0.5

36 5 39
                                    

Felix, minho'nun bu sözünden sonra ağlamayı bırakmış, buradan kaçma planları yapıyordu.

Hyunjin odaya geldiğinde etrafı iyice incelemişti. Felix'in bağlı olduğu sandalyenin tam karşısında bir masa ve bir sürü koli vardı. Felix'in sağ tarafında ise, yani doğu tarafında. Kartonlarla kapatılmış arasından ışık giren iki pencere vardı. Felix'in sol tarafında ise boyası dökülmüş, eski beyaz bir kapı vardı. Arka tarafta ne olduğuna bakamamıştı. Belki onu izleyen bir kamera bile olabilirdi.

Pencereler güneşin doğduğu yönde olduğu için güneş odayı az da olsa aydınlatıyordu. Aydınlatmaktan kastım, zifiri karanlık olan odayı dikkatli bakarsak az da olsun görebilecek boyutta olacak kadar aydınlatmasıydı.

Felix arkasında ne olduğunu bilmediği için her an tetikte olmalıydı. Ayrıca buradan tek çıkmayacaktı. Seungmin'i ve Han'ı da alacaktı. Sonrasını buradan çıktıktan sonra hep birlikte karar verebilirlerdi ama felix artık hyunjinden uzak bir yaşamı da göz önünde bulundurmalıydı. Yoksa bundan daha kötü şeyler de olabilir.

Hemen bağlı olduğu sandalyeden nasıl kurtulabileceğini bulmakla başladı.

Felix'in elini kim bağladıysa, ne çok sıkı ne de çok gevşek bağlamıştı. Bu sayede de kısa sürede elini çözmeyi başarmıştı. Hemen onu sandalyeye bağlayan ipi de çözmüştü ve tabii ki ağzını da. Hemen sessizce ayaklanıp arkasına baktı.

Arkasında da yine iki tane küçük pencere vardı. Odayı yine kısa bir süre inceledikten sonra odada kamera olmadığına emin oldu. Önce camları kontrol etti ama camlar sapa sağlam duruyordu yani kaçacak bir yeri yoktu. Sonra da kutulara baktı kutularda da işine yarayacak hiç bir şey yoktu. Gelen ayak sesiyle irkilerek ne yapacağına karar veremedi. Koşarak kutuların arkasına saklandı ve bekledi.

Anahtar sesi ile bir ses duydu.

"Aç kalma yemek getirdim"

Gelen bir çalışandı, felix kim olduğunu tanımıyordu.

"Hey, Nereye gitti bu akılsız!"

Adam elindeki yemeği masanın üstüne bıraktığında koşarak kapıdan dışarı çıkmıştı. Felix adamın gittiğini anladığında hızlıca ve sessizce kutuların arkasından çıktı. Etrafta adamların olmadığına emin olup hızlıca odadan çıkmıştı.

Hemen bir duvarın arkasına saklandı ve seungmin'i izlemeye başladı. Seungmin'in başındaki adamlar felix'i aramak için oradan ayrılmışlardı. Felix yine kesinlikle gittiklerinden emin olup seungmin'i çözmek için yanına gitti. Hemen seungmin'i çözdü ve ona sessiz olmasını söyleyip birlikte saklanmak için bir yer bulmaya gitter. Biraz aradıktan sonra gelen ayak sesleriyle bir dolabın içine girmişlerdi, şu an saklanacak tek yer orasıydı.

Felix ve seungmin oldukları yerde titreyerek bekliyorlardı. Adamlar felix'in en fazla nereye gidebileceğini düşünüyorlardı.

"O kaltak nereye giderse gitsin, onu bulup kendi ellerimle öldüreceğim. İşimden oluyordum resmen!"

"Daha sabah hyunjin bey odaya gitmişti. Hatta minho da ona seslenmişti"

"Bir şey diyeceğim, camda bir kırık yada çatlatlık yoktu"

"Ne demeye çalışıyorsun açık anlat!"

"Yani kısaca bay kim kapıyı açık bıraktığında-"

Arkadan birisinin bağırmasıyla adamın sözü yarıda kesilmişti. Adam doğru tahmin ediyordu aslında. Her şey adamın kapıyı açık unutmasıyla başlamıştı aslında.

"İşinize dönsenize siz, konuşmanın sırası mı? Hepinizi kovarım anladınız mı! Çabuk felix'i bulun!"

Gelen hyunjindi tabii ki. Adamlar hızla koridora doğru ilerlerken felix'in ağlaması şiddetlenmişti. Bir anda hıçkırmasıyla seungmin felix'in ağzını kapatmıştı. Hyunjin ise dolaba odaklanmış bakıyordu. Arkadan gelen inleme sesiyle sesin dolaptan değil, odadan geldiğini düşünmüştü ve adamların arkasından o da gitmişti.

Özür dilerim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin