bölüm bir, her şeyin başladığı yer

187 20 16
                                    

belki de aç olmadığımdan ya da oturduğum bu restoranın içki kokusundan dolayı, önümdeki köfte ve patates kızartmasını yememekte ısrarcıyım.

içki kokusundan rahatsız olduğumu belirtmeme bakmayın. alkolü severim aslında, biraz da abartıyor olabilirim bu sevgiyi. çevremden sürekli alkolik olduğuma dair duyumlar alırım çünkü. ancak bu gece içesim yok, her zaman geldiğim bu mekan şuan sadece kendimden nefret etmeme sebep oluyor.

masama bir adamın oturduğunu fark ediyorum. kahverengi saçları alnına dökülmüş, göz teması kuruyoruz ve bakışlarımı kaçırıyorum.

bakışlarımı kaçırdığım için de nefret ediyorum kendimden. ancak o bana bakmaya devam ediyor, yemeğimle oynamaya devam ediyorum o yüzden.

çatal bıçak sesleri ve mekandaki kahkahalar bir süre sonra başımı ağrıtmaya başlıyor, karşımdaki adam da hiçbir şey söylemeden önümde yemeğini yemeye devam ediyor.

çaktırmadan yediğine bakmaya çalışıyorum, bonfile et yiyor önümde. böyle bir restoran için oldukça boktan bir yemek tercih etmiş. şef, eti kurutana kadar pişirir ve üstüne döktüğü aciz bir sosla yumuşatmaya çalışır; klasiktir ve restoranı bilen müşteriler bu yemeği tercih etmez. ilk gelişi olmalı.

gözlerimi çekmeyi unutmuş olmalıyım ki, kafamı kaldırdığımda göz göze geliyoruz. yemeğine uzun bir süre bakmamı garipsemiş gibi duruyor ancak ben düşüncelerimle o kadar meşguldüm ki fark etmedim bile.

hesabı ödeyip masadan kalkıyorum, gitmeden bir bira almayı da unutmuyorum tabi ki. az önce yaşadığım utanç verici durum alkolü özlememi sağlıyor.

"tekrar bekleriz Hyunjin." beni tanıyan çalışan kıza kısaca kafamı sallayıp selam veriyorum.

rahat edebileceğim bir ara sokağa giriyorum, restorandan çok da uzaklaşmadım. evimi kaybetmek istemem sonuçta.

biramdan bir yudum alıyorum, alkol boğazımı yakıp geçiyor. karnımın doymadığını biliyorum, biraz sinir bozucu. bugün kafam her zamankinden daha gürültülü.

bir sokak kedisi yanaşıyor yanıma.  eski, kahverengi renkteki ceketimi açıyorum ve kucağıma oturuyor. o an havanın soğuk olduğunu ve titrediğimi fark ediyorum. bu tatlı kedi biraz da olsun ısınmamı sağlıyor.

evime gidip resim çizebilirim aslında. az önce gördüğüm o adam oldukça ilgi çekiciydi, hatırladığım kadarıyla portresini çizmeye çalışabilirim. ancak oturmaya devam ediyorum -başıma geleceklerden habersiz.

iyi insan lafın üstüne mi gelirmiş? ya da iti an çomağı hazırla mı demeliyim? dakikalar önce karşı karşıya oturduğum adam tekrar karşıma geliyor. aradığı şeyi bulmuşçasına gözleri parıldıyor beni görünce. bu sefer oturan sadece benim, o ise karşımdaki duvara yaslanıp sigarasını yakıyor. ısınmanın yolunu buluyorum ben de.

bu adamın benimle derdi ne bilmiyorum ama dikkatimi çekmeyi başardığı kesin. geçen seferin aksine bakışlarımı kaçırmıyorum ondan, alkolden dolayı olabilir -bir kutu birayla sarhoş olmayacağımı biliyorum. beni sarhoş eden elimdeki bira değil de tam karşımdaki, ancak o an kendimi kandırmayı seçiyorum.

kucağımda uyuyan kediyi yavaşça yere bıraktıktan sonra elimdeki boş bira kutusunu çöpe atıyorum ve ona doğru ilerlemeye başlıyorum. gözleri zaten sürekli üzerimdeydi, sanki bunu yapmamı bekliyormuş gibi hiçbir tepki vermiyor.

iyice dibine girdiğimde sigarasını alıp duvarda söndürüyorum. doğadan özür diliyorum, normalde yapmam ama izmariti yere öylece atıyorum.

"ısınmak ister misin?"

cevabını beklemeden dudaklarına yapışıyorum. 

●●●●●
chase atlantic, meddle about
kalben, sakin ol evladım

●●●●●chase atlantic, meddle about kalben, sakin ol evladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Çoğu insanın gözünde neyim ben, bir hiç, garip veya sevimsiz biri -toplumda hiçbir konumu olmayan ve asla olmayacak biri; kısacası, alçağın en alçağı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Çoğu insanın gözünde neyim ben, bir hiç, garip veya sevimsiz biri -toplumda hiçbir konumu olmayan ve asla olmayacak biri; kısacası, alçağın en alçağı. Peki, öyleyse -bu kesinlikle doğru olsa bile, ne zaman bir gün çalışmalarımla böylesine garip, böylesine hiç birinin kalbinde nelerin olduğunu göstermek isterim. İşte bu benim hırsım, kırgınlıktan ziyade her şeye rağmen sevgiye, tutkudan ziyade bir dinginlik hissine dayalı. Sık sık sefaletin derinliklerinde olmama rağmen, içimde hala sakinlik, saf uyum ve müzik var. En fakir kulübelerde, en kirli köşelerde tablolar ya da çizimler görüyorum. Ve zihnim, karşı konulamaz bir ivmeyle bu şeylere yöneliyor."

conflict, hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin