Bölüm 4 - İntikam

540 30 9
                                    

"Ondan uzak dur!"

Duyduğum sesle irkildim. Bu ses bana tanıdık geliyordu. Ama hala gözlerim kapalı, karanlık bir odadaymışım gibi öylece bekliyordum. Gözlerimi açmaya hala cesaretim yoktu.

En sonunda sesler kesildi ve gözlerimi yavaşça araladım. Arkamı döndüğümde gördüğüm tek şey Güney'di. Ne olduğunu anlayamamıştım.

Olduğum yerde öylece beklerken Güney bana doğru yürümeye başladı. Yüzünü tam göremiyordum.

Korktum.

Bana doğru yaklaşırken yüzüne vuran sokak lambası ışığıyla yüzü aydınlandı. Kanayan burnunu görmemle korkunun yerini endişe aldı.

Duyduğum kavga seslerinde yumruğu yiyen Güney olmuştu sanırım. Hemen yanına gidip kolunun altına girdim. Yürümekte zorlanıyor gibiydi.

Kaldırım kenarındaki taşlara oturduk. Cebimden bir peçete çıkartarak burnundaki kanı silmesi için ona verdim. Endişeyle sordum.

"Orda ne oldu?"

Ayağa zorlanarak da olsa kalktı. "Kim olduğunu bilmiyorum. Senin sesini duyunca koşarak buraya geldim. Sana yaklaştığını görünce onu engellemeye çalıştım ama bana yumruk attı. Sonra da arabaya binip gitti." dedi.

Kim bana saldırmak isteyebilirdi ki? Bundan korkmalı mıydım? Aslında korktum sonuçta burası İstanbuldu. O kimdi bilmiyorum ama bundan sonra dışarı tek başıma çıkmamalıydım sanırım.

Ben düşüncelere dalmışken Güney tekrar "Hadi seni eve bırakayım, korkmuş olmalısın. Dinlenmek iyi gelir. Sen burada bekle ben arabayı getireyim." dedi.

Tam arabayı almak için ilerlerken "Eve çok yakınız, ben kendim de gidebilirim. Beni koruduğun için teşekkür ederim." dedim.

Suratına küçük ama samimi bir gülümseme yayıldı. Gülümseyerek konuşmama devam ettim.

"Pek iyi görünmüyorsun. İstersen bi hastaneye gidelim."

Ceketini omzuma koydu ve "Ben iyiyim ne gerek var hastaneye? Madem eviniz yakın, beraber yürüyelim. İçim hiç rahat değil, seni yalnız bırakamam." dedi.

Gülümseyerek "Tamam o zaman, hadi gidelim." dedim.

Birlikte yürümeye başladık. Güney'in gözlerini sürekli üzerimde hissettim ama ben ona bakmadım. Baksam da hemen gözlerini kaçırıyordu.

Kısa bir yürüyüşten sonra evin önüne geldik. Güney elleri cebinde bana bakmaya devam ediyordu ama bu sefer ben ona bakınca gözlerini kaçırmadı.

Yine yüzünde o gülümseme vardı anlam veremediğim ama bana bir şeyler anlatmaya çalışan. Bir süre öylece bakıştık.

Aslında gözleri çok güzeldi. Masmavi bir okyanus gibi.. Parlıyordu, beni güvende hissettiren bir şeyler vardı içinde.

Birden hala birbirimize baktığımızı farkedince yanaklarımın ısındığını hissettim. Pek kızaran biri değilim ama içimde yanaklarımın kızardığına dair bir his vardı.

Panikle "Ee..şey ben artık eve gireyim, annemler merak etmiştir." dedim ve evin kapısına yöneldim ki Güney'in sesiyle durdum.

"Esin."

Ona dönüp "Efendim." dedim. Bir şeyler söylemek istiyor gibiydi. Bir süre yere bakıp taşlara ayaklarını sürttü ve sonunda gözlerimin içine bakıp "İyi akşamlar." dedi ve gitti.

Oysa ki başka şeyler söylemek istermiş gibi bir hali vardı. Gözleri bana bakarken öyle parlıyor öyle koyulaşıyordu ki kendimi okyanusta boğuluyormuşum gibi hissetmeme neden oluyordu.

BöğürtlenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin