5

132 12 8
                                    

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen beni motive ediyor çünkü

iyi okumalar 💛 

" ... ve kapalı kapının ardındaki çocuk figürü oldukça minimal. Zihnin en derinlerine atılmış ve görmezden gelinen çocukluğu temsil ediyor. Kafasını dizleri üstüne yaslıyor ve yüzünü gizliyor. Kendisine küskün. Ama yine de artık orayı benimsemiş. Kapının deliğinde zaten bir anahtar var. Ama dışarı çıkmak istemiyor. Dışarıda sadece iki yön var. Birisi kaos. Diğeriyse tamamen karanlık. İlerisi gerisi yok. Bilinmez. Riskli. Heykelin bakışlarındaki kırgınlık artık zihnindeki kaldıramadığı o köşenin eseri. O oda her geçen gün yük oluyor. Kaos ve karanlık, kapıdan içeri sızmaya çalışıyor."

Hoca elindeki deftere hızlıca bir şeyler karaladıktan sonra hafifçe gülümsedi.

" Teşekkürler Felix. Beklediğimden daha depresif görünüyor ama temaya uygun. Notları girdiğimde kendininkini de kontrol edersin."

Başımı sallayıp gülümsedim ve teşekkür ederek eğildim. Hocanın yanımdan ayrılmasıyla toparlanmaya başladım. Haftalardır bitirmeye çalıştığım ödevi bugün sunmuştum. 

Son bir haftadır o kadar yoğundum ki kimseyle görüşme fırsatım olmamıştı. Sadece arada Changbin ve Jeongin'le gruptan mesajlaşmıştık. Geç saatlere kadar burada durduğum için Chan'ı görmemiştim, Minho'yu da. Zaten onu görmeyi de beklemiyordum.

Toparlandıktan sonra yorgun adımlarımla ilerlemeye başladım. Bir yandan da bir taksi çağırmak için telefonumla ilgileniyordum. Kendimi bulduğum ilk yere atıp uyumak istiyordum ve hiç metrobüsle gitmeye halim yoktu. 

Taksi durağını aradıktan kısa süre sonra, girişte bekliyordum. Bu sırada bir sigara yakarken telefonum çaldı. Ekranda gördüğüm isimle şaşırmıştım. Bir süredir karşılaşmadığımız gibi beni aramamıştı da. Ben de yapmamıştım ama Chan beni her zaman kontrol ederdi. Bu da beklentimi onun için her zaman yüksek tutmama neden oluyordu.

" Selam."

" Hey Felix!" Aksanlı sesini duymamla gülümsedim. Yalnızken hep İngilizce konuşuyorduk. 

" Beni hatırladın demek."

" Kim sana seni unuttuğumu söyledi. Sadece biraz meşguldüm ama bunu telafi edebilirim?"

Gülümsediğini ses tonundan anlayabiliyordum. Aptal gibi sırıtırken derin bir nefes çektim sigaradan. Bir yandan da taksiyi bekliyordum. 

" Nasıl olacakmış telafisi?"

" Akşam bana gel bir şeyler içip oyun oynarız. Bayadır seni yenmiyordum."

Dalga geçer gibi attığım sesli bir kahkahanın ardından onun da kıkırdadığını duyabiliyordum. 

" Tamamdır. 9'da sendeyim o zaman. Bir şey istiyor musun?"

" Yok sen gel yeter." Aptal sırıtışımla kafamı yere eğip gülüşümü bastırmaya çalıştım. 

" Görüşürüz hyung."

" Görüşürüz Lix."

Telefonu kapatıp cebime koyarken yaklaşan taksiyle sigaradan son bir nefes çekip söndürdüm. Önümde duran taksinin içine kendimi atıp evimin adresini söyledim. Hemen eve gidip uyumak istiyordum.

 ✩✩✩✩✩

Çalan alarmı yarı açık gözlerimle kapatıp tekrar uyumak için diğer tarafa döndüm. Uykuya dalamayacağımı bilsem de en azından gözlerimi dinlendirmek istiyordum. 5 dakika sonra çalan alarmla bu sefer yavaşça yataktan doğruldum. Bir süre oturduğum yataktan kalkıp kendimi duşa attım. 

Hızlı bir duşun ardından belime sardığım havluyla mutfağa ilerledim. İştahım yoktu ama yine de bir şeyler yemeliydim. Mutfağın kapısında bir süre dikildikten sonra sonunda küçük masada gördüğüm kurabiye kutusuna ilerleyip bir kurabiye aldım. Hızlıca birkaç kurabiye daha yedikten sonra odama döndüm. 

Kişisel bakımı hallettikten sonra üstüme rahat bir şeyler giydim. Hızlıca saçlarımı kuruladıktan sonra dudaklarıma nemlendirici sürdüm. 

Montumu ve ayakkabılarımı da giydikten sonra heyecanla evden çıktım. Onunla yalnız vakit geçirmeyeli uzun süre olmuştu. 2 hafta benim için kesinlikle uzun bir süreydi.

Çağırdığım taksiye bindim. Yolu tarif ettikten sonra stresle dudaklarımı yemeye başlamıştım. Akıp giden yolu izlerken sonunda varmıştık. 

Lüks villanın kapısının önünde indikten sonra elimi cebime atıp kapıya yürümeye başladım. Aniden aklıma sigaramı almayı unuttuğum gelince olduğum yerde geri dönüp biraz uzakta kalan markete yürümeye başladım. Saati kontrol ettiğimde 9'a gelmek üzereydi. 

Yolu henüz yarılamamışken duyduğum zil sesiyle bekletmeden telefonu açıp kulağıma götürdüm. Tam gelmek üzere olduğumu söyleyecekken Chan benden önce konuşmaya başladı.

" Felix umarım henüz evden çıkmamışsındır?"

Kısa bir duraksamadan sonra konuştum.

" Çıktım ama yakınlarda değilim henüz. Bir sorun mu var?"

" Seoyun geldi ve bilirsin, onu geri çeviremem. Bugünü ertelesek olur mu?"

Ah tabi. Bir süredir unuttuğum kişi. Ben onu görmezden gelip Chan'la vakit geçirmek istesem de onu unutmuş olmam onu denklemden çıkarmıyordu.

" Tamam."

" Lix gerçekten üzgünüm."

" Hayır sorun yok. Keyfinize bakın. İyi geceler." Canlı çıkarmaya çalıştığım sesim, midemdeki kasılmayla sonlara doğru canlılığını kaybetti.

" Pekala, iyi geceler."

✩✩✩✩✩

Bir saatin sonunda içtiğim 4. sigarayla eve yürüyordum. Boş sokakta duyabildiğim tek şey uzaktaki araba sesleri ve yankılanan adım seslerimdi.

Chan bana karşı her zaman çok ince düşünceliydi. Beni hep rahat hissettirir ve benimle ilgilenirdi. İçinden nasıl geliyorsa öyle davranırdı. O an gözüne tatlı göründüysem hiç düşünmeden saçlarımı okşar ya da kulaklarımın kızarmasına sebep olan cümleler kurardı.  Oyunlar oynayarak sabahlardık bazı hafta sonları. Son haftalarda bunların çoğunu yapmayı bırakmıştı aslında. Ama üstüne çok düşünmemiştim. Birisiyle flörtleştiğini tahin edememiştim. 

Bir kaç hafta önceki yakın hallerimizi düşünmek gözlerimi doldurmaya başlayınca durdurmadım kendimi. Soğukta göz doldururdu sonuçta. Kalbimi sıkıştıran yalnızlık hissi nefesimi kesiyordu. Kafamda onlarca soru vardı. Ben mi sevgiyi yanlış yerlerde aramıştım her zaman? Kimsenin önceliği olmamıştım. Ailemden göremediğim ilgiyi dışarıda aradığımı biliyordum. Ama o kadar uzun süredir arıyordum ve o kadar çok elim boş dönmüştüm ki bu eve. 

Artık emin olduğum tek şey sorun bendim. Bir köşede oturup Chan'ın sevdiği kızdan ayrılmasını bekleyecek kadar acizdim. Ama başkasına şans verecek kadar gücüm kalmamıştı. İçimi kemiriyor, beni tüketiyordu hissettiğim yalnızlık. Göremediğim sevgi ve ilgiye aç hissediyordum. 

Çoğu zaman kendimi eve kapatmak istiyordum. Uzun süre uyumak ve hiçbir şey yapmamak. Ama sonra vazgeçiyordum. İnsanların varlığımı unutması şüphesizdi. Hatırlanmayacağımı biliyordum. Önemsenmeyeceğimi biliyordum. Korksam da bildiğim bu gerçeği bir gün yaşayacağımı biliyordum. 

Ölü olan ruhuma bedenimin eşlik edeceğini biliyordum.

***************************

Biraz Felix'in ruh haline değinmek istedim bu bölümde.

locked out of heaven (minlix)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin