oy ve yorumlarınızı bekliyorumm <3
Kapıyı aralamamla yüzüme vuran sıcak hava beni rahatlatmıştı. Gözlerim hızlıca masalarda dolandı. Jeongin'in bana el sallamasıyla adımlarım onun masasına ilerledi. Sıcak bir şekilde gülümsedim. Karşılık almam gecikmemişti. Montumu sandalyeye koyup kendime bir kahve alıp masaya döndüm.
" Naber."
" İyi benden de, sana sormalı asıl. Çenendeki morluk ne? Hem dün gece nereye kayboldun bir anda?"
Endişeyle art arda sorduğu sorularla biraz duraksadım. Ona dün geceyi anlatıp anlatmamakta kararsız kaldım çünkü Chan'dan hoşlandığımı ve Jisung'la yaşadıklarımızı biliyordu. Üstüne yaşananlardan bahsetmekten çekindiğimi hissettim. Beni yargılayacağını ve yaptıklarımı onaylamayacağını tahmin ediyordum. Onun gözünde sürekli birileriyle takılan ve sadık olmayan birisi konumunda olmak istemiyordum.
" Sarhoş olduğumu görmüştün zaten. Chan'ın yanına gittim. Konuşmak için. Ama geç kalmışım. Zaten bir kız arkadaş bulmuş."
Kaşları şaşkınlıkla yukarı kalkarken masada bana doğru eğildi. "Nasıl yani, gördün mü sevgilisini?"
" Görmedim ama sonuç olarak bir kız arkadaşı var."
Jeongin sakince başını sallayıp beni onayladı. " Nasılsın peki? Gerçekten soruyorum."
Derin bir nefes alırken masaya bakmaya başladım. Minho yüzünden pek düşünme fırsatım olmamıştı. Ne hissettiğimi anlayamıyordum. Kendime bunu sormak için uygun zamanı bulmaya karar verdim. Konuyu dağıtmak için geçiştirdim.
" Bir sorun yok." Bu sorudan kaçtığımı bildiği için uzatmadı.
" Çenene ne oldu peki?"
" Jisung'la yukarı çıkmıştık." Parmaklarımla oynarken Jeongin'e bakmıyordum. Beni kınar bakışlarını görebilme endişesiyle bakışlarım oynadığım parmaklarımdaydı. Bakışlarım savunma yapmak için Jeongin'e dönerken hızlıca ekledim.
" Ama gerçekten sarhoştum. Beni yukarıya Jisung götürdü. Bu bahane değil ama sevgilisinin orda olduğunu da bilmiyordum."
Jeongin'in elleri parmaklarım üstüne kapanırken başını bana doğru eğmişti. " Sakin ol seni suçlamıyorum. Sadece merak ettim."
" Sonra Jisung'un sevgilisi geldi ve beni görünce daldı işte."
Jeongin zaten bu cevabı biliyor gibi tepkisizce başını salladı sadece. Bakışlarım kafede dolanırken ilerdeki masada Seungmin Chan ve Minho'yu gördüm. Buraya bakmıyorlardı ama Minho'nun ne ara geldiğini görmemiştim de.
" Nasıl bu kadar az hasar aldın peki?"
" Minho geldi. Sunwoo'yu ayırdı. "
" Lee Minho?" Şaşkın sesine karşılık onayladım. "Arkadaşının doğum günü mahvolmasın diye yapmıştır. Yoksa o piçin umursayacağı bir şey olmazdı."
" Ne biliyorsun ki Minho hakkında?" Sorduğum soruyla bir süre gözlerini kısıp düşündü. Jeongin bizim fakültedeydi ama okulda olup biten çoğu şeyi bilirdi.
" İşi gücü yatağa birini atmak bence. Takıntılı herif vücuduna bile dokundurtmuyormuş. Kontrol manyağı gibi. Kızlar da bok var gibi ayrılmıyorlar peşinden."
Vücuduna dokundurtmamak? Dün gece hatırladığım kadarıyla dokunuşlarıma müdahale etmemişti. Belli ki o da benim kadar sarhoştu.
Sert yorumuna karşı kaşlarım çatılırken gözüm birkaç masa ilerde oturan kişilere kaydı. İlk başta istemsizce Chan'a bakarken bahsi geçen kişiye baktım bu sefer. Kaşları hafif çatılmış ciddi bakışlarla karşısında oturan Seungmin'i dinliyordu. Aniden göz göze gelmemizle bakışlarımı kaçırıp Jeongin'e odaklanmaya çalıştım tekrar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
locked out of heaven (minlix)
Fanfiction'but swimmin' in your water's something spiritual i'm born again every time you spend the night'