Koltuktan doğrulup üzerimdeki kıyafeti düzeltirken yavaş adımlarla odaya gidip yavaşça kapıyı aralayarak ona baktım. Gözlerini kapatmış sanki katil o değilmiş, bütün bu pis işler yapan başkasıymış gibi masum bir şekilde uyuyordu. İçeri girdiğimde kenardaki tekerlekli koltuğumu çekip onu incelemeye başladım. Evde sadece o ve ben vardık.
Aslan ve kuzu...
___________________
:Jungkook'un gözünden:
Gözlerimi karnımdaki sızıyla açtığımda yüzümü buruşturup, yataktan doğrulmaya çalıştım. İlacın etkisi geçiyor gibiydi ve bir süre sonra bu hissettiğim ağrı çok daha beter duruma gelecekti. Kafamı yanımdaki sandalyede oturmuş, kafasını arkaya atmış ve ağzı açık bir şekilde uyuyan Tae'ye çevirdiğimde acıma rağmen yüzümdeki sırıtmayı durduramadım. O kadar komik görünüyordu ki ağrımı bile unutmuştum.
Yavaşça yatakta biraz doğrulmaya çalışırken derimdeki gerilmeyle dikişleri zorladığımı anlayıp kendimi yavaşça serbest bıraktım. İlk defa yaralanmıyordum ama ilk defa bu kadar korkmuştum. Kendim için değil Tae için endişeleniyordum. Bana bunu yapanlar, onun bu savunmasız haline kim bilir neler yaparlardı. Düşünmek bile vücudumu kasmama sebep olurken böyle bir şey olsa kim bilir ne halde olurdum.
Yandan bir telefon sesi geldiğinde başımı refleks olarak sesin geldiği masaya çevirdim. Başımı çevirmemle yanımda bi gürültü kopunca korkuyla Tae'ye baktım. Onu yerde görmeyi aslında hiç de beklemiyordum ama şaşırmamıştım da. Söz konusu Tae olduğunda her türlü sakarlık yaşanabilirdi. Onu izleye izleye artık her bir hareketine adapte olmuştum. Telefonu elime aldığımda 'MİN. KARİZMA' yazısını gördüğümde kaşları çattım. "Kim bu?" Telefonun ekranını ona doğrulttuğumda yeni uyandığı için kısık gözlerle ekrana bakıyordu. Hızla telefonu elimden kaptığında sinirle soluyup yataktan doğrulmaya çalıştım. "Sana diyoru-" cümlem bitmeden kapıyı çarpıp çıktığında kapıyı ona sokmamak için kendimi zor tutuyordum.
:Taehyung'un gözünden:
"Yoongi abi, bir şey mi oldu?" hala nefes nefeseydim. Jungkook'un Yoongi abinin telefonunu açtığını düşünemiyordum bile. Yoongi abi buraya gelir, beni ve Jungkook'u -Jungkook biraz şüpheli- kıtır kıtır doğrardı.
"Bayadır konuşmuyorduk ufaklık. Nasıl olduğunu sormak istedim. Yetimhaneden sonra seninle yine yakındık ama eski günleri özledim. Bizim çocukları tekrar topluyorum. Seni de davet ediyorum. Tabii böyle şeyler ayaküstü telefonda konuşulmaz ama fikrini öğrenmek istedim." Fırsat işte şimdi ayağıma gelmişti. Hayatımda birçok şeyden kurtulabilirdim bu sayede. Özellikle de odamda yatan o adamdan kurtulabilirdim. Onun başıma daha başka bir bela açmasını istemiyordum. "Çok mutlu olurum abi. Jimin'e söylediniz mi?"
"Güzel çok sevindim. Jimin'e henüz söylemedim. Ben sana ne zaman buluşacağımızı mesaj atarım. İyi günler bebe." Sanırım mutluluktan ağlayacaktım. Hem sevdiğim tüm insanlarla tekrar bir araya gelecektim hemde Jungkook'dan kurtulacaktım. "İyi günler abi." Telefon kapandığında seke seke salonu turlamaya başlamıştım. Yetimhane zamanından beri çok nadir görüşsek de çocukluğumuz onlarla beraber geçmişti.
Odamın kapısı yavaşça açıldığında hemen oraya dönmüştüm. Jungkook, sinirli bir şekilde bana bakarken bende sanki hiçbir şey olmamış gibi ona gülümsedim. Şuan sinirimi o bile bozamazdı. Zaten bu olanları ona çaktırırsam kesinlikle engel olurdu hatta belki suyuna bile gitmeliydim. "Neden ayaklandın? Dikişlerin falan açılırsa sen hesap verirsin Jin'e." Konuşurken aynı zamanda ona yaklaşıyordum. Ben ona yaklaştıkça boy farkımız daha da belli olurken biraz gerilmiştim. Cümlemin sonunda yanına geldiğimde bi kolunun altına girmiş ona bakıyordum. "Ne bakıyorsun öyle? Tuvaletin mi geldi yoksa? Tuvaletin geldiyse niye bana sinirleni-" cümlem bitmeden sırtım bi' anda duvarla buluşunca şaşkınlıkla kafamı kaldırdım. Bu manyak baya sinirlenmişti. "Kimdi o?"
Tamam işte şimdi korkmaya başlamıştım. Bir katil burnunuzun dibine girip size hesap sorduğunda gerçekten tek yapabildiğiniz titremek oluyormuş. "Bana cevap ver." sesi kısıktı ama içime işliyordu. Beni tekrar sertçe duvara bastırdığında bir elini de boynuma geçirmişti. Nefes alamayacağım kadar sert sıkmamasına rağmen nefes alamıyor gibi hissediyordum ve çoktan gözlerim dolmuştu. Gardımı indirmemem gerekmesine rağmen çoktan indirmiştim ve artık kendimi nasıl koruyabileceğimi de bilmiyordum.
Gözleri gözlerime kilitlenirken daha fazla onu sinirlendirmemem gerektiğini anlamış ve konuşmak için dudaklarımı araladığım anda dudaklarını dudağıma bastırdı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemezken sanki uzuvlarımı kaybetmiş gibi tepki de veremiyordum. Gözlerimi bi' anlık kapatıp kendime gelmeye çalışırken alt dudağımda hissettiğim ağrıyla dudaklarımı kıpırdattım. Jungkook alt dudağımı sertçe emiyor ve bende salak gibi kıpırdandığım için sanki ona karşılık veriyor gibi olmuştum. Bu sanırım onun da beklediği bir şey değildi ki bi anlık duraksasa da hoşuma gittiğini sanıp dudaklarıma daha çok yapıştı.
Yan taraftan kapının açılma sesi geldiğinde gözlerimi kocaman açmış ve omuzlarından tutup Jungkook'u ittirmeye çalışıyordum. O da sesi duymuş olacak ki fazla güç kullanmama gerek kalmadan dudaklarımızı ayırdı. Hala vücudumuz dip dibeyken kafamızı aynı anda kapıya çevirdiğimizde Jin'i görmemle yutkunmuştum. O ise bize gülerek bakıyor aynı zamanda elindeki poşetleri de masaya yerleştiriyordu. "Muhabbetiniz bol olsun gençler, kusura bakmayın böldüm ama yemek getirmiştim."
*******
Bölüm sonuuu❤️
Aslında baya bölüm yazıp sonradan toplu atıcaktım ama ondan vazgeçtim.Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Daha fazla bölüm için vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Kitabımı tavsiye falan ederseniz çok sevinirim ballarım🫶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sniper | taekook
FanfictionBilinmeyen Numara: Bu kadar sakar olmayı nasıl başarıyorsun? Tae: Kimsin? Bilinmeyen numara: Bilmem. Tae: Cidden kimsin? Jimin? Sensin dimi lan doğruyu söyle. Birde numara bulmuş salak MSNELDMDŞ hadi gel bize de maç atalım oğlum çok sıkıldım. Bilin...