"Erkek kadına dedi ki:
'Seni seviyorum ama nasıl, kilometrelerle derin kilometrelerle dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere yüz...'
Kadın erkeğe dedi ki:
'Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla, severek, korkarak, eğilerek, dudağına yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana. Ve ben artık biliyorum;
Sen yürümelisin,beni bırakarak. Kadın sustu, sarıldılar, bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere, ayrıldılar."Gözleri büyük amfide ünlü yazarların öbür ünlü yazarların kitaplarından yaptığı alıntılardaydı."Her şey güzelken, her şey güzelken bebeğim. Hepsini ortalıkta yaşıyorduk, Kimse bizim karanlıkta gülüşümüze karışamıyordu. Ve 'elveda' çok daha ağırdı çünkü biz çok mutluyduk." Genç bir adam paragrafı söyledikten sonra seyircilere döndü.
"Bu güzel paragrafın sahibi de şuan aramızda. Kendisi katılmayıp sadece dinlemek istedi. Jeon Jungkook'a da bu güzel paragraf için teşekkür ederiz." Gözleri en ön sırada sadece kafasıyla selam veren adama gitti. Bir haftadır görmüyordu. En arka sırada uzun süredir tüm Kore'de düzenlediği etkinliğin iyi gidip gitmediğini kontrol ediyordu.
Kendisi bulmuştu bu organizasyonu. Yeşil gözleri Jungkook'un pür dikkat dinlediği adama giderken adamın gözler Jimin'e döndü.
"5 senedir bu geleneğin devam etmesini sağlayan ve bu fikri ilk ortaya koyan Park Jimin'e de bir alkış alabilir miyiz. Kendisi aramızda." Herkesin gözleri ona giderken gülümsedi. Jungkook'un da gözleri ona gitmişti.Bir haftadır hiç görmediği adama.
Etkinlik biterken herkes adımlarını dışarıya yönlendirmiş, Jimin oturduğu yerde bekliyordu. Etkinlikteki görevlilerle konuşacaktı. Gözleri en ön sırada olduğundan en son çıkan Jungkook'a gitti.
Siyah saçlı olanın siyah kumaş pantolonu ve beyaz bir gömleği vardı.
"Benden kaçıyorsun." Jimin onun çıkmadan dönüp söylediğiyle gözlerini ona çevirmişti. Doğru olabilirdi.
"Kaçmıyorum, uzaklaşıyorum." Jungkook adımlarını ona doğru götürürken Jimin'in önündeki koltuklara yaslanarak konuştu.
"Sebep?" Sanki bir hafta önceki 'sana önem vermiyorum, siktir git.' konuşmasını kendisi yapmamışçasına soruyordu.
"Ne yapıyoruz şimdi? Deli taklidi mi? Dediklerini falan mı unutuyorsun?" Bu sefer sessiz kalan Jungkooktu. Aklıyla verdiği karara dayanma süresi üç gündü.
"Sende de biraz kafada kurma var sanırım." Yeşil gözlü olan göz devirmişti.
"Deli deliyi görünce şapkasını çıkarırmış." Eliyle olmayan şapkasını çıkarır gibi yaparken Jungkook gülmüştü. Ellerini Jimin'in iki yanına koyarken ses tonu meydan okurcaydı.
"İkimizin kıyaslamasını yapmaya kalksak..." Jimin onun yaklaşmasıyla yüz ifadesini düzeltti. Anlamıyordu onu o gün çok farklıydı şuan bambaşkaydı.
O da altta kalmadı kollarımı bağlayarak yaklaştı.
"Bilmediğimi mi zannediyorsun?" Bu söz ile Jungkook dilini yanağına bastırırken gülmüştü.
Jimin ona saniyesinde cevap verebiliyordu ve dümdüz söylüyordu her şeyi. Yalan yoktu, ne düşünüyorsa söylüyordu.O sırada az önce programı yöneten sunucu girdi içeri. Onun girmesiyle uzaklaşmışlardı.
"Bay Park, kusura bakmayın bölüyorum fakat otoparkta sizinle alakalı bir mesele var. Biraz önemli gitmeniz lazım." Yeşil gözlü olan kaşlarını çatarken Jungkookla beraber gitmişti otoparka.
Gözleri kalabalığa gitti. Bir tane polis arabası bile vardı. Biraz ilerlediklerinde Jimin'in büyük hasara sahip arabasını gördüler.
Jimin şaşkınlıkla açmıştı gözünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
coney island
Sonstiges"Biliyorum kırgındın,yaralamışlardı güzel kalbini, özlemle tutuşuyordun ve aşkını, özlemini yıpranmış kitap sayfalarının satırlarına döküyordun belkide ama ben de o satırlara aşık olmuştum ya" Başka birini özlüyor,başka birini düşlüyordu belki ve be...