ibaret olduğunu anca fark edebilmiştim. Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımı kapatıp yüzümü ellerim arasına alıp sakinleşmeye çalıştım. Gördüğüm rüyadan ötürü kalbim öylesine hızlı atıyordu ki bir an yerinden çıkacak sanmıştım.

west coastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin