8

1.1K 118 168
                                    

"Öyle mi?"

Danilo'nun ağzından çıkan sadece bu olmuştu. Başka ne söyleyebilirdi bilmiyordu. Kalbi hızla çarpıyor, kulaklarına kadar varan bir titremeyle vücudunun sarsıldığını hissediyordu. Tuğçe'nin dudaklarından dökülen o cümle Danilo'yu adeta bir uçurumun kenarına sürüklemişti.

Bu itirafı duyacağını tahmin ediyor olsa da önce şok, ardından inkar dalgaları bedenini ele geçirdi. Şu an tek istediği hala çalışma odasında uyuyor olmak ve tüm bunların aptalca bir kabus olmasıydı.

Gözleri Tuğçe'nin gözleriyle buluştu. Karısı fazlasıyla üzgün görünüyordu. Sorusuna cevap vermedi. Elleriyle oynuyor, nasıl devam etmesi gerektiğini düşünüyordu.

"Ama neden?"

Kırgın bir sesle sorduğu soru acı doluydu. Tuğçe için ülkesini, ailesini, işini bırakıp hiç bilmediği bir dünyaya adım atmıştı. Şimdi eşi için kurduğu bu dünya başına yıkılıyordu.

"Danilo..." kadın cümlelerini toparlayamıyordu. Acıyla yutkundu. Gözlerini kaçırarak o cümleyi kurdu. "Çünkü... Çünkü artık seni sevmiyorum."

Danilo hızla kafasını yerden kaldırdı, gözlerinden tek bir damla yaş düştü. Bunu duymayı beklemiyordu. Bir hata yaptığını söyleyeceğini ve kendisini affetmesini isteyeceğini sanmıştı.

"Beni sevmiyor musun?" sesi titremişti.

Tuğçe'ye çok aşık olarak evlenmişti. Her şeyini geride bırakırken tek bir an bile düşünmemişti. Birlikte çok güzel yılları paylaşmışlardı. Evet zaman geçtikçe aralarındaki tutku azalmış, daha sıradan bir ilişkinin içine hapsolmuşlardı ama Danilo eşini hâlâ seviyordu. Kendisinin de sevildiğini sanıyordu.

"Beni sevmiyor musun?" diye tekrarladığında sesindeki çaresizlik duyuluyordu. Tuğçe gözlerini kaçırdı, cevap vermedi.

"Bana bak."

Bu cümleyi kurduğu anda kendisine güldü. Bir gün içinde aynı şeyi iki farklı insana söylemişti. Ama söyleme nedeni ne kadar da farklıydı. Birisi onu sevdiği için utanıp bakışlarını kaçırıyordu diğeri ise sevmediği için.

Danilo'yu kırılma eşiğine getiren bu düşünce oldu. Daha yüksek sesli bir kahkaha attı. Tuğçe korkuyla karşısındaki adama baktı.

"Danilo ne oluyor? İyi misin?"

"Hahaha! İyi mi? Çok iyiyim Tuğçe!" gülüşlerinin arasında aklını kaybetmiş gibi konuştu. Bir sinir krizine girmiş gibi görünüyordu. Gülüşleri yavaş yavaş hıçkırıklara dönüştü ve gözyaşları sicim gibi akmaya başladı.

Tuğçe yerinden kalktı, kocasına uzandı, kollarını koltukta oturan adamın boynuna sardı. Danilo bu teklifi geri çevirmedi. Önünde, ayakta duran kadının beline sarıldı, kafasını kollarının arasına gömdü ve sarsılarak ağlamaya devam etti.

Danilo'nun bu ani gülüş krizi ve ardından gelen ağlamalar, Tuğçe'yi şaşırtmıştı. Kocasının duygusal çöküntüsü karşısında, endişe içinde ona destek olmaya çalıştı. Onu sıkıca sararak, "Danilo, sakin ol." diye fısıldadı.

Zaman geçti, ikili, oldukları gibi durmaya devam ettiler. Danilo'nun hıçkırıkları derin iç çekişlere döndüğünde kendisini kadından ayırdı.

"Seni kaybetmenin bu kadar acı vereceğini düşünmemiştim."

Tuğçe'nin de gözleri yaşlıydı. Verebileceği bir cevap yoktu. Kocasının saçlarını okşamakla yetindi.

Danilo ayağa kalktı. Daha öncesinde kadına getirdiği bardağı alarak içindeki suyu bitirdi. Gözlüklerini çıkardı, yaşlı gözlerini sildi. Odadan çıkmak için kapıya yöneldi.

Stalker | Alican & DaniloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin