1. Bölüm

27 5 1
                                    

Medya:Beyza

Hayatınız, nefes aldığınız zamanları kapsar. Siz nefes aldıkça hayatınız devam eder, Sizin nefesiniz kesildiği zaman ise hayatınız biter. Fakat bazı anlar vardır ki, nefesinizin kesildiğini hissedersiniz. O an, zamanın durduğunu hissedersiniz, o an akan su, uçan kuş, hareket eden insanlar, gülüşen çocuklar, hepsi durmuş gibi hissedersiniz... O an hareketliliğini sürdüren tek şey ise, aldığınız nefes ve yaşadığınız hayattır...

Beyza'nın gözünden

Kulaklığım İngilizce bir şekilde şarjının bittiğinin haberdarcısı olurken, aklımdan geçen tek şey bugünün neden pazartesi olduğu ve İrem'in nerede kaldığıydı.

Bir kez olsun o evden süslenmeden çıksa, kafasına saçma salak kalpli, kelebekli, İncili tokalarını takmasa ne olacağını cidden merak ediyorum. Süslenmesini gerektirecek biri, bir şey, bir zaman yokken bile, neden, niye, niçin, kimin için, nasıl, bu kadar süslenebiliyor, bir türlü anlamıyorum. 8.30'da başlayan derse yetişmek için kim 7.30'da uyanır ki.

Kendisi 9. sınıftan beri bu kadar süslü olmayı, bu kadar azimli bir şekilde nasıl başarıyordu, cidden anlamıyorum. Eskiden benim için sorun yoktu, fakat şimdi kendisi aynı süslemeleri Bana da yapmaya çalışıyordu. Kabul ediyorum süslenmeye severim, fakat her zaman yüzüne baktığın İtalyan çocuk, sürekli yanımda oturan Fransız kız, sürekli göz devirdim Rus çocuk ve Umarım merdivenlerden düşer dediğim fakat asla düşmeyip, merdivenlerde oturup, herkesi kesen İspanyalı arkadaş grubu için süslenemem.

Uluslararası bir okula gitmenin en zor yanıda, bütün milletlerin kendi aralarında bir arkadaş grubu oluşturup, başkaları hakkında kendi dilleri ile dedikodu yapması. Sanırım bu konuda en şanssız olanlar İngilizler, çünkü onların dilini herkes biliyor ve okulun zorunlu resmi dili, yani onlar asla kendi aralarında başkaları hakkında dedikodu yapamayacak, çünkü onların dilini herkes biliyor. Türkiye'de bir okula gitseydim, o kadar fazla kendi dilimde konuşan kişinin arasında, başkalarının dedikodusu nasıl yapardım, hiçbir fikrim yok doğrusu. İrem ve benden başka Türk olan da yok okulda, ama eğer Türkiye'de bir okula gitseydim de yine İrem gibi bir arkadaşı tercih ederdim.

İrem ile ortaokuldan beri aynı uluslararası okuldayız, doğrusu o zamanlar onu tanımıyordum, fakat lisede aynı sınıfa denk düşünce yakınlaştık ve zamanla çok yakın iki arkadaşa dönüştük. Cidden o kızdan canını istesem hiç düşünmeden verebilir, bazen bu tavırları beni korkutsa da, güven sorunları olan birinin birine güvenmesi, Onun için her şeyi yapabileceği anlamına geliyor.

Okula gireceğim sırada omuzlarım a yapışan bir çift el ile ileriye doğru sarsıldım ve hemen kafamı o elin sahibine çevirdim. İrem, her zamanki süslü tokaları, açık renkli kazağı ve siyah kumaş pantolonu ile bana gülümsüyordu. "Geç kalmadım dimi?" Gülümseyerek sorduğu bu soru ile bıkkın bir şekilde gülümsedim ve hayır anlamında kafamı salladım.

Bu kız cidden bazen beni delirtiyor. Eğer bir gün kalp krizi geçirirsem kesinlikle suçu, acaba cebimde kalp krizinin sebebi İrem yazılı bir notla mı gezsem? "Hayırdır düşüncelere daldın" koluma girdiğinde düşündüğüm şeyleri ile kafamı yavaşça sağa sola salladım ve okulun kapısına doğru yürümeye başladım. "Yok bir şey sınav haftası yaklaşıyor ya kafam dolu" söylediğim bir şey ile O da dudaklarını büzdü ve bıkkın bir şekilde önüne bakmaya devam etti. Evet sınav haftası yaklaşıyordu ve bu ikimizin de çok çalışacağı anlamına geliyordu.

Sınavlarda geçeceğim kadar not almak benim için yeterli olsa da, İrem bu konuya ciddi anlamda saplantılıydı ve ne yazık ki kendisi çalışırken beni de rahat bırakmayarak zorla ders çalıştırıyordu.

Her sınav haftası aynı rutin ile devam etmek beni bazen korkutuyordu, çünkü konu dersler ve notlar olunca benim sevimli, süslü, pembiş tavşan arkadaşım, cidden çok sinirli, korkutucu ve pis bir canavara dönüşebiliyordu.

Aklıma tekrardan stresli, yorucu ve muhtemelen uykusuz geçireceğim o günler gelince, vücuduma yayılan titreme dudaklarımı büzmeme sebep olmuştu. Eğer İrem beni dürtmeseydi bu suratla sınıfa girmeye hazırdım, fakat dürtülmem ile arkadaşıma baktı.

Kaşları Çatık bir şekilde bir yere odaklanmıştı ve gözlerini oradan çekmiyordu. Onun bu tavırları hoş bir şeylerin olmayacağı anlamına geldiği için, kaşlarımı çatıp onun baktığı yere baktım ve beni süzen bir çift ela göz ile kalbimin hızlandığını ve yanaklarımın yandığını hissettim...

Merhaba bu benim ilk kurgummmm umarım beğenirsiniz, zamanla atacağım bölümler ile belki hikayeye yön verir belki işe karakterlere küfür edersiniz :) takipte kalınnnnn

Anılarla Dolu Bir Ev...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin