Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ellerim demir tırabzanlara sürtünürken parmak uçlarıma yüklenen kanın yaptığı basınçla oluşan mor rengi izledim bir süre. Deri kokumla birleşen demir kokusu iğrenç bir uyum oluştururken ellerimi yıkamak istedim. Üzerinde bir ıslaklık hissettiğimde ağladığımı farketmiştim.
Sadece birkaç gün önce normal bir hayatım vardı.
Sarı saçlarım yüzüme rüzgarın etkisiyle dolanırken nefesimi kesen tek şeyin bu olmadığını biliyordum. Kafamı kaldırarak yan tarafımdaki enkaza döndüm. Onunda benden bir farkı yoktu. Uzun bacaklarını uzatmış tırabzanlara sırtını vermiş rüzgarın soğukluğunda kendine gelmeye çalışıyordu.
"Ne yaptık biz Rose?"
Gözleri doluyor esmer teni soluklaşıyordu. Dudağımı ısırdım. Karşımdaki beden gözlerini kapamış durumu idrak etmeye çalışırken onu kendine getirecek bir söz aradım lügatımda. Fakat kendimden habersizdim.
"Ne yapmamız gerekiyorsa onu."
Gözlerimi kaçırarak kurduğum şeyle diklendi bir anda. Gelmekte olan fırtınayı hissediyordum.
"Yapmamız gereken bu muydu?"
Sesini yükselterek kurduğu cümle okyanus dalgaları ile havaya karıştı. Açtığı gözlerinin altı daha şimdiden morarmaya başlamıştı. Daha önceki madde bağımlığının etkisi geçmemişti hala demek ki.
Kolumu kaldıracak gücü bulamadığım için sadece sesimi çıkarmaya gayret ediyordum. Ama bu gidişle o da çıkmayacak gibiydi. Derin bir nefes alarak sert rüzgarın bedenimi titretmesine karşılık ayağa kalktım. Taehyung dolunayın gökyüzünü süslediği gecede dalgalara karşı ağlıyordu.
Omzumu eline koyarak bana dönmesini sağladım.
"İsteyerek olmadı Taehyung böyle olsun ikimizde istemezdik. O bizim arkadaşımızdı."
"Rose...."
Daha fazla dayanamayacak olacak ki yere çöktü.
"Ben daha bugün ona evlenme teklifi ettim, birkaç saat önce,sadece birkaç saat önce."
Gözlerim duyduklarım karşısında kapanırken ağladığımı bir kez daha hissediyordum. Omzunu sıvazladım.
"Gel Taehyung biraz kafamızı toplayalım ve mantıklı düşünmeye çalışalım."
"Mantık mı bunun mantıkla yakından uzaktan alakası yok."
Sinirlenmeye başladığımı hissediyordum.
"O zaman senin çok çok mantıklı cevaplarını bekliyorum Tae."
"Ben anlamıyorum Ros'e..."
Ağlamaya tekrar başladığında kollarımı boynuna doladım.
"Üşüyeceksin Tae hadi gidelim buradan."
Gözlerini okyanusa çevirdi.Dedikleri bir hançer misali kalbime saplandı.