0.3

67 8 50
                                    

Arabanın önünde beklediğini gördüm ve hızla arabaya bindim. Yolun uzun olmadığını söylediğinde başımla onayladım.

Eve vardığımızda ağzım açık kaldı diyebilirim çünkü bu ev devasaydı! Şifreyi girdikten sonra içeri girdik. Hyunjin de bana odamı göstermişti.

Odama yerleştikten sonra hâlâ kendimi mahçup hissediyordum, neden birisinin evinde kalmak zorunda olasın ki?

Aşağı indiğimde hyunjin yemek yapıyordu. "Felix acıktın mı" dediğinde evet anlamında bir mırıltı ile sandalyeye oturdum. "Hyunjin" Dedim bir süre cevap bekler gibi bekledi.

"Efendim felix" dedi. "senin evine gelmem seni rahatsız etmiyor mu?" Bu sözüme şaşırmış olmalı ki elindeki yemeği bırakıp bana döndü. "Ne alaka felix şimdi bu"

Haklı da olabilirdi ama bence ben daha haklıydım ve onu rahatsız ediyordum çünkü evi onun özel bölgesi.

"Hyunjin öyle ama yani bence rahatsız oldun"

"hayır felix!" 

...

İkiside yemeklerini yedikten sonra salona geçtiler. Biraz film izledikten sonra hyunjinin uykusu olduğunu anlamıştı. felixin uykusu yoktu çünkü resmen tüm gün uyumuştu.

Felix filme odaklanmış olacak ki omzunda bir ağırlık ile oraya doğru baktı. Omzunda yorgun yorgun uyuyan bir hyunjin vardı ve felix hyunjini hiç bu kadar tatlı görmemişti.

Felix hyunjinin o güzel gül kokusunu içine çektiği gibi bir uyku bastırdı ve felixte hyunjini rahatsız etmeyecek şekilde uzanarak uykuya daldı.

Saat dört gibi uyanmıştı hyunjin, şiddetle ağrıyan boynu ile kalkmıştı, kafasını tutan şey felixin omzuydu. Kafayı bulmuş gibi uyuyordu ama çok güzel uyuduğu için uyandırmak istememişti.

Onu hemen kucağına alıp yatağına götürdü. Üstünü iyice örttüğünden emin olup odadan çıkacakken felixin eli onun gitmesini engelledi. "Anne ne olur gitme" felixin bu sözüyle hyunjin ikinci kez felixin rüyasında annesini gördüğünü anlamıştı. Ama anlamadığı bir şey vardı neden sürekli annesinin gitmesinden bahsediyordu?

Hyunjin felixin kötü zamanlar geçirdiğini anlayarak elini sıkıca tuttu. "Felix gitmem gerek, iyi geceler"

Felix elini sıkması ile hyunjin elini iyice koluna sarıp baş ucuna oturdu.

"Korkma felix buradayım"

"Benim adım felix değil anne"

"Ne?"

Hyunjin o kadar şaşırmıştı ki ağzı açık kalmıştı. Hemen ayaklanıp kolunu sardığı elini geri çekti. Felix bu sefer hiç tereddüt etmeden bıraktı ve arkasına dönüp uyudu.

Hyunjin şaşkınlıkla hemen odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Kapının önüne çöküp pencereden içeri giren ışığa bakarak kendini sorguluyordu.

Ona yalan söyleyecek ne yapmıştı ki? Peki neden bu kadar büyük bir yalan söylemişti ki?

Hyunjin biraz düşündüğünde suçun felixte değil annesinde olduğunu anlamıştı.

Yarın bunun amacının ne olduğunu soracağına kendisini ikna edip yatağa doğru ilerledi ve uyumak için hazırlandı.

Yatakta ne kadar çırpınsa da uyuyamamıştı, canı sıkıldığı için felixi uyandırma kararı almıştı ve hemen ayaklanıp odanın kapısına doğru gitti.

Kapı çalması ile uyanmıştı felix bu kadar derin bir uyku çekse bile bazı seslere zaafı vardı ve kolaylıkla duymuştu. Hemen kapıya doğru yönelip kapıyı açtı ve karşısında dağınık saçlı, sinirli bir hyunjin görmüştü.

Hyunjin kapının açılması ile hemen felixin elini kavrayıp onu duvara sıkıştırdı. Felix hyunjinin nefes alış verişini yüzünde hissediyordu, ayrıca onun verdiği havayı o soluyordu resmen.

Felix yüzünün kızardığını anlayabiliyordu çünkü şu an yüzü yanıyor ve kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. "Felix neden" diye fısıldamıştı hyunjin. "Ne diyorsun" felix son sözünü söylediği gibi dudaklarını hyunjinin dudaklarında buldu.

Hyunjin felixi haşmetli bir şekilde öpüyordu ama felix anın şaşkınlığı ile olduğu yerde kitlenmiş bir şekilde duruyordu.

Hyunjin yaptığı şeye karşılık gelmeyince yanlış bir şey yaptığını anlamıştı. Ve hemen felixin dudaklarından ayrılarak ona baktı. Felix kıpkırmızı bir şekilde olduğu yerde donup kalmıştı.

"Özür dilerim felix ben..." diye konuşmuştu hyunjin. "Ben gerçekten özür dilerim" felix dudağını elinin tersi ile silerken "önemli değil" diye kekeleyerek söylenmişti.

Hyunjin felixi gerçekten korkuttuğunu yüzünden anlıyordu, yaptığından da pişmanlık duymuştu tabii ki.

"Hyunjin" demişti felix titrek sesiyle. "Efendim felix"

"benden hoşlanıyor musun?"

Bu sefer kas katı kalan hyunjindi.

"Efendim felix?" diyebilmişti hyunjin. Felix tekrarladı. "Benden hoşlanıyor musun hyunjin"

Hyunjin ne diyeceğini bilmiyordu çünkü içinde gerçekten ona aşıkmış gibi bir duygu yoktu. Yada vardı ama o bilmiyordu.

Felix ise tam tersi hyunjin ona ne yaparsa yapsın hep onu sevmişti. Hatta hyunjin bir keresinde felixin saçlarının sarı olduğu için ve ona yakışmadığını söylediği için felixin saçlarını hem kesmişti hemde siyah rengine boyamıştı. bunun gibi daha bir çok şey yapsa bile felix hep hyunjini sevmişti...

"Şey..." diyebilmişti hyunjin sadece.

"Hyunjin aslında ben de senden hoşlanıyorum ama senin benden hoşlanmadığını düşündüğüm için söylememiştim"

Hyunjin felixin bu sözlerine daha da şaşırmıştı ama onu üzmemek için yalandan da olsa ona aşık olduğunu söyledi.

Felix ne yapacağına karar vermemişti ama saatin geç olduğunu ikiside biliyordu. "Hyunjin sence birlikte yatmalımıyız?" Diye heyecanla sormuştu felix. Hyunjin de felixin merakla sorması ile istediğini anladı ve onu onayladı.

Yatağa yattıklarında hyunjin hiç olmadığı kadar gerilmişti.

Saat artık yediye geliyordu, felix ise çoktan uykuya dalmıştı.

Hyunjin de felixi izliyordu ama hayranlıkla değil...

En sonunda ikiside uykuya dalmıştı.

Sabah olduğunda ilk hyunjin kalkmıştı ve kahvaltı hazırlayıp okula gideceklerdi.

"Günaydın hyunjin"

"günaydın felix"

...

Evvet yine yeni bir bölümün sonu


Bu sefer 763 kelime yazmışım yine az ama yarın gerçekten meşgul olacağım için biraz ekleme yapıp attım (yalancı olmayayım şimdi normalde yedi yüz kelime hattım olmuş ayrıca atsam 243 kelime yazmıştım bu gün devam ettim sırf sizin için)

Neyse kendinizi sevin iyi bakın

Özür dilerim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin